KıbrısManşetSağlık

Diker: Kanserden yüzde 80-85 ihtimalle kaçınmak mümkün




Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Kanser Çalışma Grubu adına açıklamalarda bulunan Dr. Ömer Diker, 1-7 Nisan Kanser Haftası dolayısıyla bilgilendirme ve önerilerde bulunarak “Bu önerilere uyulması durumunda kanserden %80-85 ihtimalle kaçınmak mümkün olacaktır” dedi

Diker: Sigara, dünyadaki kanser ölümlerinin %22’sinden sorumludur

Yapılan yazılı basın açıklaması şöyle:

Sigara

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün verilerine göre dünyadaki kanser ölümlerinin %22’sinden sorumludur ve her yıl 5 milyon kanser ile ilişkili ölüme neden olur. Ayrıca daha fazla insan kanser haricinde sigaranın neden olduğu kalp-damar hastalıklarıyla kaybedilmektedir.

1964 ve 1968’deki yayınlardan beri kanserojen olduğu iyi bilinen bir gerçektir. Sigaranın bırakılması herhangi bir Halk Sağlığı aktivitesinden daha fazla oranda hayat kurtarır ve ömür uzatır. Sigara gırtlak, yutak, yemek borusu, ağız içi, böbrek, idrar torbası, pankreas, akciğer kanserleri ile direk ilişkilidir. Sigara dumanına maruz kalan pasif içici bireylerde de bu riskler mevcuttur.

“Light sigara” ya da “düşük tar” sigara içimi daha güvenli değildir; çünkü kullanıcılar bu sigaraları daha derine ve daha sık olarak inhale etme eğiliminde olurlar. Ayrıca pipo ve puro kullanımının daha güvenli olduğuna dair yaygın inanış mevcut olmakla birlikte; bunun yanlış olduğu iyi bilinen bir gerçektir. Kullanım şeklinin farklılığına bağlı olarak ağız, yutak, gırtlak ve yemek borusu kanserleri normal sigara içici bireylere göre puro ve pipo içen kişilerde daha sık gözlemlenir.

Neticede sigaranın bırakılması veya hiç içilmemesi sizi pek çok kanserden koruyacaktır. Peki yeterli mi?”

Fazla kilolu olmak ve Obezite

“Özellikle ABD’de ve Avupa’da sigaradan sonra en önemli kanser sebebi olarak kabul edilmektedir. Öncelikli olarak fazla kilolu olmak ve obezitenin tanımına bakacak olursak vücut ağırlığı (kg)/Boy² (m²) ile elde edilen değere “Beden Kütle İndeksi” adı verilir. Beden Kütle İndeksinin 25-30 kg/m² olması “Fazla Kilolu”, > 30 kg/m² olması ise “Obezite” ifade etmektedir. Obezite ve fazla kilolu olmak çeşitli mekanizmalar ile kansere neden olmaktadır.

Hormon metabolizmasında değişikliklere neden olarak rahim, meme, prostat ve bağırsak kanserlerine neden olurken; artmış mide reflüsü nedeniyle yemek borusu kanserlerine yol açmaktadır.

Normal vücut ağırlığının korunması bu riskleri bertaraf edecektir. Normal vücut ağırlığının korunması için yapılacak egzersizin bize bir katkısı olur mu?”

Egzersiz

“Fiziksel aktivitenin meme, bağırsak, rahim ve prostat kanserlerinden koruyucu rolü olduğu son 20 yılda iyi bilinen bir gerçektir. Yine bu kanserleri geliştirmiş bireylerde fiziksel aktivitenin artırılmasının sağkalımı artırdığına dair de elde veriler mevcuttur.

Düzenli egzersiz yapmamanın tüm kanserlerin %5’ine neden olduğu da düşünüldüğünde herkesin haftada en az 150 dk süren orta derece zorlayıcılıkta egzersiz yapması hem kalp sağlığı hem de kanser açısından önemli kazanımlara neden olacaktır. Kilo kontrolü ve egzersiz yanında sağlıklı bir diyet uygulamak kanserden koruyucu olabilir mi?”

Diyet

“Rahim, meme, prostat ve bağırsak kanserleri Kuzey Amerika ve Avrupa’da, Asya’ya göre belirgin sık olarak gözlenmektedir. Yine Asya’dan bir birey bu bölgelere göç etmesi durumunda bu kanserlerin sıklıkları diyet alışkanlıklarındaki değişmelerle birlikte artmaktadır. Bu gözlemler ayrıca hayvan deneylerinde yapılan diyet modifikasyonlarının kanser sıklığını değiştirmesi, bize diyetin kanser gelişiminde önemli bir rolü olduğunu düşündürmektedir.

Düşük yağlı diyet, kırmızı etin az tüketildiği, meyveden-sebzeden zengin, baklagillerin, tahılın yoğunluklu olarak tüketildiği diyetler potansiyel faydalara sahiptirler. Bu potansiyel faydaların gerçek hayata dair verileri bir parça kısıtlıdır. Eldeki en önemli veri, meme kanseri olan ve tamamlayıcı tedavi alan bireylerde (> 2400 hasta) yapılan çalışmada, düşük yağlı diyetin sağkalım avantajı göstermesinden gelmektedir.

Eldeki veriler ışığında; kırmızı etin az tüketildiği, meyveden-sebzeden zengin, baklagillerin, tahılın yoğunluklu olarak tüketildiği, düşük yağlı diyet kanserden korunmak için belirgin kazanımlar sağlayacaktır. Başka neler yapılabilir?”

Alkol

“Günde 1 kadeh alkol tüketiminin kalp üzerine koruyucu etkilerinden bahsedilmekteyken, özellikle meme kanserinde artışa neden olduğu son dönemde giderek netleşen bir konudur. Alkol ve karaciğer kanseri arasındaki ilişki çok eskilerden beri bilinen bir ilişkidir. Ayrıca sigara içen bireylerde; eşlik eden alkol tüketiminin olması baş-boyun tümörlerinde sinerjistik bir etki ile artışa yol açar.

Yine kadınlarda yapılan ve 2009 yılında Amerikan Kanser Enstitüsü Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmada günlük bir kadeh alkol tüketiminin meme, yutak, bağırsak, yemek borusu, gırtlak ve karaciğer kanserlerinde artışa neden olduğu gösterilmiştir.

Bu gerekçelerle kanserden korunmak isteniyor ise alkol tüketilmemesi gerekmektedir.”

Güneş

“Epidemyolojik çalışmalar net bir şekilde cilt kanseerlerinin güneş maruziyeti ile arttığını göstermektedir. Çocukluk çağlarında gelişen ciddi güneş yanıkları cilt kanserlerinin en agresif tipi olan melanomları artırmaktadır. Solaryum merkezlerindeki uygulamalarında melanom risklerini arttığı da artık net olarak bilinmektedir.

Bireylerin güneşin en yoğun olduğu saatlerde gerekli olmadıkça dışarıya çıkmaması, çıkılması durumunda güneşten korunmak için kıyafetler giyilmesi ve en az 25-30 faktörlü güneş koruyucu kremlerin kullanılması gerekmektedir.”

Enfeksiyonlar

“Belirli enfeksiyon ajanlarıyla kanser arasında net ilişkiler mevcuttur. Hepatit B, Hepatit C virüsleri karaciğer kanserlerine neden olurken, Hepatit B için yapılan rutin aşılama programları ile bu durum giderek azalmaktadır. Hepatit C için henüz aşı mevcut değildir.

Bu virüsler kan yolu, cinsel yol ve anneden bebeğe hamilelikte geçiş yolu ile bulaşmaktadır. Diğer enfeksiyöz ajanlar incelendiğinde en dikkat çekici olan Human papilloma virustür (HPV). HPV rahim ağzı kanserleri, baş-boyun kanserleri ve genital bölge cildindeki kanserlerin temel etkenidir. Direk temas ve cinsel yolla bulaşır. Günümüzde artık HPV için de aşı mevcuttur.

Aşılama 9-26 yaş arasında hem kız çocuklarına hem de erkek çocuklarına önerilmektedir. Özellikle rahim ağzı kanserinde bu aşılama ile % 70 oranında bir azalma beklenmektedir.

Helicobacter pylori ise mide kanserlerinin önemli bir etkenidir. Toplumlarda yaklaşık %80-85 pozitifliği bulunan bu bakterinin özellikle Asya ülkelerinde yapılan eradikasyon çalışmalarının mide kanseri sıklığını değiştirmediği gösterilmiştir. Bu nedenle bu bakterinin varlığı durumunda kanser riskini azaltmak için antibiyotik verilmesinin pozitif bir katkısı mevcut değildir.

Neticede bireylerin rutin olarak Hepatit B ve HPV açısından aşılanmaları, Hepatit C virüs enfeksiyonundan korunmaları kanser riskinde belirgin azalmalar sağlayacaktır.”

Radyasyon

“İyonize radyasyon dediğimiz, kişi genetik yapısından hasarlara neden olan radyasyon, etkileri özellikle Japonya’da Ağustos 1945’te atılan atom bombaları neticesinde ve Çernobil felaketinde gözlemlenmiştir.

Bu tip radyasyona maruziyet meme, akciğer, yemek borusu, idrar torbası, bağ doku ve beyin tümörleri ile lösemiye neden olmaktadır. Günlük hayatta bu dozda iyonize radyasyona maruziyet bireyler için beklenen bir şey değildir.

Bu bahiste hakkında çok fazla tevatür olan elektronik aletlerin ve cep telefonlarının yaydığı elektromanyetik radyasyondan bahsetmek uygun olacaktır. Bu alanda geniş ölçekte yapılmış 3 büyük çalışma mevcuttur. Interphone, Million Women ve Danimarka çalışmalarında özellikle cep telefonu kullanımı ile beyin tümörleri arasındaki ilişki araştırılmıştır. Bu 3 çalışmada da herhangi bir risk artışı gözlenmemiştir.”

Özetleyecek olursak;

1- Sigara kullanmayın

2- Normal vücut ağırlığını koruyun

3- Egzersiz yapın

4- Sağlıklı gıdalar tüketin

5- Alkol kullanmayın

6- Güneşten korunun

7- Hepatit B ve HPV açısından aşı yaptırın

Bu önerilere uyulması durumunda kanserden %80-85 ihtimalle kaçınmak mümkün olacaktır.”









Başa dön tuşu