Adile Naşit’in ‘Çocuklara Masallar’ını dinleyerek büyüyen, içinden ‘Acaba bir gün ben de böyle masallar anlatabilir miyim’ diye geçiren, Lefkoşa’nın Masal Ablası Akile Ruh Ekizoğlu ile tanıştınız mı?
Ya da şöyle soralım; çocuklarınıza sordunuz mu? Çünkü onlar masalcı ablalarını tanıyorlar…
Lefkoşa’nın ‘Masal ablası’yla tanışın…
Özelde Lefkoşa’nın ama yaptığı başarılı çalışmalarla tüm çocukların masalcı ablası Ekizoğlu, Adile Naşit’e çok benzettiği ‘Hamide Nine’yi anlatıyor bize önce;
“Hamide nine akrabamızdı. İlk karşılaştığımızda, ‘ne kadar tonton ve tatlı bir kadın’ demiştim. ‘O zaten masal ninesidir’ dediler ve sürekli gidip gelmeye, ondan masallar dinlemeye başladım”
“16 yıllık keyifli bir öğretmenlik deneyimim oldu”
Ekizoğlu, Öğretmen Koleji mezunu. 16 yıl ilkokul ve anaokullarında görev yapmış. Yani çocuklara ve masallara ilgili çok eskiye dayanıyor;
“Anaokullarında öğretmenlik yaparken oldukça fazla deneyimlediğim bir şey oldu. Ben çocuklara masal anlatırken de kendimi bir tiyatro sanatçısı gibi o masaldaki karakterlerle eşleştirir ve kendimi kaptırırdım. Öğretmenlik hayatım boyunca çok küçük gruplarla çalıştım, ana sınıf ve 4 yaş grubu öğrencilerle. Ben de onlarla çocuklaşıyor ve eğlenerek, oyun oynayarak öğreniyordum. 16 yıllık keyifli bir öğretmenlik deneyimim oldu”
“TUFAD tanışmam uzun yıllar öncesine dayanıyor”
2014 yılından beride Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki Yüksek Öğrenim Dairesi’nde çalışıyor Ekizoğlu, Yüksek Öğrenim öğrencilerine verilen devlet burslarıyla ilgili bir görevde. Peki acaba TUFAD’la yolları nasıl kesişti?
“TUFAD tanışmam uzun yıllar öncesine dayanıyor. 2 yıl oyuncu ve dansçı olarak çalıştım orada. Sonra şartlar el vermedi devam edemedim. Çocuklarım vardı, sorumluluklarım vardı. Sonra da görev yerim değişti, daha uzak bir yere gittim. Çalışmalara katılamadım ve bir müddet sonra koptum”
“Eski üyemizsin, ne dersin bu projeye senin masallarından biriyle katılsak mı?’ dediler”
Ekizoğlu kopmuş ama sanki bugünlerde tekrar bir araya gelmek ve harika bir projeye imza atmak için kısa bir ayrılık yaşamış. Çünkü oradaki arkadaşları, onun ‘masalcı abla’ olduğunu hiç unutmamışlar ve bir gün kapısını çalmışlar;
“Geçtiğimiz yılın Ağustos ayında Derneklere Yardım Tüzüğü çerçevesinde Kültür Dairesi proje kabul etmeye başlamıştı. Arkadaşlarım da benim çok eskiden beri masal derlediğimi ve kitaplaştırılmak üzere bilgisayarımda beklediğini biliyorlardı. Bana bir teklifle geldiler, ‘Eski üyemizsin, ne dersin bu projeye senin masallarından biriyle katılsak mı?’ dediler”
“Özellikle Kültür Dairesi çok destek verdi ve yüreklendirdi”
Bu teklif karşısında hem duygulanıyor hem de mutlu oluyor Akile Ruh Ekizoğlu. Elbette hemen ‘evet’ demiş eski dostlarına;
“Pandemi süreci, bir araya gelmemizi çok mümkün kılmadı. Ama telefonlar ve on-line görüşmeler yoluyla proje sürecini yürüttük, tamamladık ve başvurumuzu yaptık. Projemiz kabul edildi. Özellikle Kültür Dairesi çok destek verdi ve yüreklendirdi”
“Bir fabl türü aslında bu”
Hayata geçen projenin adı da ‘GARABÖCÜ’. Peki ‘Garaböcü’de neler var, nasıl ortaya çıktı bu Garaböcü?
“Kitapta Garaböcü, çoban, çiftçi ve sıçanın karşılaşması var. Bu şekilde başlıyor Garacöbü’nün serüveni. Bir fabl türü aslında bu. Bir ders verilmeye çalışılıyor. Sürpriz bir sonuç var, okuyucunun çıkarması gereken dersler var.
Dil olarak Kıbrıs ağzı var, figür olarak dağarcıklı, elinde topuzu ile çoban var, çift değneği (çift çıbığı) olan çiftçi var, bitta var. Burada kültür yoluyla asıl Kıbrıslı kimliğimizin farkına varmasını arzuluyorum.
Eğitim boyutunda yardımlaşma var, arkadaşlık var, birbirine zarar vermeme var. Çocuklara alternatif zaman geçirme imkânı sağlamayı amaçlıyorum.
Garaböcü’de çocukların yanı sıra yetişkinlere dersler de var. 7’den 77’ye okunacak bir masaldır.
M.Ö. 600’lü yıllarda yaşayan fabl üstadı Frigyalı Ezop baskıcı yönetimle alakalı düşüncelerini anlatmak amacıyla fabllar yazmaya başlamış”
“Kültür akışkan ve yapışkandır”
Yıllar önce Tuncer Bağışkan’ın bir ders sırasında bize söylediği “Kültür akışkan ve yapışkandır” cümlesinden çok etkilendim. Kültür nesilden nesle akıp gelen bir su gibi olma özelliği vardır (su da bazen kirlenir, yönü değişir vs.).
Kültür ayrıca toplumdan topluma, insandan insana, farklı kültürden kültüre aktarılan etkilenen ve yapışan bir şeydir.
Masallarla ilgili değişkenlik de söz konusudur. Masal anlatıcısı masala ekleme yapar, süsler, renklendirir vs.
Masal anlatıcıları zaten kaynaktan aldığı gibi bire bir söylememesi gerektiğini söylüyor, masalı öğren, yüreğinde, beyninde yoğur ve ona göre anlat diyor.
Müzisyen, besteci, şef Türkay Altay hocamız da bizim müziklerin Trakya yöresindeki müziklere benzerliği konusundaki soruma “Bu insanlar 1571’de bu adaya göçtüklerinde bavullarına giysisinin yanına masalını, müziğini ve müzik aletini de koyarak getirdi” diye cevap verdi.
Göçler vesilesiyle kültür bir yerden başka bir yere aktarılır, etkileşime girer. Bu doğal akıştır.
Neden Garaböcü?
Aslında ‘Masalcı abla’ Ekizoğlu’nun birçok masalı var; Dev Masal, 2 Kız Kardeş Masalı gibi. Ama o Kıbrıs’a has ‘Garaböcü’ ile çıkmak istemiş;
“Diğerleri belki bilindik karakterler. Garaböcü masalındaki karakterler ise öyle değil. TUFAD’la beraber karar verdik buna da. Buradaki hayvan karakterlerde hem kişileştirme hem de konuşturma özelliği var. Buradan öğrenciler bir ders çıkartsın istedik ve bu yüzden masalın sonuna “Buradan ne anladık?” sayfası ekledim. Yaratıcı özelliklerini kullanmaları için de buradan ne gibi yeni masallar üretebileceklerini soruyoruz. Çocuklardaki ham cevheri keşfetmek gerekir. Anne babaların da görevi onları desteklemektir. Ben bu kitabın ulaştığı her çocuğa bu katkıyı yapmak istedim”
“Yani hem büyükler okumalı hem de küçükler”
Peki fabl sadece küçükler için midir? Merak ediyoruz, acaba büyükler de okumalı mı bu masalları?
“Büyükler de okumalı. Zaten fabl, M.Ö 600-800’lü yıllarda ortaya çıkan fabl, o dönemin yönetimini eleştirmek üzere yazarların icat ettiği bir tür. Büyüklere ders vermek amacıyla yazılan hikâyeler. Yani hem büyükler okumalı hem de küçükler.
Buraya gelenlerle, burada yaşayan halkın kültürü, müzikleri vs. uzun yıllar içinde etkileşime girerek karıştı ki Kıbrıs’a ait bir kültür oluştu. Bu masal da onun bir ürünüdür. Ben bu masalın farklı bir varyantına Türkiye’de ulaştım. Buna benzer bir masal Rum toplumunda var mıdır? diye de merak ediyorum”
“İlkokul öğretmenim Aycan Volkan Kayalar”
Ekizoğlu’nun şimdi anlatacakları, aslında öğretmenlerin çocukların hayatında ne kadar büyük bir rolleri olduğunu da gösteriyor bize;
“Beni yazmaya yönlendiren ve kendime güvenmemi sağlayan ilkokul öğretmenim Aycan Volkan Kayalar’dı. Aycan öğretmen, yaratıcı yönümüzü ortaya çıkarmaya çalışan biriydi. Bize bir gün hikaye/şiir yazmanızı istiyorum dedi. Önce ne yazacağımı bilemedim hatta yazabileceğimi de bilmiyordum. İlk öykümü o zaman yazdım. Öykü ve masal derlemeye ise 2001 yılında başladım”
“Demek ki hayallerimi gerçekleştireceğim zaman bu zamandı…”
Bir dönem HASDER’de oyuncu olarak da yer almış Ekizoğlu. HASDER bir alan araştırması yapmaya karar verdiğinde de ‘Lütfen beni masallar için görevlendirir misiniz?’ demiş hemen;
“İş bölümü yaptık. Kimisi o bölgenin yemeklerini, kimisi müziklerini, kimisi evlenme-doğum gibi adetlerini araştıracaktı. Ben de masalları. Bu çalışma 2001 yılında, HASDER’in çıkardığı ‘Halk Bilimi’ dergisinde ‘Kıbrıs ağzıyla masallar’ başlığıyla yayımlanmıştı. HASDER’den ayrıldıktan sonra da aynı dergide 2010 yılında, Garaböcü, Garcacık, Yedi Arşın Dişli Dev’i gibi masallarım yayımlandı.
Kendi kültürümüze ait masalları nasıl aktarıp kalıcı yapacağız. Yazılı da kalması lazım dedim. Demek ki hayallerimi gerçekleştireceğim uygun zaman şimdi gelmişti”
Ekizoğlu’nun 2019 yılında yayımlanan ‘İki parça’ adlı bir şiir kitabı ve yine aynı yıl yayımlanan ‘Dr. Fazıl Küçük’ün Anıları’ kitapları da var.
Özel Röportaj/Kent Gazetesi