Türkiye Cumhuriyeti Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından finanse edilen kamplara bu yıl Kıbrıs’ın kuzeyi’nden toplam 3 bin 750 öğrencinin katılacağı geçtiğimiz günlerde Eğitim Bakanı tarafından kamuoyuna duyuruldu
Geylanlı 3 bin öğrencinin katılacağı kapları eleştirdi
Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası’nın (KTOEÖS) Genel sekreteri Duygu Geylanlı,” Yeni eğitim yılında okulların sağlıklı ve güvenli bir şekilde açılması, yüz yüze eğitimin başlaması için Eğitim Bakanlığı somut bir çalışma ve planlama henüz ortaya koymamışken, Eğitim Bakanının öğrencilerimize ve öğretmenlerimize Çanakkale kamplarına katılmaları yönünde çağrı yapması talihsiz bir durumdur” dedi.
Geylanlı, Hükümet yetkililerine ve Eğitim Bakanlığına soruyoruz;
“Pandemi döneminde bu kamplara katılan binlerce öğrencinin, ülkeye dönüşünden sonra vaka sayısında büyük bir artışa yol açma ihtimali görmezden mi gelinmektedir? Hala en riskli ülkeler arasında olduğu kabul edilen Türkiye’de kamp organize edilmesi, öğrencilerimizin, ailelerinin ve tüm toplumun sağlığını hiçe saymak değil midir?
Eylül ayında da devam edeceği açıklanan kampların sağlık açısından yaratacağı risk nedeniyle yüz yüze eğitime belki de başlanamayacağının farkında mısınız? Siyasi ve dini propaganda yapılması uğruna, toplum sağlığı hiçe sayılacak, yüz yüze eğitim hakkı bir kez daha mı gasp edilecek? En önemli kamusal hizmetlerden olan eğitime verdiğiniz değer bu mu?
Kamplara ayrılan bu bütçe ile kaç tane okul ve sınıf yapılabilirdi? Kalabalık sınıf sayılarından dolayı öğrencilerimizin tam zamanlı değil, seyreltilmiş modelde eğitim görmesi, 3-4 gün sürecek kamplardan daha az mı önemli ve gereklidir? Özel okullar ile devlet okulları arasındaki fırsat eşitsizliğinin devam edecek olması vicdanınızı rahatsız etmiyor mu?
Kampların KKTC Eğitim Bakanlığı yetkilileri devre dışı bırakılarak TC elçiliği memurları tarafından organize edildiği, Eğitim Bakanlığı yetkililerinin kamp organizasyonunu basından öğrendiği doğru mu? Kurumlarımızın tahakküm altına alınarak üst yönetim tarafından yönetilmesine “koltuk” uğruna mı ses çıkarılmamaktadır?
Geçmiş yıllarda düzenlenen kamplarda bazı öğrencilerimizin maruz kaldığı, pedagojik yaklaşımdan uzak davranış ve baskılar bu yıl da yaşanacak mı? Kamplar yine cinsiyet ayrımı temelinde mi organize edilecek, kız-erkek gruplarının yemekhanede beraber yemek yemeleri bile yasak mı olacak? Bu anlayış, çağdaş, laik ve demokratik eğitim anlayışı ile ters düşmüyor mu?
-Sayın yetkililer, doğaya, tarihe, milli ve kültürel değerlere önem verdiğinizi söylüyorsunuz. Ülkemiz sınırları içerisinde çağdaş ilkelere bağlı kalarak bir kamp düzenlemek neden mümkün kılınmamaktadır? Kendi ülkesindeki tarihi eser ve doğal güzellikleri ziyaret etme imkânı olmayan birçok öğrencimize bu imkânı yaratmayı düşünüyor musunuz” dedi.
Geylanlı: Azınlık Hükümetinin tek derdi talimatları harfiyen yerine getirmek
Ortaya çıkan bu tabloda UBP-YDP-DP ( Azınlık) Hükümetinin tek derdinin talimatları harfiyen yerine getirmek olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.
Toplum sağlığını hiçe saymak, ekonominin dibe vurduğu bir dönemde eğitimdeki ihtiyaçları karşılamak yerine ideolojik kamplar düzenlemek kabul edilemezdir.
Anayasa ve Milli Eğitim Yasasında da belirtildiği gibi laiklik ilkesi eğitimin en temel unsurlarından biridir. Bu nedenle başta Eğitim Bakanlığı yetkilileri olmak üzere eğitim sisteminde görev yapan herkesin laik ilkelere bağlı kalmaları gerektiğini hatırlatırız.
Yıllardır kimliğimizi, inançlarımızı yaşam biçimimizi değiştirmeye çalışanlar ve bunlara çanak tutanlara karşı sesimizi çıkarmaya, dik durmaya devam edeceğimizi bir kez daha ortaya koyarız.