KıbrısManşet

Akansoy: Geldiğimiz bu çıkmazda Anastasiadis’in de sorumluluğu büyüktür






Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Asım Akansoy‘un güneyde yayın yapan Haravgi‘ye verdiği çarpıcı röportajı Türkçe ve İngilizce olarak yayınlıyoruz

1) CTP, Erdoğan’ın ziyareti ve söylemlerini nasıl değerlendiriyor?

1)How CTP does judge Erdogan’s visit and his announcements?

Akansoy: Tarihi açıdan sorunlu bir dönemdeyiz

Tarihi açıdan sorunlu ve zor bir dönemden geçmekteyiz. Kıbrıs sorununa, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde karşılıklı kabul edilebilir, kalıcı ve kapsamlı bir çözüm için verdiğimiz mücadele, gelinen aşamada büyük zorluklarla karşı karşıya gelmiş durumdadır. Müzakere süreci 1990’lı yılların ilerlemeyen, toplumlara büyük sorunlar çıkaran koşulları anımsatmaktadır. Bu yönde karşılıklı olarak ciddi hatalar yapılmış, elde edilen fırsatlar çözüme dönüştürülememiştir.

“Geldiğimiz bu çıkmazda Anastasiadis’in de sorumluluğu büyüktür”

2008-2017 tarihleri arasında müzakerelerde elde edilen ilerlemeler üzerine, Crans Montana’da, başta Sayın Anastasiadis’in ciddi hataları yüzünden kaybedilen fırsat kapısı bizi ciddi anlamda olumsuz bir noktaya itmiştir.
Bugün geldiğimiz bu çıkmazda Anastasiadis’in de sorumluluğu büyüktür.

Bu çerçevede, genel eleştiriden önce, çok açık bir şekilde Anastasiadis’in yarattığı büyük tahribatın muhasebesini yapmak durumundayız. Akıncı’nın yapıcı çabalarını değerlendirmemiş olmasının eleştirisini yapmak, muhasebesini istemek durumundayız. Anastasiadis bunun hesabını vermelidir. Bu işin şakası yok. Çünkü bugün içinde bulunduğumuz açmazda sorumluluğu çok büyüktür. Eğer karşılıklı eleştiri özeleştiri sürecini çalıştırmazsak Kıbrıs sorununda asla bir ilerleme sağlayamayız.

Biz evet, federasyon çerçevesinde bir çözüm istiyoruz, bu nokta açıktır. Ancak yaşananları sorgulamadan yeni bir sürece dair umutlu olmamız ne ölçüde mümkün olur ? Kıbrıslı Rum çözüm güçleri başta olmak üzere, Kıbrıslı Rum toplumunun bunu özgür iradesi ve cesareti ile tartışması lazım.

“Türkiye yönetimi ve Kıbrıs Türk liderliği Cenevre’de ortak zemini yok etti”

Gelinen noktada Türkiye yönetimi ve Kıbrıs Türk liderliği, iki ayrı devlet görüşünü öne çıkarmış ve bu görüşle birlikte Cenevre’de ortak zemini yok etmiştir. Buna karşın Kıbrıslı Türk toplumunun büyük çoğunluğu çözüm istemektedir, çünkü iki ayrı devlet tezinin çözümsüzlük olduğunu çok iyi biliyor. Bu bağlamda Maraş’ın da kapsamlı çözüm kapsamının ve BM GK kararlarının dışına çıkılmadan ele alınması gerekmektedir. Ekim 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ardından peşi sıra olumsuz olaylar yaşanmıştır.

“Tatar’ın Cumhurbaşkanı olması, Ankara’nın ağır müdahalesi ile gerçekleşti”

Tatar’ın Cumhurbaşkanı olması, Ankara’nın ağır müdahalesi ile gerçekleşti. Normal şartlarda seçilmeyecek bir kişi, iki güçlü federasyon yanlısı aday karşısında müdahale ile seçtirilerek, “iki ayrı devlet tezi” gündeme taşınmış oldu. Bu tez, Kıbrıslı Türk halkının görüşlerini yansıtmıyor. Çünkü buradan bir çözümün çıkma olasılığı kesinlikle yok. Gerek müzakere tarihi gerekse uluslararası ilişkiler bağlamında.

Ardı sıra, Kıbrıs Türk siyasi tarihini değiştiren, Kıbrıslı Türkleri muhtaç ve ezik gösteren televizyon programları ile, toplumsal hafızaya dönük operasyonlarla karşı karşıya kaldık. İnat ve ısrarla yeni bir kimlik kurgusu yapılmaya çalışılmakta, ortak değerler silinerek, Kıbrıslı Türk kimliği değil, Kıbrıs’taki Türkler olarak Kıbrıs’ta ayrı bir toplum varlığı, kimliği, karakteri silinmeye çalışılmaktadır. Bu konu Erdoğan’ın son gelişindeki söylemlerine de, Müdahale ile ilgili yayınlanan raporlara da yansıdı.

Ekim 2020 sonrası, UBP kurultayına yine Ankara’nın müdahale etmesi, ardından yeni hükümet kuruluşuna üç milletvekilinin istifa ettirilerek destek verdirilmesi, siyasi sistemi ciddi anlamda bozarak, istikrarsızlığı ortaya çıkardı. Kıbrıslı Türk aydınların Türkiye’ye girişinin engellenmesi ve bu yönde yüz kişinin üzerinde bir listenin olduğunun konuşulması da bu gidişatın tuzu biberi oldu.

Bugün durum bu bağlamdadır. Kimliği ile varlık mücadelesini sürdürmek isteyen Kıbrıslı Türk toplumu varlık mücadelesini kararlılıkla sürdürmek zorundadır. Bu küçük toplumun en genelde Türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde olma tercihini de not etmekte yarar var. Halkta, ekonomik, siyasal ilişkilerin iyileşmesi arzusu yüksektir. Ancak bu tek taraflı olacak bir durum da değildir.

Erdoğan’ın gelişi ile ilgili beklentiler daha çok iki ayrı devlet tezi bağlamında bazı açılımlardı. İçerikle ilgili kesin bir bilgimiz yok. Ancak beklenti, o yöndeydi, gerçekleşmedi. Önerdiği yeni binalar (Meclis ve Başkanlık ), varolan ekonomik sorunlar karşısında Kıbrıslı Türklerce kabul görmedi. Biz de bunu açıkça kabul etmediğimizi açıkladık.

We are living through a problematic and difficult period in terms of history. Our struggle for a mutually acceptable, permanent and comprehensive solution to the Cyprus problem within the framework of the relevant UN Security Council resolutions, has faced great difficulties at the present stage. The negotiation process is reminiscent of the conditions of the 1990s that showed no progress and that caused great problems for the communities.

In this direction, serious mistakes were mutually made, and the obtained opportunities could not be turned into a solution. Following the progress made in the negotiations between 2008-2017, the opportunity that was lost in Crans Montana, primarily due to the serious mistakes of Mr. Anastasiades, pushed us to a seriously negative point. Anastasiades has a great responsibility in the deadlock we find ourselves in today. As a result, before general criticism, we have to make an account of the great destruction that Anastasiades caused.

We have to criticize and account for the fact that he couldn’t take the benefit of Akıncı’s constructive efforts. Anastasiadis must answer for this. This is no joke. Because he has a great responsibility in the dilemma we are in today. If we do not consider and run the mutual and self-criticism process, we will never be able to make any progress in the Cyprus problem.

Yes, we want a solution within the framework of federation, this point is clear. But to what extent is it possible for us to be hopeful about a new process without questioning what happened? The Greek Cypriot community, especially the Greek Cypriot solution forces, should discuss this with their free will and courage.

At this point, by bringing forward a two separate state view, the Turkish administration and the Turkish Cypriot leadership have destroyed the common ground found in Geneva. On the other hand, the majority of the Turkish Cypriot community wants a solution, because they know very well that the thesis of two separate states is a deadlock. In this context, Varosha should also be handled within the scope of a comprehensive solution and the UN Security Council resolutions.

After the October 2020 Presidential elections, negative events occurred one after another. Tatar became President with the heavy intervention of Ankara. A person who would not be elected under normal circumstances was elected by intervention against two strong pro-federation candidates, thus bringing the “thesis of two separate states” to the agenda. This thesis does not reflect the views of the Turkish Cypriot people.

Because there is absolutely no possibility of a solution coming out of here; both in the context of negotiation history and international relations. Afterwards, we were faced with television programs that attempted to change the Turkish Cypriot political history, showing Turkish Cypriots as needy and oppressed, and operations aimed at collective memory. A new identity is stubbornly and persistently being attempted to be constructed, through which common values are being erased.

The existence of a separate community, identity and character, as “Turks in Cyprus” is at tempted to be created, in order to replace the existing identity of Turkish Cypriots. This issue was also reflected in Erdogan’s statements during his last visit and in the reports published about the intervention. After October 2020, Ankara’s intervention in the UBP congress, and then the resignation of three deputies to support the new government establishment, seriously disrupted the political system and revealed instability. The fact that Turkish Cypriot intellectuals were prevented from entering Turkey and that there was a list of more than a hundred people in this direction is an indicator of the severity of the situation.

The Turkish Cypriot community, who wants to continue the struggle for existence with its identity, has to continue its struggle for existence with determination. It is also worth noting that this small community prefers to have good relations with Turkey in general. The public has a high desire for the improvement of economic and political relations. However, this is not a one-sided situation.

The expectations about Erdogan’s arrival were mostly some revelations in the context of two separate state thesis. We have no definite information about the content. However, the expectation was that way, it did not materialize. The new buildings he proposed (Parliament and Presidency) were not accepted by the Turkish Cypriot community in the face of existing economic problems. We have made it clear that we do not openly accept this.

2) Türkiye’nin siyasal baskısını ekonomik durumu da içine katarak, Kıbrıs Türk toplumundaki siyasi sahneyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

2) How do you assess the current political scene in the Turkish Cypriot community, taking into account the economic situation, and also the political pressures of Turkey?

“Bütünleştirici ve yapıcı program ve projelere ihtiyaç vardır”

İçinde bulunduğumuz şartlar karşısında, eğer bölünmenin kalıcılaşmasını istemiyorsak, toplumlar arası ilişkinin ekonomik, sosyal ve kültürel bağlamda gelişmesi için süratle ortaklaşma yaratacak girişimlerde bulunmamız gerekir. Kıbrıslı Türklerin gerek Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı olması gerekse Avrupa Birliği vatandaşları olması nedeniyle, ortak hedefe yönelik ayrıştırıcı değil, bütünleştirici ve yapıcı program ve projelere ihtiyaç vardır.

Özellikle ekonomi alanında yaşadığımız büyük sorunların rahatlatılması şarttır. Bunu artık çok iyi anlamak gerekiyor. 2004 sonrası gündeme gelen ancak hayata geçirilmesi kabul edilmeyen “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”nün engellenmiş olması kadar anlaşılmaz, akıl dışı bir durum olamaz.

“Turizm ve Yüksek Öğrenim bu noktada oldukça önemli”

Kıbrıslı Türklerin ekonomik olarak gelişmesi, çözüm istencini mi azaltacaktı ? Yoksa tam tersi mi olacaktı ? Bunu savunacak kadar Kıbrıslı Türk toplumunun hak ve çıkarlarının gözardı edilmesi, Kıbrıslı Rumunun siyasi elitlerine yakışmıyor. Çünkü bu durum çözümsüzlük üretiyor ve biz bu durumu yirmi yıldır anlatamadık !

Kıbrıslı Türk halkı, çözümsüzlük koşullarında bile belli ekonomik açılımlar yapıyor. Turizm ve Yüksek Öğrenim bu noktada oldukça önemli. Daha da gelişme ihtimali mevcuttur. Bu durum gelir gider dengesini sağlama imkanı da yaratabilir.

“Anastasiadis’in buna hakkı yok”

Bizim görevimiz, iki toplum olarak birbirimize güvenerek ve cesaretle hareket etmek olmalıdır. Kıbrıslı Türk gençlerinin göç ve biat arasında sıkıştırılmış olmasında Kıbrıslı Rumların da sorumluluğu olduğunu gördüğümüz gün, yeni bir yol bulabiliriz. Tüm bu konular üzerinde ortaklaşma ve federasyon için birlikte çalışma gibi hedefler üzerinde dururken, Anastasiadis’in Kıbrıs Cumhuriyeti’ne inanmayanların pasaportlarını iptal edeceklerine dair açıklaması geliyor. Her kimin için olursa olsun, bu asla kabul edilemez. Anastasiadis’in buna hakkı yok !

Şu noktayı kaçırmamak lazım, Kıbrıslı Türklerin çok büyük çoğunluğu var olan siyasi yapılanmaların ötesinde bir çözüm arayışı içerisindedir. Dolayısıyla kimin kime inandığına Anastasiadis nasıl karar verecek ? Bu söylemi Tatar için olsa dahi inanın yanlıştır ve kabul edilir değildir.

In the face of the conditions we find ourselves in, if we do not want the division of the island to become permanent, we need to take initiatives that will create a common partnership in order to develop the economic, social and cultural relationships between the communities.

Since Turkish Cypriots are both founding partners of the Republic of Cyprus and citizens of the European Union, there is a need for integrative and constructive programs and projects towards the common goal, and not to be divisive. It is imperative that the major problems we experience regarding the economy are relieved.

This needs to be understood very well. There can be no more incomprehensible and irrational situation than the fact that the “Direct Trade Regulation”, which came to the agenda after 2004, was not accepted for implementation, and was blocked.

Would the economic development of the Turkish Cypriots reduce their will for a solution? Or would it be the other way around? It is not befitting for the Greek Cypriot political elite to ignore the rights and interests of the Turkish Cypriot community. This situation is creating a deadlock and we have not been able to make it understood for twenty years!

The Turkish Cypriot people are making certain economic initiatives even in the conditions of this deadlock. Tourism and Higher Education are very important at this point. There is potential for further development. This situation could also create the opportunity to balance income and expenditure.
Our duty should be to act with confidence and courage as two communities.

The day that we realize that Greek Cypriots are also responsible for the Turkish Cypriot youth being caught between immigration and surrender we can find a new path forward. While focusing on goals such as partnership and working together for a federation on all these issues, Anastasiades’ statement regarding the cancellation of the passports of those who do not believe in the Republic of Cyprus arrives. No matter who this is directed towards, it is not acceptable. Anastasiades does not have the right to do this!

It should be noted that the vast majority of Turkish Cypriots are in search of a solution beyond the existing political structures. So how will Anastasiades decide who believes what? Even if this discourse is addressed to Tatar, it is wrong and not acceptable.

3) CTP’nin Kıbrıs sorununa yol açan çıkmazdan çıkmak için bir sonraki adımı ne olacak ?

3) What are the next moves of the CTP to get out of the impasse that has led to the Cyprus Issue?

“Siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon için mücadelemizi çok yönlü olarak sürdüreceğiz”

Siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon için mücadelemizi çok yönlü olarak sürdüreceğiz. Bu noktada ne herhangi bir çözümde azınlık oluruz ne de Ankara’nın alt yönetimi oluruz diye de ekliyoruz. Kıbrıslı Türk ve Rum toplumlarının ortak çıkarının, tek egemenlik ve tek vatandaşlık bağlamındaki çerçeve olduğunun bilincindeyiz.

Bu bizim ilkemizdir. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Çok yönlü olarak. Kıbrıslı Türk halkı gerçekleri görüyor. Sürdürdüğümüz siyasetin haklılığını veriyor. Biz yüzümüzü halkımıza döndük ve bu çerçevede mücadelemizi parti olarak, toplum olarak sürdüreceğiz.

We will continue our fight for federation based on political equality, in many different ways. At this point, we will neither accept to be the minority in any solution, nor will we accept to become the sub-management of Ankara. We are aware that the common interest of the Turkish and Greek Cypriot communities, is within the framework of single sovereignty and single citizenship.

This is our principle. We will continue this fight until the end. Turkish Cypriot people see the truths and facts. They are justifying the policies that we are putting forward. We turned to our people and within this framework, we will continue our struggle, both as the party and as the community.









Başa dön tuşu