Cumhurbaşkanlığı, Kıbrıs Cumhuriyeti‘nin bazı Kıbrıslıtürklerin pasaportlarının iptal kararının ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tamamen bir Rum devletine dönüşmüş olduğunun ve Kıbrıs Türk tarafının meşru haklarına hiç saygı gösterilmediğinin çarpıcı yeni bir kanıtı olduğunu savundu
Cumhurbaşkanlığı, Rum Yönetimi’nin pasaportlar konusunda aldığı kararı değerlendirdi
Cumhurbaşkanlığı, bu uygulama ve altında yatan hâkimiyetçi zihniyetin Kıbrıs ihtilafının kök nedenini ve Kıbrıs’ta eşitliğe dayalı federal bir ortaklığın neden kurulamayacağını ve sürdürülebilir olamayacağını tüm açıklığıyla ortaya koyduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanlığı yazılı açıklama yaparak, Kıbrıs Rum tarafının bazı Kıbrıslıtürklerin pasaportlarını iptal kararını değerlendirdi.
Cumhurbaşkanlığı: Bu karar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rum devletine dönüşmüş olduğunun kanıtıdır
Açıklamada, “birçok Kıbrıslıtürk tarafından zorunluluktan kaynaklanan nedenlerle bir seyahat belgesi olarak kullanılmaktan öteye gitmeyen pasaportların, GKRY’nin siyasi emellerine hizmet etmek amacıyla, temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı bir şekilde, Kıbrıslı Türkler aleyhine kullanılan bir tehdit unsuru haline geldiği” ifade edildi.
Açıklamada, Kıbrıslıtürklerin ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ pasaportlarını tercih ettikleri için değil, birlikte kurdukları ortaklık devletinden dışlandıkları ve en temel insan hak ve özgürlükleri arasında kabul edilen seyahat etme özgürlükleri kısıtlandığı için, kurdukları devletin pasaportu uluslararası alanda gerektiği ölçüde kabul görünceye kadar zaruret nedeniyle kullandıkları bir olanak olduğuna da dikkat çekildi.
Açıklama şöyle:
“1960 yılında Kıbrıslı Türk ve Rumların, eşit ve ortak irade ile kurdukları ve 1963 yılından bu yana Rum işgali altında bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ıstar etmiş olduğu ve birçok Kıbrıslı Türk tarafından zorunluluktan kaynaklanan nedenlerle bir seyahat belgesi olarak kullanılmaktan öteye gitmeyen pasaportlar, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) siyasi emellerine hizmet etmek amacıyla, temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı bir şekilde, Kıbrıslı Türkler aleyhine kullanılan bir tehdit unsuru haline gelmiştir.
Rum tarafı bu düşmanca hareketinde Maraş konusunu bir bahane olarak kullanmakta, bunu yaparken bir yandan statükocu zihniyetini ve çaresizliğini ortaya koyarken, diğer yandan da gerek Maraş gerekse Kıbrıs konusunda gelinen noktanın tamamen kendi hakimiyetçi ve uzlaşmaz tutumunun bir ürünü olduğu gerçeğini örtbas etmeye çalışmaktadır.
Kıbrıslı Türkler, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ pasaportlarını tercih ettikleri için değil, birlikte kurdukları ortaklık devletinden dışlandıkları ve en temel insan hak ve özgürlükleri arasında kabul edilen seyahat etme özgürlükleri kısıtlandığı için, kurdukları devletin pasaportu uluslararası alanda gerektiği ölçüde kabul görünceye kadar zaruret nedeniyle kullandıkları bir olanaktır. Kıbrıs Türklerinin buna mecbur bırakılmasında ise GKRY’nin olduğu kadar, BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964’te aldığı 186 sayılı kararla gaspçı Rum Yönetimi’ne “Kıbrıs Hükümeti” muamelesi yapan uluslararası toplumun da sorumluluğu vardır.
1960 ortaklık Kıbrıs Cumhuriyeti Rum ortağın işgali altındadır ve bu cumhuriyetin eşit ortağı olan Kıbrıs Türk halkı tüm haklarından mahrum edilerek 58 yıldır insanlık dışı sınırlamalar/izolasyonlar altında tutulmaktadır.
Kıbrıs Türk halkı tarihten ve uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü haklarına saygı gösterilmesini sağlama mücadelesi vermektedir. Bu haklı mücadeleyi verdiği için yıllardır maruz bırakıldığı şiddet ve haksızlıklara bugün bir yenisi daha eklenmiştir.
Kıbrıs adasının eşit sahibi olan Kıbrıslı Türkler, varoluş mücadeleleri süresince birçok zulme, baskıya, tehdide ve yıldırma politikalarına maruz kalmış, ancak mücadelesinden asla vaz geçmemiştir.
Biz, Kıbrıs adasında temel hak ve özgürlüklerimizle var olmak, egemen eşitliğimize sahip çıkmak için büyük bir cesaretle irade göstererek çıkmış olduğumuz bu yolda büyük bir kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz.
Anavatan Türkiye’nin, her konuda olduğu gibi, seyahat özgürlüğümüzü kullanmakta da yanımızda olduğunu bu vesileyle vurgulamak isteriz.
Rum tarafının hegemonyacı zihniyeti sonucu 47 yıldır Kıbrıslı Türkler gibi Kıbrıs uyuşmazlığının tutsağı haline gelmiş olan kapalı Maraş’ı hak sahiplerinin haklarına saygılı olarak bu tutsaklıktan kurtarmak için atılan adım hukuka uygun şekilde statükoyu kırmaya yönelik bir adımdır.
Rum tarafı insan haklarına saygılı bu adımdan rahatsızlık duymuştur ve çaresizlik içinde bu adımın atılmasını sözde caydırmaya çalışmaktadır.
Biz, temel insan hak ve özgürlüklerine saygı çerçevesinde tüm kararlılığımızla Devlet’imizin çatısı altında emin adımlarla ve kendi irademizle geleceğimizi planlamaya ve ilerlemeye devam edeceğiz”.