Başbakan Ersan Saner, Kıbrıs Cumhuriyeti (KC) Başkanı Nikos Anastasiadis‘in hangi yüzle KC’ye dönüşü teklif ettiğini sorgulayarak, KC’yi Rum devletine çevirenlerin kendileri olduğunu söyledi
Saner: Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rum devletine dönüştüren kendileri değil mi?
Rum lider Nikos Anastasiadis’in Kıbrıs Türk halkını 1974 öncesine döndürmek hayalinde olduğunu, Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada bir kez daha ortaya koyduğunu söyleyen Saner, “Rum lider bizlere Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’na dönüşü öneriyor” dedi.
Saner, “Peki ama, 1960’ta bizimle ortaklaşa kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Enosis için bir sıçrama tahtası olarak gören, Anayasası’nı değiştirmek için 13 maddelik öneri ortaya koyan, bu bizler tarafından reddedilince silah zoru ile bizi ortaklıktan atan, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bir Rum devletine dönüştüren kendileri değil mi?” diye sordu.
“Bu Türklerin birliğini bozmaya yönelik bir öneriydi”
Önerdikleri değişikliklerle ile Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Muavini’nin veto haklarının kaldırılması isteyenin kendileri olduğunu söyleyen Saner, Anayasaya göre Başkan ve Yardımcısı Bakanlar Kurulu’nun ve Meclis’in Dış İlişkiler, Savunma ve Güvenlik konularındaki kararlarını veto etme hakkına sahip olduğunu hatırlattı.
Saner, “Meclis Başkanı Rum, Yardımcısı Türk üyelerce ayrı ayrı seçileceklerine, her ikisinin de Meclis Genel Kurulunca seçilmesini isteyen kendileri değil miydi? Bu durumda çoğunlukta Rumlar olduğu için Meclis Başkanı hep Rum olurken, Türk Yardımcı Rumların istediği bir kişi seçilecekti. Bu Türklerin birliğini bozmaya yönelik bir öneri idi” dedi.
Adaletin dağıtımının birleştirilmesini isteyen Rum tarafı değil miydi?
Saner şöyle devam etti;
“Bazı yasaların Meclis’te onaylanması için, ayrı çoğunluk şartının aranmamasını talep eden Makarios değil miydi?
(Anayasaya göre vergi, belediyeler ve seçim yasaları için ayrı ayrı çoğunluk gerekirdi. Bu durumda Rumlar her şeyi çoğunluklarına dayanarak istedikleri gibi yapacaklardı).
Birleşik Belediyelerin kurulmasını onlar talep etmemişler miydi?
(Anayasaya göre beş büyük şehirde ayrı belediyeler kurulacaktı. Bu durumda Belediye Başkanları hep Rum olacaktı).
Adaletin dağıtımının birleştirilmesini isteyen Rum tarafı değil miydi?
(Rum suçlulara Rum, Türk suçlulara da Türk yargıçlar bakıyordu. Bu durumda Türk sanıklar suçsuz olsalar bile Rum yargıcın insafına kalıyorlardı. Bunun bir başka tehlikesi de Rum yargıçlardan alınacak tutuklama ve arama emirleri ile ikide bir Türk evleri ve yerleşim yerlerinin aranması, kişilerin tutuklanıp baskı altına alınması idi). Makarios asker ve kamu görevlisi sayısını kendi lehlerine olacak şekilde artırmayı hedeflememiş miydi? .
Sayın Anastasiadis hangi yüzle şimdi bizlere aradan 58 yıl geçtikten, onca olay yaşandıktan sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönmemiz çağrısında bulunuyor?
New York’ta yarın yapılacak gayri resmi üçlü görüşme öncesinde bir kez daha vurgulamakta yarar görüyoruz; Kıbrıs konusuna ancak tüm yaşananlar ve Ada’da çok uzun yıllardır var olan gerçeklerden hareket edilirse, kalıcı, adil, yaşayabilir bir çözüm bulunabilir.
Rum lider Anastasiadis’in kurulduğu 1960 yılından başlayarak Yunanistan’a bağlanmak için sıçrama tahtası olarak gördükleri, değişmesi için 13 maddelik öneri paketi sundukları, Türk tarafı bunu kabul etmeyince silah zoru ile yıktıkları Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönülmesini istemesi geçersiz, Türk tarafını yolundan döndürme amaçlı bir taleptir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Ersin Tatar ile Rum lider Anastasiadis’in New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin düzenlediği gayriresmi toplantıda bir araya gelmelerinden Rum tarafının uzlaşmaz, maksimalist, Kıbrıs Türk Halkı’nın egemenliğinden, güvenliğinden mahrum etme amaçlı tutumu nedeniyle hiçbir sonuç beklemiyoruz.
Birleşmiş Milletler Örgütü ve diğer Kıbrıs konusu ile ilgili ülkeler gerçekleri anlamazdan geldikleri, yanlış kararlarında ısrar ettikleri sürece Rum uzlaşmazlığına hizmet etmeye devam edecekler ve Kıbrıs konusu bir sonuca bağlanamayacaktır.
Bizi kararlıyız. Yeni vizyonumuzdan geri adım atmayacağız. Bu yönde ilerleyen Cumhurbaşkanımız Sayın Tatar’a tam destek vermeye devam edeceğiz.
Devletimize, egemenliğimize sahip çıkarak Anavatan Türkiye ile birlikte yolumuza devam edeceğiz. Bu ülkeyi kalkındıracak, daha güçlü olacak ve dünyada hak ettiğimiz yeri muhakkak alacağız”