KıbrısManşet

Rahvancıoğlu: Bağımsızlık Yolu muhalefete adaydır






Bağımsızlık Yolu Genel Sekreter Yardımcısı, Lefkoşa Milletvekili Adayı Münür Rahvancıoğlu ülkedeki sorunların, Puzzle’ın bir parçası gibi olduğunu belirterek, bu yüzden bu sorunların siyasi olarak bütünlüklü düşünülüp ele alınması gerektiğini açıkladı

Bağımsızlık Yolu muhalefete adaydır

Zirve Kıbrıs’ta Bâlâ Kayadelen’in konuğu olan Rahvancıoğlu, ekonomiye, siyasete ve gündeme dair soruları yanıtlayarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Rahvancıoğlu, bizim partimiz Bağımsızlık Yolu Partisi genç ve gözü pek insanlardan oluşmaktadır. Duruşu ve siyaseti belli, biat etmeyen cesur bir kadroya sahibiz.

Biz muhalefete adayız ve programımız da muhalefet programıdır. Hükümet olmak iktidar olmak demek değildir. Burada hükümetler, iktidar odaklı çeşitli grupların ve sektörlerin etkisi altındadır.

Biz de mücadele edebilmek için meclise girerek karşı olduğumuz sermaye-iktidar ortaklığına muhalefet yapacağız şeklince açıklamalarda bulundu.

Bir sermaye birikimi olmayan herkes aslında emekçidir

Bir sermaye birikimi olmayan herkes aslında emekçidir diyen Rahvancıoğlu, ister müdür olsun ister memur olsun emeğini satan herkes, küçük esnaf, hukukçular, muhasebeciler de emekçidir dedi. Tabiidir ki, emekçilerin de bir çok grubu vardır. Kamu çalışanları, özel sektör, çalışma izniyle çalışanlar, kayıt dışı çalışan yabancı uyruklu işçiler hepsinin de farklı sorunları ve durumları vardır diye de ekledi.

Özel sektörün sendikalaşması herkese fayda sağlayacaktır

Tüm emekçilerin haklarını savunabilmek için özel sektörde de sendikalaşmanın gerçekleşmesi gerekir diyen Rahvancıoğlu, bugün kamu özele dövdürülüyor ve emekçi kesim birbirine düşürülüyor. Özel sektörde sendikalaşma hem çalışanlara fayda sağlayacak hem de iş veren vergi kaçıramayacak bu da kamuya ve devlete fayda sağlayacaktır dedi.

Özel sektör çalışanı patronunun izni olmadan hamile bile kalamıyor!

En kötü sendikanın bile sendikasızlıktan iyi olduğunu söyleyen Rahvancıoğlu, bugün bir özel sektör çalışanı patronuna sormadan evlenemiyor, hamile bile kalamıyor. Patronunun izni olmadan adım dahi atamıyor bu da insanlık dışı bir sistemdir. Bir de bütün iş gücünün sendikalaşması gerekmez yüzde 20-30 civarında bir sendikalaşma bile özel sektörde çalışanın haklarının savunulmasına yeterlidir. Bugün Fransa’da bu oran da yüzde 30’u aşmamaktadır.

Beni en çok rahatsız eden 3 konu, Kadına şiddet, doğanın katledilmesi ve özel sektör emekçilerinin yaşadığı zulümdür

Rahvancıoğlu, ülkedeki sorunlar, Puzzle’ın bir parçası gibidir, bu yüzden siyasi olarak bütünlüklü düşünülüp ele alınması gerekir. Ama gene de beni en çok rahatsız eden 3 konu şudur. Birincisi kadına şiddet olayları için hiçbir giriş olmaması ve kadın sığınma evlerinin olmamasıdır, ikincisi taş ocaklarının doğaya yaptığı tahribat ve elektrik santralinin filtresinin olmaması ve üçüncüsü ise özel sektör emekçilerinin yaşadığı zulümdür ifadelerini kullandı.

Her ilçede bir kadın sığınma evi olmalıdır

Kadına şiddeti ele alacak olursak kadınların şiddete karşı sığınma evlerine ihtiyacı vardır. Bu evlerin sadece Lefkoşa’da değil her ilçede bir kadın sığınma evinin olması ve devlet tarafından açılması şarttır diyen Rahvancıoğlu, bunun yanında çalışma yasası açısından en önemli ihtiyaçlardan biri de Mobing Yasasıdır diye de ekledi.

Asgari ücretin en düşük kamu çalışanı maaşına endekslenmesi gerekir

Rahvancıoğlu, Asgari ücretin en düşük kamu çalışanı maaşına endekslenmesi gerektiğini, bu öneriyi 2018’de o zamanki hükümete de götürdüklerini ancak kabul edilmediğini söyledi. Halkın Partisi’nin ve CTP’nin bunu telafuz etmeye başlaması da bizim için sevindiricidir diye de ekleyen Rahvancıoğlu, hayat pahalılığı artışının da 2 aya çekilmesi ve buna bağlı olarak da asgari ücretin de otomatik olarak artması gerektiğini belirtti.

Boykot eylemi de dahil hiçbir eyleme karşı değiliz. Ancak oyunu oynamam diyerek demokrasi mücadelesi veremezsiniz

Biz parti olarak her türlü devrimci eyleme tarafız ve karşı değiliz açıklamasında da bulunan Rahvancıoplu, dolayısıyla her mücadele yöntemini sahiplendiğimiz için boykota da karşı değiliz dedi.

Ancak, çatalla çorba içilemediği gibi bu dönemde boykot yapmanın parti olarak doğru olmadığına ve bir sonuca varılmanın zor olacağına karar verdiklerini ve demokrasinin olmadığı koşullarda demokrasi mücadelesi vermek gerekir. Ben bu oyunu oynamam, oy vermem diyerek değil mücadele ederek bişeyleri değiştirmek gerekir dedi.









Başa dön tuşu