Halkın Partisi Milletvekili Jale Refik Rogers, “Toplumun menfaati değil de partisel veya bireysel çıkarlar öncelik haline geldiği sürece memleketin düzlüğe çıkması ya da önümüzü görmemiz mümkün değildir” dedi.
Rogers: Kötü gidişe dur demek için halk sandığa gitmeli, iradesini ortaya koymalıdır
Her siyasetçinin aynı olmadığının altını çizen Rogers, Halkın Partisi milletvekillerinin hepsinin üreten, meclis çalışmalarına katkı koyan, halkın hak ve menfaatlerini kollayan ve yola çıkarken ortaya koyduğu ilkelerden sapmayan kişiler olduğunu belirtti; bu noktada Halkın Partisi’nin Cumhuriyet Meclisi’nde olmasının ülkenin geleceği açısından önem taşıdığını anlattı.
Halkın ekonomik kriz nedeniyle geçim sıkıntısı çektiğini, sayılı günler kalan seçimin halkın çok da gündeminde olmadığını ifade eden Jale Refik Rogers, mevcut meclisin halkın iradesini yansıtmadığını, kötü gidişe “dur” demenin yolunun yine sandıktan geçtiğini belirtti.
Seçimleri boykot etmenin doğru bir yol olmadığını savunan Rogers, halkın değiştirme gücü olduğunu ve bunu kullanması gerektiğini belirterek şöyle dedi;
“Birlikten kuvvet doğar. Eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsak ve bu şekilde yönetilmeyi hak etmediğimize inanıyorsak, gidişata dur demek için sandığa gitmeliyiz. Ortaya koyacağımız iradeyle değiştirme gücünün elimizde olduğunu bilmemiz gerekiyor. Seçimleri örgütlü boykot etmek yerine örgütlenerek sandığa gidilmeli. Bu dönemde değişim için örgütlü mücadelenin çok daha anlamlı olduğunu düşünüyorum.”
“Dışa bağımlılığı azaltan yerli üretim için kafa yorulmalıdır”
Pandemi sürecinin ülkedeki üretimin önemini net bir şekilde gösterdiğini ifade eden Jale Refik Rogers, bundan sonrası için uzun vadeli planlama yapılmasının şart olduğunun altını çizdi: “Örneğin un üretimi için kullanılacak buğday türü ülkemizde üretilmiyor.
Bu da bizi önemli bir temel tüketim maddesi olan unun üretiminde dışa bağımlı yapıyor. Hükümetin ülkede nasıl kaliteli üretim yapacağına kafa yorması gerekiyor. Devletin havadan ilaçlama gerektiren bu tür buğdayı üretecek alanı ayırması, yetiştirilmesi için planlama yapması ve teşvik etmesi gerekiyor. Böylece un üreticileri de bundan faydalanabilsin, dışa bağımlı olmadan kendi ekmeğimizin ununu üretebilelim. Bu, fiyatları da ucuzlatmaya yarayacaktır.
Uzun soluklu planlama yapmak şarttır. Dünyada insanoğlunun yanlış uygulamaları sonucu, doğal kaynaklar günden güne azalmaktadır. Çevre kirliliği ve iklim değişikliği nedeni ile tarımsal üretim de tehlike altına girmiştir. Ülkemizde de tarımla ilgili uzun vadeli planlama yapmak devletin bir önceliği olmalıdır. Bu güne dek bu planlamaya en büyük engel, hükümetlerin ve kamuda yöneticilerin sürekli değişmesidir. Her değişen hükümetle dairelerin de müdürleri değişiyor.
Bu da ülkemizdeki kamuda kurumsal hafıza oluşamamasına, sürdürülebilirlik olmamasına sebebiyet veriyor. Üçlü kararname ile yapılan atama ve görevden alımlarla yıllarca kamunun içi boşaltıldı. Biz müşavirliği kaldırarak, bu kişilerin görevden alınsa da eski maaşına ve eski görevine dönmesini sağladık ve kamu içindeki beyin göçünün biraz olsun önüne geçmiş olduk.
Artık bir kişi müdür veya müsteşar atanırsa görevden alındığında evde oturup maaş almak yerine eski görevine ve eski maaşına dönmek zorunda. Ancak bu da yeterli değildir. Kamu reformunun en önemli bacağı hayata geçirilmelidir, müdürler sınavla atanmalıdır. Biz göreve geldiğimizde bu konuda ısrarcı olacağız. Kamuda verimliliği artıracak adımları atacağız.”
“Sağlık sektöründeki israf kötü yönetimin değişimiyle engellenebilir”
Ülkedeki sağlık sektörünün en büyük sorunlarından birinin sağlık yönetimindeki israf olduğunu vurgulayan HP Milletvekili Rogers, kara deliklerin bir türlü kapatılmadığını söyledi. Rogers şöyle konuştu: “Sağlıktaki israfın iki nedeni vardır; biri dijitalleşme eksikliği diğeri ise kötü yönetimdir.
Cihaz veya malzeme eksikliği nedeniyle sürekli sevkler yapılmak zorunda kalınıyor. Aynı şey laboratuvar testleri için de geçerlidir. Genetik Laboratuvarı’nı kurduğumuzda çalışma izinleri için kullanılan üç moleküler test istemişlerdi bizden. Sonrasında Bakanlık bize hiç başka test yapabilir misiniz diye sormadı, sevk edilen testlerin maliyeti hesaplanarak devletin genetik laboratuvarına yatırım planlanmadı.
Biz hekim arkadaşlarla temasa girerek onların tedavilerinde ihtiyaç olan tetkikleri yapmak için kendimiz mücadele verdik. Sağlık Bakanlığı’nı zorlayarak bize bu cihazı, bu testleri alın dedik. Sekiz yıl içinde 25 parametre yapar hale gelmiştik.
O dönemde ne yapıldıysa laboratuvar olarak biz mücadele ettik diye oldu. Pandemi bize moleküler ve genetik tanının ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
Ancak o zaman, acil bir gereklilik haline dönüşünce, laboratuvara hem personel hem cihaz anlamında ciddi bir yatırım yapıldı. Kamu sağlık sistemine gerekli malzeme ve cihaza yatırımlarının zamanında yapılması bizim önceliğimiz olacaktır. İlaç, malzeme ve cihaz alımlarında doğru planlama ile sağlıkta israfın önüne geçebiliriz. ”