KıbrısManşet

Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nden tüm siyasi parti ve kamuoyuna açıklama




Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği (KTGB), iktidarların, siyasi ve ekonomik güç odaklarının, çok sesliliği değil kendi seslerinin duyulmasını istediğine vurgu yaparak, hem yasal hem de ekonomik açıdan yeni hükümetin Kıbrıs Türk medyasıyla ilgili yapması gerekenleri sıraladı

KTGB: Basın tarihimiz, mesleğine tutkun bir avuç gazetecinin özverisiyle başarılarla doludur

KTGB adada, 133. yıl önce Türkçe dilde yayımlanan ilk gazeteyle varlık göstermeye başlayan Kıbrıs Türk medyasının, 1960’lı yıllarda radyo, 1970’li yıllarda da televizyonun yayına girmesiyle çoğalarak günümüzün internet çağına uygun değişimlerle işlevini sürdürdüğünü belirtti.

Açıklamada, “Demokrasiler için olmazsa olmaz unsurlardan biri olan medyanın ülkemizde geçirdiği evreler zorluklarla doludur. Bu nedenledir ki dünya basın tarihindeki dönüm noktaları Kıbrıs’ta biraz daha geç gerçekleşmiştir. Yine de basın tarihimiz, mesleğine tutkun bir avuç gazetecinin özverisiyle başarılarla doludur” denildi.

“Medya kuruluşlarımız zaten kırılgan olan ekonomik güçlerini salgında hepten yitirmiştir”

Açıklama şöyle devam etti;

“Dijitalleşmeye ayak uydurarak zemin kaybetmeme mücadelesi içindeki Kıbrıs Türk medyası, son iki yıldır dünyayı sarsan Covid-19 salgınında da ciddi bir sınav vermektedir.

Gazeteciler salgına dair her şeyin (bilgi/düzenleme/uyarı vs.) halka haber olarak ulaşmasını sağlarken, bir yandan da ekonomik olarak ayakta kalma mücadelesi vermek durumunda kalmıştır. Çünkü, medya kuruluşlarımız zaten kırılgan olan ekonomik güçlerini salgında hepten yitirmiştir.

“Medyaya destek bir rüşvet değil özgürlüğe yatırımdır”

Bu süreçte hükümetlerin, diğer sektörler için de yetersiz kalan destekleri, basın için hiç düşünülmemiş, basın örgütlerinin girişimleri sonucu az da olsa destek sağlanmıştır. Oysa medyaya destek bir rüşvet değil özgürlüğe yatırım olarak görülmelidir.

Ülkemizde son on yıl içindeki gidişat medya sahiplik yapılarında ciddi bir değişime yol açmış, meslek etiğinden uzak içerikte yayın yapanların sayısında kaygı verici artış gözlemlememize de neden olmuştur.

Bizler, medyanın ülkemiz için önemini özel günlerde süslü demeçlerin ötesinde bir içerikte görmek isterken iktidarlar, siyasi ve ekonomik güç odakları, çok sesliliği değil kendi seslerinin duyulmasını istiyor. Özgürlük derken sadece kendileri gibi düşünenlerin özgürlüğünü önemsiyor.

“Propaganda aracına dönüşmüş bir medya yaratıldı”

Özellikle son yıllarda gazetecilik disiplinlerinin uygulandığı değil, propaganda aracına dönüşmüş bir medya yaratıldı.

Bugün Kıbrıs Türk medyasındaki kirlilik bu zihniyetin eseridir. Çünkü ne kamu medya kurumlarında ne özel medyadaki rekabet koşulları doğru yönetilebilmiştir.

Yeni hükümetin kurulduğu bugünlerde, Kıbrıs Türk medyasının en büyük örgütü Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği olarak bazı saptamalarımızı ve medyamızın gerek ekonomik, gerekse yasal zeminde güçlendirilmesi için yapılması gerekenleri, başta iktidar partileri olmak üzere tüm siyasi partilerin ve kamuoyunun dikkatlerine getirmek istiyoruz.

• Ülkemizde gazetecilerin ifade özgürlüğü ve gazetecilerin KKTC yasalarına göre habere ulaşma yönündeki engellerin kaldırılması taviz verilemeyecek talebimizdir.
• Ülkemizin basın özgürlüğü sıralamasındaki konumunu yükseltecek çalışmalar şarttır.
• Tüm siyasi partilerimiz, çok sesliliğe sözde değil gerçekten tahammül edecek zihniyetin ağırlık kazanması için ellerini taşın altına koymalıdır.
• Kıbrıs Türk hukukunda medyayı kısıtlayıcı, çağ dışı kalmış, birçok davaya zemin oluşturan yasa maddelerinin ciddiyetle ele alınması için hukukçular ve gazetecilerden oluşacak bir grup tarafından çalışma yapılarak Meclis’e sunulmalı ve yasalarda gerekli değişiklik yapılmalıdır.
Ceza Yasası’ndaki “müfsit yayınlar” başlığı altında gazete yayınlarına dava okunmasına mahal veren maddelerin hiç gecikmeden mevzuattan çıkarılıp, gazeteciler üzerindeki bu baskının kaldırılması talebimizdir.
• Halihazırda bazı meslektaşlarımız aleyhine dava açılan Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası’nda basın özgürlüğünü sınırlayan maddeler süratle ele alınarak değiştirilmelidir.
• Kurulacak hükümetler programlarına laf olsun diye değil sağlam zeminle desteklenen medya destek programlarını koymalıdır.
• BRT ve TAK’ı siyasetçiler değil gazeteciler yönetmelidir. Bu kurumlar iktidarların değil halkın sesi olmalıdır. Üretim odağa alınmalıdır.
• BRT’de kördüğüme dönen yasa sorununa artık bir neşter vurularak hem personel, hak ettiği kadrolara getirilmeli hem de kurumun sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
Türk Ajansı Kıbrıs’ta her geçen yıl daha da yetersiz kalan bina sorununun çözülmesi için artık bir adım atılmalı ve ajans için başlatılan binanın başka bir kuruma verilmesinin utancı telafi edilmelidir”









Başa dön tuşu