KıbrısManşet

Atlı: Suriye’de barış, Filistin’de barış, Libya’da barış, Yemen’de barış, Kıbrıs’ta barış!


Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Sekreteri ve Genel Başkan adayı Avukat Mine Atlı, TDP 1. Olağanüstü Kurultayı‘nda yaptığı konuşmasında, barış ve federasyon vurgusu yaparak, herkesi mücadeleye çağırdı

Atlı: Hoşgeldiniz mücadeleden vaz geçmeyenler, hoş geldiniz bu ülke için bedel ödeyenler

Lefkoşa Hidden Garden’da şu sıralar gerçekleştirilen kurultayda konuşan Atlı konuşmasına, “Hoşgeldiniz mücadeleden vaz geçmeyenler. Hoş geldiniz bu ülke için bedel ödeyenler. Hoşgeldiniz yaz sıcağında birlikte bildiri dağıttıklarım. Hoşgeldiniz ‘özgürlük’ diye haykırarak birlikte yağmurda ıslandıklarım. Bu adayı birlikte birleştireceklerimiz, sevgili basın mensuplarımız, eski başkanımız, Belediye başkanımız, belediye meclis üyelerimiz ve eski milletvekillerimiz, hoşgeldiniz” diyerek başladı.

“İnsanlarımız etlerinden, tırnaklarından, topraklarından koparılmak zorunda kalıyor”

Atlı konuşmasına şöyle devam etti;

“3 gün önce, bir anne bana ulaşıp, ben artık iki çocuğuma bakamıyorum. Onlara yetecek maddi imkanım yok, babaları da zaten hiç bakmadı, onları bırakabileceğim bir kurum var mı diye bir soru sordu.

Yurdundan vazgeçme, mücadeleyi bırakma diye haykıracağım bir kürsüye çıkmadan 3 gün önce, bir anne, ben evlatlarımı bırakmak zorundayım dedi.

İmkansızlıktan, umutsuzluktan, çaresizlikten, yalnızlıktan ve çözümsüzlükten. Nefes alamamaktan, insanlarımız etlerinden, tırnaklarından, topraklarından koparılmak zorunda kalıyor.

Bu çatı altında buluşan her birey ‘başka bir kıbrıs, başka bir dünya’nın mümkün olduğuna inanıyor. İnandığı için burda, inandığı için bir mücadele alanı yaşatma çabasında.

“Kıbrıslıtürkleri müzakere masasında temsil eden kişiye hiç bu kadar ‘kukla’ sözcüğü de yakışmamıştır”

Bu inancı bir an bile yitirme lüksümüz yok. Bir an bile vermemiz gereken bu çetin mücadeleden vazgeçtiğimiz, yıldığımız, duraksadığımız takdirde irademize hatta ve hatta varlığımıza göz koyanlar galip gelecektir.

2020 Cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılan müdahale, Kıbrıslıtürklerin iradesine yapılan ilk müdahale değildi elbet. Ancak Elçiliğin seçim karargahına döndüğü, insanların ekmekleriyle tehdit edildiği ve bu denli pervasız ve açık müdahalelerin sonucunda Kıbrıslıtürkleri müzakere masasında temsil eden kişiye hiç bu kadar ‘kukla’ sözcüğü de yakışmamıştır.

Buna rağmen, AKP yönetimine, lider diye atadığı bu kayyum yetmemiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kıbrıslı türklerin iradesine yapılan saldırı yetmedi. Müdahaleleri davet eden partinin de kurultayına müdahale etti.

Yetmedi.

Bu ülkenin bağımsız yargısının ürettiği bir mahkeme kararına müdahale edecebileceğini zannetti.

Yetmedi.

Siyasetimize, hukukumuza müdahelesi yetmedi, ‘aile çalıştayı’ adı altında evimizin içine kadar müdahale etmeyi kendine bir hak bildi.

“Korku iklimi yaratmaya çalışıyorlar. Korkmayız”

Bu ülkenin çeyrek asırlık kadın hareketini, 10 yıldır ivme kazanan kadına karşı şiddet mücadelesini ‘yuvasını seven kadın her şeye tahammül eder’ gibi yobaz ve çağ dışı bir söylemle yerle bir etmeye çalıştı.

Tüm bunların yanında, siyasetin ekonomik paketler ve 3’lü kararnamelerle belirlendiği koşullarda, bakanların Başbakan değil, Ankara tarafından belirlenmesine şaşırmayabiliriz.

Ancak bunu normalleştiremeyiz. Normalleştirdiğimiz takdirde nefes alamayız.
Susamayız.

Korku iklimi yaratmaya çalışıyorlar.
Korkmayız.
Bize korkuyu öğretemezler.

“BARIŞ. Çözüm. Federasyon. Tek yurt, tek vatan”

Kimimiz bu korkuyu esir kamplarını, savaş sirenleri, uçak seslerini yaşarak kimimiz nenelerimizden, dedelerimizden duyarak öğrendik.

Bu toplum korkuyu bilir. Savaşı, baskıyı, yok olma tehlikesini yaşadı. Onların bize öğretmesine ihtiyacımız yok. Biz savaşı bildiğimiz için barışı, korkuyu bildiğimiz için direnmeyi seçtik.

Barış.

Ortadoğunun merkezinde, ateş çemberinin içinde, küçücük bir ada için daha kıymetli bir sözcük olamaz.

BARIŞ. Çözüm. Federasyon. Tek yurt, tek vatan.

Bu sözlerden vaz geçtiğimiz, bu hedeften uzaklaştığımız bir siyasi yol olamaz. Nihayi hedefimiz iki toplumlu iki bölgeli federal bir Kıbrıs’tır.

“Bu halk yeter ki inansın. Yeter ki emek koysun”

Bugün her ne kadar da, adanın her iki tarafındaki bazı kesimler çatışma kültürünü körüklese de, çatışma kültüründen beslense de, ne güven arttırıcı önlemler ne çözüm süreci ne de bu adadaki barış kültürü onlara kalmıştır.

Bu halk azimli ve istikrarlı bir şekilde talep ettiği ve bunun için emek koyduğu her şeyi başarmıştır. Yeter ki istesin.

Yeter ki inansın. Yeter ki emek koysun.

Bu gün Türkiye Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü kabul etti. Bu takdir edilirdir. Keza Kırım, Luhansk, Osetya gibi örnekler bize iki devlet söylemlerinin ilhak için bir araç, ,ilhak için haksız gerekçe olarak kullanıldığını açıkça göstermiştir. İlhakların, işgallerin olduğu yerde barış yoktur. Adını istedikleri kadar barış koysunlar.

“Suriye’de barış, Filistin’de barış, Libya’da barış, Yemen’de barış, Kıbrıs’ta barış”

Bu çatı altında buluşanlar Kıbrıs’ta barış için mücadele ederken başka ülkelere de aynısını temenni etmekten imtina etmez. İlla ki Türkiye iktidarının onayını beklemez.

Suriye’de barış,
Filistin’de barış,
Libya’da barış
Yemen’de barış
Kıbrıs’ta barış temennisini dile getirmekten ürkmez, Korkmaz, sıkılmaz, tali konu olarak algılamaz.

Çünkü savaşların kazananı olmadığını bilir. Çatışmaların, göçün, asimilasyonun, yokluğun, kaybın acısını bilir. Ne kendi bir daha yaşamak ister, ne de başkalarının yaşamasını.

Şimdi, dünya barışına katkı koyacağız deyip, buna cesaretimiz var deyip de, omuz omuza aynı saflarda yürüdüğümüz yoldaşlarımızla ayrı saflarda yürüyebiliriz demek mümkün mü?

Değil.

19 Şubat 2022’de Toplumcu Demokrasi Partisi her ilçesinden katılımcılarla, bir ‘solda işbirliği çalıştayı’ gerçekleştirdi.

Söz konusu çalıştay’da ülke solunun değerlendirmesi, solda iş birliğinin bize getirileri ve buna dair kaygılarımızı konuştuk. Detaylı raporu hazırdır ve dileyen ilçe sekreterlerinden temin edebilir. Ancak sizlerle bir kaç önemli veriyi paylaşmak isterim.

“Çünkü bizim bir nefes alanı yaratmamız şart”

Toplumcu Demokrasi Partisi’nin tüm çalıştay katılımcıları solda iş birliğinin mücadeleyi güçlendireceğine inanıyor. Katılımcılar sair maddelerin yanında solda iş birlği ile mücadeleye katılımcılık, cesaret, umut ve güvenin geleceğini, iletişim ağlarının genişletilip daha etkin bir alan oluşacağını ortaya koymaktadır.

Elbette ki çalıştay katılımcıların korku, kaygı ve endişeleri de vardı. Kırgınlıklar, liderlik kavgaları, ego ve inat gibi sorunların yanında ideolojik ayrışmalar gibi bir çok zorluk da telafuz edildi.

Ancak çalıştay sonunda ‘solda iş birliği’ ilkeleri üzerinde çalışıldığında bir çok sorunun giderilebileceği açıkça gözlemlenmektedir.

Ortak vizyon hedefi ile, alt yönetim olmamaya karşı vereceğimiz ortak mücadele de kapının dışında tutacağımız tek bir insan olmayacaktır. Ancak, sol etiğe sığmayan davranışlar hızlı ve etkin çalışan mekanizmalarla cezalandırılacak, üretmeyen, sevgisiz, toplumsal değil kişisel gaile belirtileri gösteren davranışlar hızla tespit edilerek önü alınacaktır.

Yeter ki irade olsun. Yeter ki isteyelim. Yeter ki birbirimize gereken değer, gereken saygı ve gereken itibarı sağlayıp bir birimize güvenelim.

Ben bunu yapabileceğimize inanıyorum. Biz buna inanıyoruz. TDP bu konudaki kararını almıştır. Yarından tez yok kamuoyu ile paylaşarak, şeffaf bir süreç ile bu mücadeleyi birlikte nasıl yükselteceğimizin yollarını arayacağız. Bu işbirliğinin gailesi seçim değil, gailesi memlekettir, insandır, yaşamdır.

Çünkü bizim bir nefes alanı yaratmamız şart.

Mafya çetelerin kol gezdiği, insanların sokak ortasında kurşunlanıp öldürüldüğü, kara para paranın aklandığı bir ülkeye razı gelemeyiz. Polise neden ‘mafya operasyonu’ başlatmadınız diye bir soru soramadığımız bir ülkede yaşamak istemiyoruz.

“Biz onların ‘güvenlik’ dediklerinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz”

Polisin Başbakanlığa bağlı olduğu yalanını duymak istemiyoruz. Geçici 10. Madde kaldırılsın, polis sivile bağlansın istiyoruz.

İnsanların doğum yerlerinden dolayı ‘güvenlik’ bahanesiyle 20 yıllık emeğine ragmen vatandaşlıktan mahrum edildiği, ancak AKP veya UBP rejimine yakın olduğu için tek bir sosyal sigorta yatırımı olmadan vatandaşık aldığı bir ülkede vatandaşlık yasasının öneminden bahsetmekten korkmuyoruz.

Aynı ‘güvenlik’ gerekçesi ile bizim gazetecilerimiz, araştırmacılarımız, doktorlarımız Türkiye sınırlarından içeri konmadı. Biz onların ‘güvenlik’ dediklerinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz.

“Bu ülkede artık nefes alamıyoruz”

Gazetelerimizin taşlandığı, siyasilerimizin tutuklandığı, gençlerimizin giydiği renk, taşıdığı kitap için yargılandığı bu ülkede, nefes alamıyoruz.

Bu ülkede artık nefes alamıyoruz.

Kazandığımız para benzinimize, konaklama giderlerimize, eğitim ve sağlık masraflarımıza yetmiyor. İnsanlar çaresizlikten ülkelerinden, çocuklarından, hatta kendilerinden vazgeçiyor.

Bü ülkede bazı manzaralar karşısında nefeslerimiz kesiliyor. Yaşlılarımızın yataklara iple bağlandığı, kadınların sokak ortasında öldürüldüğü, küçük çocuklarımızı mayın patlamlarına, ebeveyn şiddetine kaybettiğimiz bir ülkede nefesimiz daralıyor.

Boğuluyoruz.

“Geciktiğimiz her gün nefes almamız daha da zorlaşıyor”

Engellilerin bir tekerlekli sandalyeye zor eriştiği, trans bireylerin kendi kimliklerini seçemediği, kadınların gece külüplerinde öldüğü, kadına karşı şiddete yasası bile geçiremediğimiz bir ülkede NEFES ALAMIYORUZ.

Bü ülkenin bir nefese ihtiyacı var. Bu ülkenin mücadeleye ihtiyacı var. Bu mücadelenin bir alana ihtiyacı var, bir nefes alanına ihtiyacı var.

Biz bu mücadeleye çok geciktik, bekleyecek tek bir günümüz yok, hiç bir unsuru, hiç bir koşulu, hiç bir tarihi bekleyecek zamanımız yok. Geciktiğimiz her gün nefes almamız daha da zorlaşıyor.

“Kimse meydanı boş sanmasın, vardık, varız var olacağız”

Hep birlikte bu alanı YARATMAYI başaracağız. Sevgiyle, umutla, inançla, demokrasi için, özgürlük için, eşitlik için, adalet için, İRADE için, yaşamak, yaşatmak için bu mücadeleye 4 el ile sarılacağız.

Kimsenin şüphesi olmasın, kimse meydanı boş sanmasın, vardık, varız var olacağız, gidecek başka bir ülkemiz yok, başka bir KIbrıs yok, bıkmadan, yılmadan hep birlikte EMEK koyarak, YENİDEN NEFES ALACAĞIZ”











Başa dön tuşu