KıbrısManşet

Hüsnü Falyalı’nın tercihi bağımsız ve özgür medya açısından çok şey anlatıyor…




Hüsnü Falyalı;

Yaklaşık 1 buçuk ay önce dünya basınında dahi yankı uyandıran bir suikast sonucu öldürülen sanal bet ve casino işletmecisi Halil Falyalı‘nın kardeşi.

Bugün hem Türkiye hem de Kıbrıs Türk medyasına bomba gibi düşen açıklamalar yaptı, ağabeyinin ölümünün ardından ilk kez konuştu, uzun uzun anlattı.

Ancak bu yazının konusu Hüsnü Falyalı‘nın röportajda neler söylediği değil.
(Merak edenler için röportajın linkini yazının altına bırakıyorum)

***

Hüsnü Falyalı ağabeyine nazaran medyada fazla yer almayan bir isim oldu hep.

Hatta ağabeyinin içinde bulunduğu işlerdeki hırslarını dizginlemesi ve tabir-i caizse ‘başını belaya sokmaması’ konusunda bir fren mekanizması kurmaya çalıştığı da yakın çevresi tarafından sürekli dillendiriliyordu.

Ağabeyinin giriştiği bazı işlerden huzursuz olduğu, ticari tüm ilişkilerini ayırdığı da yıllardır konuşulanlar arasındaydı.

***

Aynı Hüsnü Falyalı’nın bugün Türkiye’de yayın yapan, hükümete muhalif tavrıyla bilinen ve havuz medyasına nispeten özgür ve bağımsız bir noktada duran Halk TV‘ye röportaj verdi.

Öyleki; röportajı yapan gazeteci Türkiye’den onun için Kıbrıs’a geldi.

***

Hepimizin malumudurki, iktidar ve güç odaklarının en büyük silahlarından biri; insanlık tarihi kadar eski bir yöntem olan algı operasyonları yapmak ve bunu yapabilecekleri bir medya gücü oluşturmak.

Sadece Türkiye’de ve bizim ülkemizde de değil, dünyanın en demokratik ülkelerinde dahi iktidara ve güç odaklarına yakın, onların propagandasını yapan, onların hedeflerini vuran medya organları vardı, var.

Bu medya organlarının aralarındaki farklılık ise; profesyonellik seviyeleri, duruşları ve tavırlarıyla ilgili.

***

Kimileri durmadan yalan üretme şiarıyla, gazetecilik ve medyanın etik ve ilkelerinden uzak, sadece sahibinin sesi oldu.

Kimileri ise taraf olduklarını gizlemeyerek, bir kesim tarafından kabul edilmesi muhtemel ve ılımlı argümanlarla nispeten saygın şekilde var oldu.

Halil Falyalı’nın da birçok basılı/internet medya organı sahibi olduğu biliniyor zira bunu kendisinin de isim vererek açıklamışlığı var.

***

Sonuç itibariyle bugün, Hüsnü Falyalı’nın da itiraf ettiği üzere en bilinen haliyle ‘yasadışı bahis’ sektörünün önemli bir yerinde duran, milyon dolarlarla oynayan Halil Falyalı, gerek ülkemizdeki gerekse Türkiye’deki siyasi bağlantıları ve dünya çapındaki ilişkileri sebebiyle medyanın gücünden yararlanmak isteyen biriydi.

Peki Hüsnü Falyalı, elinin altında ağabeyine ait bu kadar geniş bir medya gücü varken, neden deniz ötesinden muhalif bir gazeteye konuştu?

***

Anlatalım;

Hüsnü Falyalı, ağabeyinden daha farklı olan yaşam tarzının yanında, onun göremediği başka bir şeyin de fakındaydı.

Bugün medya yoluyla yapılan ve hala zaman zaman işe yarayan algı yönetimi, özellikle internet çağının gelmesiyle birlikte inandırıcılık konusunda ciddi itibar kaybetti.

Bizim gibi küçük ülke ve toplumlarda ise bu durum daha da belirgin olarak ortaya çıkıyor.

İnanılmasının istendiği, destekçi aranan, büyük harflerle ve yüksek perdeden ‘Beni gör’ diye haykıran haberler ortaya atıldığında okuyucu, haberin çıktığı gazetelerin ve televizyonların sahiplerine, finansmanlarına, siyasi duruşlarına ve güvenilirliklerine bakarak bir karşılaştırma yapmaya başlıyor.

Habere itibar edip etmeme kararı da en çok burada kendini gösteriyor.

***

Ülkemizde buna en iyi 2 örnek ise UBP’nin yayın organı Güneş Tv ve Güneş Gazetesi ve CTP’nin yayın organı Yenidüzen gazetesi ve Sim Tv.

Ülke batsa, dünya yıkılsa, en gizli belgelerle UBP’nin yasa dışı işleri ortaya dökülse de, Güneş’in o günün manşeti ya da haber başlığı mutlaka UBP’nin övüldüğü, iyi olarak anlatıldığı bir metin oluyor.

Halk inanmıyor, kendi seçmeni dahi itibar etmiyor.

Yenidüzen gazetesi ise araştırmacı gazetecilik örnekleriyle, geniş ekibiyle, tam tatmin etmese de bulunduğu alandaki siyaseti de eleştirmesiyle saygın bir yerde duruyor.

Haberlerine itibar ediliyor, okunuyor.

***

Hüsnü Falyalı, ağabeyinin sahibi olduğu, onun çıkar ve isteklerine göre hareket ettiğine inanıldığı yayın organlarına değil, ağabeyinin en sert şekilde eleştirildiği muhalif bir yayın organına konuştu.

Bu basit bir tercih değildi.

Ağabeyinin göremediğini görüyor ve itibar edilecek olanın neresi olduğunu gayet iyi biliyordu. İşte bu yüzden Hüsnü Falyalı’nın haftalar sonra ilk kez konuşmayı tercih ettiği yayın mecrası, güç odaklarının dahi adalet istediklerinde başvuracakları yerin, yine bağımsız medya olduğunu gözler önüne serdi.

***

Buradan çıkardığımız sonuç aslında her dönem söylediğimiz bir gerçek;

Güç odaklarının ve iktidarların sahibinin sesi olan medya kuruluşlarının ve onların kalemlerini oynatan, güven vermeyen, itibar edilmeyen, saldıran, sürekli saldıran, para için, mevki için, sadece daha iyi bir araba için, yerini sağlama almalar için yazan, çizen, yalan haber uydurmaktan kendinden geçenlerin, belki bir süre ama asla sonsuza kadar halktan bunu gizleyemeceği ve inandırıcı olamayacağı gerçeği.

***

Nihayetinde o güçlü görünen tekerlek bir yerde patlıyor, araba duruyor.

Teknoloji ve internet çağı ve bilgiye kolay ulaşılması, manevi değerlerimizden bir şeyleri götürmüş olabilir. Hatta kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle algı oyunlarının bir noktada daha verimli hale geldiği de söylenebilir.

Ama dünyanın her yerinde olduğu gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde de, tekeri çoktan patlamış, boyası dökülmüş bir sürü araba var böyle medya yollarında, yol kenarına terk edilmiş.

İnsanlar da bunu görüyor, anlıyor, biliyor.

Tıpkı Hüsnü Falyalı’nın bildiği gibi.

***

Hüsnü Falyalı’nın röportajı için TIKLAYIN









Başa dön tuşu