Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi, Çevre Mühendisi Yasemin Çobanoğlu, 26 Nisan’ın unutulmaması gereken bir tarih olduğunu belirtti ve Çernobil faicasını hatırlatarak, Türkiye‘de yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali‘nin tehlikelerini anlattı
Çobanoğlu: Çernobil trajedisinin üzerinden geçen 36 yılın ardından…
Çobanoğlu yaptığı açıklamada; Çernobil trajedisinin üzerinden geçen 36 yılın ardından felakette ölenlere ve halen etkilerini üzerlerinde taşıyıp acı çekenlere saygılarını sundu ve nükleer santrallerin karbondioksit salınımı görece daha az olduğu ve yüksek enerji verimliliği olduğunun iddia edildiğini hatırlattı.
Çobanoğlu, “Peki, yüzde 100 güvenli kurulabiliyor mu? Hayır, öngörülmeyen risk oranı çok yüksektir ve kazalar, insan ve canlı varlığını tehlikeye atabilecek boyuta ulaşmaktadır. Nükleer Santral ve atıkları terörün birinci hedefi haline gelebiliyor mu? Evet, nükleer santralin temel enerji kaynağı uranyumdur. Ancak dünyadaki uranyum kaynakları 30-60 yıl daha mevcut tesislere yetebileceği açıklanmaktadır” dedi.
“Dünyada doğal olarak bulunmayan plütonyum nükleer reaktörlerin bir atık ürünüdür’’
Radyoaktif atık sorununun şu ana kadar çözülemediğini ve atıkların geçici olarak depolandığını, nihai bir depolama alanı henüz yapılamadığını belirten Çobanoğlu, bir nükleer atığın zararsız hale gelebilmesi için en az yarılanma ömrü kadar kazadan ve her türlü riskten güvenli şekilde korunması gerektiğini kaydetti.
Çobanoğlu, “Bir elementin radyoaktivitesinin etkinliği, ancak yarı ömrünün on katı gibi bir süre sonunda kaybolur. Dolayısıyla, yarı ömrü yirmi dört bin yıl olan en önemli atık plütonyumun iki yüz kırk bin yıl kontrol altında tutulması gerekmektedir. Dünyada doğal olarak bulunmayan plütonyum nükleer reaktörlerin bir atık ürünüdür’’ dedi.
“Türkiye’nin Nükleer Enerji Santrali kurmaya karar vermesi kabul edilemezdir. Akkuyu’da Nükleere Hayır”
Almanya’da herhangi bir kaza olmadığını söyleyen Çobanoğlu, santral çevresinde yapılan ölçümlerde normal sınırlarda radyonüklid olduğu belirtilen bir nükleer santralin 5 km çapındaki civarında özellikle 5 yaş altındaki çocuklarda kanser oranında yüzde 60, lösemide yüzde 117 artış olduğu ve saptanan lösemi sıklığının tüm Almanya’daki sıklıktan daha fazla olduğunu gösteren çalışma olduğunu hatırlattı ve şöyle devam etti;
– Yapımına başlanan Akkuyu Santrali kazasız çalışırken bile, çevreye radyoaktif toz saçacağı için Mersin’de yetişen, zeytin, çilek, muz gibi gıdalara “radyoaktif atık içerir” etiketi getirilecek
-Türkiye’nin elektrik fazlası olduğu gibi yüzde 15 kayıp-kaçak oranı var, Akkuyu ise sadece yüzde 2’lik bir katkı sağlayacak güneş ve rüzgar enerjisi dururken nükleer kabul edilemez
“Altyapı şirketlerine gelir kapısı yaratma ve Rusya’nın desteğini alma amacıyla yapılıyor”
Akkuyu’nun bir ihtiyaç değil, siyasi bir tercih olduğunu söyleyen Çobanoğlu açıklamasına şöyle devam etti;
“Sadece altyapı şirketlerine gelir kapısı yaratma ve Rusya’nın desteğini alma amacıyla yapılıyor. Zira Avrupa ülkeleri tüm nükleer santrallerini aşamalı olarak kapatma ve yenilenebilir enerjiye geçme kararı aldı. Gelişmiş dünya ülkelerinin tümü nükleer enerjiden vazgeçerken Türkiye’nin nükleer enerji santrali kurmaya karar vermesi kabul edilemezdir.
Üstelik Akkuyu’ya kurulacak olan nükleer santralin sadece 25-30 km uzağında hala daha aktif olan Ecemiş fay hattı geçmektedir. Deprem kuşağında olan bu bölgeye nükleer santral kurulması kararı rasyonel akılla bağdaşmamaktadır.
“Bizler Akkuyu’ya hem Ankara’dan hem de İstanbul’dan çok daha yakınız”
Buraya inşa edilecek bir santralin normal çalışması sırasında veya ciddi bir kaza sonucu yayılacak olan radyasyon, yakında yaşayan insanlar dâhil tüm canlıların yaşam kalitesini tahrip edecektedir. Doğu Akdeniz havzası çok geniş ve iç içe geçmiş bir ekosistemdir.
Bir radyasyon sızıntısı olması durumunda santralin çevresindeki onlarca kilometrelik bir alan zarara uğrayacaktır. Unutulmasın ki; Kıbrıs’ta yaşayan bizler Akkuyu’ya kurulacak olan nükleer santrale hem Ankara’dan hem de İstanbul’dan çok daha yakınız. Nükleere Hayır’’