KıbrısManşet

Yeşil Barış Hareketi 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla mesaj yayımladı






Yeşil Barış Hareketi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yayınladığı mesajında, sonsuz evrende yaşanabilecek sadece bir dünya olduğuna vurgu yaparak, “Ona iyi bakmalıyız” dedi

“Güzelim adamızda ısrarla, doğal varlıkları ve kaynakları yağmalanıyor”

Yeşil Barış Hareketi açıklamasında, çevre açısından dünyada ve yurdumuzda neler olduğunu madde madde şöyle sıraladı;

• Dünyamız bugün, acil çözümlenmesi gereken yaşamsal sorunlarla karşı karşıyadır.
• 50 yıl önceki sorunlar ne yazık ki daha da büyümüş hatta artarak, geri dönüşü olmayan bir yöne doğru yol almaya başlamıştır.
• Dünyamız bugün, acil çözümlenmesi gereken yaşamsal bir sorunlar zinciri ile prangalanmış durumdadır.
• Isınma devam ederse, dünya giderek uyum sağlanamayacak daha aşırı değişikliklerle karşı karşıya kalacaktır.
• Çevre ve doğal ekosistemleri tehdit eden sorunların ve eylemler, yeni ve geniş bir bakış açısıyla yenide ele alınarak değerlendirilmelidir.
• Güzelim adamızda ısrarla, doğal varlıkları ve kaynakları adeta yağmalayarak ve veya yağmalanmasına göz yumarak/çanak tutarak, gelecek kuşakların haklarından çalmaya devam etmekteyiz.
• Gezegenimizi kurtarmak, korumak ve restore etmek, BİREYSELLİĞİ hemen terk ederek, kolektif, kamusal düşünmeyi benimsemek ve doğayla uyum içinde, dönüştürücü eylemlerle ancak mümkün olabilir.

” ‘Sadece Bir Dünya’ var. Varlığımızı sürdürmek istiyorsak ona çok iyi bakmalıyız”

Açıklama şöyle devam etti;

“5 Haziran Dünya Çevre Günü gezegenimiz için 2022 yılı, tarihi bir kilometre taşı anlamını taşımaktadır. 1972’de Stockholm’de düzenlenen ilk Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı’nın sloganı “Sadece Bir Dünya” idi.

Bu tema, “sürdürülebilir kalkınmayı” küresel gündeme taşıyarak, çevre adına Dünya Çevre Günü’nün oluşmasına yol açtı. Elli yıl sonra (+50) Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2022 yılı 05 Haziran’da, yine aynı temayı belirlemiştir. Evrende milyarlarca galaksi var, galaksimizde milyarlarca gezegen var, ama “Sadece Bir Dünya” var. Varlığımızı sürdürmek istiyorsak ona çok iyi bakmalıyız.

“Eyleme geçmeyi sağlamak gerektiğine dikkat çekmek temanın en önemli hedefi”

İnsanların çevre ve dünya adın duydukları kaygılarla harekete geçmelerine vesile olan 50 yıl önceki sorunlar ne yazık ki daha da büyümüş hatta artarak, geri dönüşü olmayan bir yöne doğru yol almaya başlamıştır. Hala, gerekli/yeterli ve etkili önlemlerin alınamamış olması, yeterli duyarlılık ve kararlılıkla harekete geçilememesi nedeni ile ortaya çıkan son durumla ilgili zaman darlığı telaşı öne çıkmaktadır.

Halkı, endişe duyulan konularda eğitmek, siyasi iradeyi çözümün parçası yapmak ve kaynakları olumsuz etkileyen küresel sorunları ele almak için harekete geçirmek, dünyanın geleceğini tehdit eden çeşitli konuların öneminin anlaşılmasını, çevre farkındalığını artırmak ve eyleme geçmeyi sağlamak gerektiğine dikkat çekmek temanın en önemli hedefi.

İnsanların yaptığı yanlışların sebep olduğu “Üçlü” gezegensel tehditler (iklim değişimi, kirlilik ve doğal kaynaklar ile biyolojik kayıplar) altındaki Dünyamız bugün, acil çözümlenmesi gereken yaşamsal bir sorunlar zinciri ile prangalanmış durumdadır. Tek yaşam evimiz, insanların ve doğanın uyum sağlayamayacağı kadar hızlı ısınmakta ve iklim, giderek şiddetini artırarak değişmektedir.

“1 milyon tür yok olma tehdidi altında”

Bilim insanları, iklim değişikliğinin, doğal kaynakların sürdürülebilir olmayan kullanımı, artan kentleşme, sosyal eşitsizlikler, aşırı olaylardan kaynaklanan kayıplar ve zararların yanında, pandemi gibi küresel eğilimlerle etkileşime girdiğine ve gelecekteki kalkınmayı tehlikeye attığına dikkat çekmektedir. Isınma devam ederse, dünya giderek uyum sağlanamayacak daha aşırı değişikliklerle karşı karşıya kalacaktır.

İklimin, insanın doğal kaynakları hoyratça kullanması ve diğer baskıların sebep olduğu habitat kayıpları, tahminen 1 milyon türün yok olma tehdidi altında olduğu anlamına gelirken, yarattığımız “kirlilik” havamızı, toprağımızı ve suyumuzu zehirleyip dünyayı yaşanamaz bir hale getiriyor.

Sanayileşme ve ekonomik büyüme ile birlikte insanoğlunun doğa üzerindeki baskı ve müdahalesinin artması, ciddi çevre problemlerini beraberinde getirmiştir. Çevre ve doğal ekosistemleri tehdit eden sorunların ve eylemlerin, yeni ve geniş bir bakış açısıyla ele alınması gerekliliğinden hareketle “sürdürülebilir kalkınma” ilkesi son yıllarda dünya gündeminin üst sıralarına taşınmıştır.

“Gelecek kuşakların haklarından çalmaya devam etmekteyiz”

Dünyamızın doğal kaynakları için geri dönüşü olmayan kritik eşiğe yaklaşmakta olduğu da düşünülerek, sağlıklı bir gelecek için hem bireysel hem toplumsal yaşamımızda “ivedilikle” harekete geçmek ve önlemler almak elzemdir.

Bugün birçok ülke, büyüme anlayışını sürdürülebilir kalkınma esasına dayandırarak, hem çevreyi hem de gelecek kuşakların haklarını güvence altına almayı amaçlamaktadır. Bizler ise, sınırlı olanaklara sahip olan güzelim adamızda ısrarla, doğal varlıkları ve kaynakları adeta yağmalayarak ve veya yağmalanmasına göz yumarak/çanak tutarak, gelecek kuşakların haklarından çalmaya devam etmekteyiz.

İklim değişikliği, doğa ve biyo-çeşitlilik kaybı, kirlilik ve atıklar; Dünya’nın “Kırmızı Alarm” verdiğine dair kanıtlar her yerde ve her geçen gün daha da belirgin hale gelmektedir.

“Bireyselliği hemen terk ederek, kolektif, kamusal düşünmeyi benimsemeliyiz”

Bu durumu düzeltebilecek anahtar hala ellerimizdedir, avuçlarımızın arasından kayıp düşmeden harekete geçmeliyiz. Planlanmamış, geleceği hesaba katmayan, doğayı tüketen bütün yatırımları hemen durdurmalı, doğayla, ülkeyle ve dünyamız ile ilişkisi yeniden değerlendirmeli ve öyle devam etmeliyiz.

Sürdürülebilir tüketim ve üretim, ekonomik kalkınmayı hızlandırabilir, iklim değişikliğini azaltabilir, sağlık ve kirliliği olumlu yönde etkileyebilir ve yoksulluğun hafifletilmesine yardımcı olabilir.

Gezegenimizi kurtarmak, korumak ve restore etmek için; yerel ve küresel ölçekte, kaynakları aşırı olarak baskı altına sokan aşırı tüketimi suni olarak artıran BİREYSELLİĞİ hemen terk ederek kolektif, kamusal düşünmeyi benimsemekle ve doğayla uyum içinde, dönüştürücü eylemlerle ancak mümkün olabilir”









Başa dön tuşu