Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Üyesi, Çevre Mühendisi Yasemin Çobanoğlu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle yaptığı açıklamada sürdürülebilir bir çevre politikasının gerekliliğinin altını çizdi
Çobanoğlu: Bugün sağlıklı yaşanabilir bir çevre adına bir farkındalık günüdür
Çobanoğlu açıklamasında bugünün ilanı ve önemiyle ilgili şunları söyledi;
“5 Haziran Birleşmiş Milletler tarafından, 1972 yılında çevre sorunlarına ve insanların çevre ile etkileşimlerine dikkat çekmek ve katılımı artırmak amacı ile Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir.
“Sadece bir Dünya var” sloganı temelinde hayata geçen 5 Haziran Dünya Çevre Günü bir kutlama etkinliğinden öte, bir mücadele günüdür. Çevrenin korunması, çevreyle ilgili sorunlara ulusal ve uluslararası toplumların dikkatinin çekilmesi ve uygulanacak çevre politikaları ile daha adil ve yaşanabilir bir dünya geliştirilmesi hedeflenir.
Özetle “Dünya Çevre Günü” tarım arazilerinin, ormanların, derelerin, göletlerin, denizlerin, su varlıklarının ve soluduğumuz havanın, doğanın bütünlüğü ile korunması, sağlıklı yaşanabilir bir çevre ile birlikte olmasını amaçlayan bir farkındalık günüdür. Bu bağlamda da ilk 10 yıl Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) çerçevesinde, çevre bilincinin arttırılmasına yönelik organizasyonlar düzenlenmiştir.
Sonraki yıllarda da, İklim değişikliği, sera etkisi, çölleşme ve küresel ısınma, zararlı çevre kimyasalları, ozon tabakasının incelmesi gibi konular mücadele temaları olarak belirlenmiş ve bu hedeflerde çalışmalar yapılmıştır”
“Temel görevlerimizden biri de, bireylerden büyük ölçekli şirketlere kadar herkesi bilinçli olmaya teşvik etmek”
Çobanoğlu şöyle devam etti;
“Birleşmiş Milletler tarafından bu yılki Dünya Çevre Günü’nün teması “Tek Dünya; Sürdürülebilir ve Doğayla Uyum İçinde Yaşamak” olarak belirlendi.
TDP olarak Dünya Çevre Günü vesilesiyle, bu hafta ülkemizdeki çevre yönetimi ve doğal alanlar ve ekosistemlerde, yaşanan olumsuz etkilere ve problemlere karşı dikkat çekmek istedik. Bize göre bugün de en temel görevlerimizden biri de, bireylerden büyük ölçekli şirketlere kadar herkesi, onların çevre üzerindeki etkileri konusunda daha bilinçli olmaya teşvik etmektedir.
Sürdürülebilirlik ve çevrenin korunması, şüphesiz bugün dünyada karşı karşıya olduğumuz en acil sorunlardan biridir. Öyle ki yaşamın temel gereksinimlerinin tümünü çevre ve doğamızdan karşıladığımız halde bunun sonsuza kadar hiç bozulmadan süreceğine inanıyoruz. Fakat doğamızın kontrolsüz sömürülmesinin asla sürdürülemez bir durum olduğunu unutmaktayız.
Ülkemizde bu dönem yaşanan gelişmeler;
• Çevre yönetimi alanında, TDP uygulanan pilot proje (Bafra Atıksu Arıtma) ile atık su deşarjlarının çevrimiçi (online) izlenebilmesi için pilot kabin ve sistem başlatılmasını takdir etmektedir.
Ancak bize göre bu çalışmalar yeterli değildir. Özelikle de deniz kenarındaki büyük otellerin atık su deşarj noktaları izlenememekte ve yeterli kontrol yapılamamaktadır. Ve ne yazık ki, Devlet Laboratuvarında yangınından sonra ilgili tüzükte bulunan tüm parametrelerin gerektirdiği birçok analiz yapılamamaktadır.
• Merkezi atık su arıtma tesislerinin sayısı artmakla (Girne, Bafra, Lapta, Mağusa, Lefkoşa ve Güzelyurt) birlikte, hala da yeterli standartta çalışmayan atık su arıtma tesisleri de bulunmaktadır. Özellikle Mağusa ve Girne bölgesinde artan nüfus ve altyapı hataları nedeniyle, yasal standartta uygun arıtma sağlanamamaktadır. Bu yüzden de göletlerimiz ve denizlerimize atık su akıtılmaktadır. Bu uygulama hem ekoloji ve sağlık anlamında bir felaket oluşturmakta hem de su kıtlığı çeken bir ülkede arıtılarak tarım ve peyzaj gibi alanlarda kullanılabilecek su kaynağının kaybedilmesi anlamına gelmektedir.
• Ülkemiz tek düzenli depolama sahası olan Güngör depolama sahasında eksik altyapılar halen tamamlanmamıştır. Dahası ülkemizde hala daha tehlikeli atık bertaraf alanı bulunmamaktadır.
• Alt yapı güçlendirmeleri gerekli plan ve standartta yapılmadığından yollarımız hep standart dışı kalmıştır.
• Devlete ait Orman Arazisi olarak ayrılan alanların ağaçlandırılıp kamu yararına sunmak yerine zaman zaman şeffaf olmayan şekilde yatırımcılara dağıtılmaktadır. Ülkemizde %30 oranında olması gereken orman alanı şu an %11 seviyesindedir. Bu oranı yükselterek ülkemizi daha yaşanılır hale getirmek hepimizin görevi durumundadır. Ayrıca sahip olduğumuz ormanlarımızı yangından korumak için de gerekli yatırımlar derhal yapılmalı ve ülkemizde Mayıs – Eylül aylarında arasında mutlaka gerekli yangın söndürme helikopter ve/veya uçakları konuşlandırılmalıdır.
Kronikleşen çevre sorunlarımız çözülmemekte, çözülmesi için de çalışmalar yetersiz kalmaktadır. Yıllardır çözülmeyen
Bize göre; ülkemizin kronikleşen çevre sorunlarının derhal çözülmesi gerekmektedir.
• Atığın oluşumu kaynağında önlenerek bütünlüklü bir Atık Yönetim politikası uygulanmalıdır. Belediyelerin vahşi çöp depolama alanlarına çöp depolamaları ve bu çöpleri yakarak yok etmeye çalışmaları engellenmelidir. Vahşi çöp alanları yerine, daha fazla sayıda merkezi düzenli depolama alanlarının yaratılması ve atığın kaynağında ayrılarak, geri kazanılmak üzere atık işleme tesislerine gönderilmesi gereklidir. Tıbbı atıkların bertaraf edilmek üzere sterilizasyon edildikten sonra düzenli depolamaya gönderilmesi ve diğer tehlikeli atıklar için de bütünlüklü bir sistem oluşturulması ve gereken tesislerin inşa edilmesi acil gerekliliktir. Bu bağlamda da Belediyeler, Belediyeler Birliği, Çevre Koruma Dairesi ve Çevre Bakanlığın işbirliği içerisinde planlama ve uygulama yapması şarttır. Kamu bütçesinde Çevre kalitesi ve Halk sağlığı adına daha büyük bir bütçe ayrılmalı ve alt yapı öncelikli olmalıdır. Belediyelerin kurmakla yükümlü olduğu kanalizasyon, yağmur suyu drenajı, Atık toplama sistemleri, konusunda daha organize olarak çalışmalı ve acil adımlar atılmalıdır. Atık toplama, taşıma, geri dönüşüm, geri kazanım ve bertaraf yapan tesislerin teşvik edilmesi, özelde bu işi yapacak olanların ilk yatırımına bazı muafiyetleri getirilmelidir.
• Dizel araçlar, enerji üretiminde kullanılan fuel oil, ülkemizin hava kalitesinin düşmesindeki başlıca nedenleridir. Hızla artan enerji ihtiyacımız, mutlaka yeni üretim yatırımı yapmamızı gerektirmektedir. Bu bağlamda olası tüm yeni yatırımlarımızın, fosil yakıtlar yerine alternatif kaynaklar düşünülerek yapılması ve azami enerji verimliliği prensipleri ile işletilmelidirler. Yaşam alanlarının tümünde gereksiz elektrik tüketimi azaltılmalıdır.
• Çevre Yasası altındaki atık yönetimi – depolanması, atık su altyapı tesisi standartları, tehlikeli atık, atık suyun tarımda tekrar kullanılması, denetim plan ve diğer tüzüklerin çok hızlı bir şekilde yayınlanması, hayata geçirilmesi, ve çevre denetimlerinin daha verimli ve tarafsız yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Caydırıcı cezalar uygulanmalı ve Kirleten Öder prensibinin işletilmelidir.
İşte; ancak bu önlemler alındığı takdirde ülkemizde sürdürülebilir bir çevre politikası benimsenmiş olacaktır. Bu önlem ve uygulamalar için de etkin ve cesur bir politika sürdürülmesi şarttır. Partimize göre çevre bilincinin artırılmasına yönelik çalışmaların yapılması adamızda yaşayan herkesin çevreyi sahiplenmesi ile mümkün olabilecektir. Güçlü bir siyasi irade önderliğinde bu çerçevede yürütülecek bir çevre politikası; çevrenin iyileştirilmesini, dolayısıyla da refah seviyemizin yükselmesini de beraberinde getirecektir”