Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri Erdoğan Sorakın, altı aylık hayat pahalılığının yüzde 56.76 ve açlık sınırının 9 bin 46 TL olduğunu hatırlatarak, asgari ücrete yapılan yüzde 41’lik artış kabul edilebilir olmadığını vurguladı
Sorakın: Astronomik zamlar nedeniyle de alım gücünün giderek düştü
Yazılı açıklama yapan Sorakın, ülkede altı aylık enflasyonun yüzde 56.76, yıllık enflasyonun yüzde 110.42, gıda enflasyonu ise yüzde 126.92 olarak gerçekleştiğini hatırlatarak, gerek kamuda gerek özelde olsun çalışanların maaşını reel olarak gerilediğini, astronomik zamlar nedeniyle de alım gücünün giderek düştüğünü belirtti.
Sorakın, “Borçlar ve taksitler ise ödenemeyecek duruma gelmiştir. Artan girdiler nedeniyle üretim de, üretileni pazarlamak da oldukça zorlaşmıştır. Ekonomik konularla birlikte halkın alım gücünün korunması konusunda tedbir alması gereken gayrimeşru hükümet ise Anayasa ve yasalara rağmen ihalesiz akaryakıt alımlarına ve kontrolsüz harcamalara devam ederek, adeta halkla dalga geçmektedir” dedi.
“Asgari ücrete yapılan yüzde 41’lik artış kabul edilebilir değildir”
Sorakın açıklamasına şöyle devam etti;
“Yasalarla güvence altına alınan ve altı ayda bir maaşlara konsolide edilen hayat pahalılığı ödeneği, maaş artışı değildir. Hayat pahalılığı ödeneği, alım gücünü korumaya dönük bir uygulamadır. Asgari ücret de aynı mantıkla düzenlenmeli ve her koşulda vergiden muaf olmalıdır.
CTP olarak Meclis’e sunduğumuz, ‘Asgari ücretin her koşulda vergiden muaf olmasıyla’ ilgili yasa önerisinin bir an önce yürürlüğe girmesi sağlanmalıdır. Altı aylık hayat pahalılığının yüzde 56.76 ve açlık sınırının 9 bin 46 TL olduğu günümüzde, asgari ücrete yapılan yüzde 41’lik artış kabul edilebilir değildir.
“Bu ücretle geçinmek mümkün değildir”
Belirlenen asgari ücret açlık sınırının altında olup, bu ücretle geçinmek mümkün değildir. Asgari ücrete yapılacak artış nedeniyle etkilenecek bazı işletmeler, devlet tarafından desteklenmelidir.
Hükümet bu konuda, sosyal devlet anlayışıyla hareket etmelidir. Küçük esnaf, üreticiler ve ihtiyacı olan işletmeler de destelenmeli, gerekli olanaklar yaratılmalıdır. Aksi halde çalışma barışını sağlamak mümkün olamayacaktır”