KıbrısManşet

Akter: 5 ve 7 yaşındaki iki küçük çocuğun yaşadığı travmanın bir karşılığı yok




Türkiye‘ye girişi yasaklanan Kıbrıslıtürkler listesine eklenen Gazeteci Aysu Basri Akter, Antalya Havalimanı‘nda yaşadıklarını ve süreci anlattı

Akter: 5 ve 7 yaşındaki iki küçük çocuğun yaşadığı travmanın bir karşılığı yok

Sosyal medya hesabından yaşadıklarını ve 19 saat boyunca tutulduğu nezarethaneyi paylaşan Akter, dün sabah 1 haftalık tatil için ailece gittikleri Antalya Havalimanı’nda ne yazık ki kendisinin de Türkiye’ye alınamayacağı gerekçesiyle nezarette bekletilerek ülkeye geri gönderildiğini belirtti.

Akter, “Yani, ‘inadmissable- istenmeyen insan’ olarak, deport edildim. Bekleme sürem net 19 saat. İlgili bütün polis memurları ve görevliler son derece nazik ve yardımsever olsa da gözetim altında hiç kimsenin hak etmeyeceği, sağlıksız bir ortamda olmanın ama bütün bunların ötesinde haftalardır tatilleri için gün sayan 5 ve 7 yaşındaki 2 küçük çocuğun yaşadığı travmanın bir karşılığı yok” dedi.

“Bu dava sürecinin sorumluluğum olduğunu düşünüyorum”

Ülkede demokrasi yoksunluğu için hep birlikte çok geç kalındığını düşünse de süreçle ilgili yasal haklarıbı sonuna kadar zorlayacağını vurgulayan Akter, bu yasağın hangi gerekçeyle alındığını bilmediğini, önceki yasak kodlarından (G82) farklı olarak N82 kodunun, “vize şartlı giriş” olarak tarif edildiğini ve gerekçe sunulmadığını, hukuki zemininin olmadığını ancak pratikte “giriş yasağı” olarak kullanıldığı için vize de verilmediğini anlattı.

Akter, “20 yılı aşkın bir süredir etik ve ahlaki değerler doğrultusunda sadece kendi işini, gazeteciliğini yapmış ve aslında ekranlarda, gazete sayfalarında bu toplumun her bireyinin gözü önünde büyümüş, yaşamış biri olarak, bu dava sürecinin sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Yoksa çocuklarımın hayatları boyunca her uçak yolculuğunda, her pasaport kontrolünde hatırlayacakları bu travmanın hiçbir karşılığı yok” ifadelerini kullandı.

“Dayatılmak istenen; oto-sansür duygusu ve acizlik karşısındaki bir güç gösterisi”

Kararın kendisi için kaldırılmasının da bir başkasına uygulanabilme olasılığı ortada olduğu sürece hiçbir anlam ifade etmediğini belirten Akter, ancak Kıbrıs Türk toplumunun bireylerine dayatılmak istenenin, oto-sansür duygusu ve damla damla özellikle yaşatılan, acizlik karşısındaki bir güç gösterisi olduğunu düşündüğünü söyledi.

Akter, “Yoksa tabii ki her ülke kendi sınırlarıyla ilgili kararları kendi alır ve uygular ama istense daha bilet işlemleri yapılırken, o ülkeye giriş yasağınız olduğu ya da vize ihtiyacınız olduğu söylenebilecekken, bu özellikle yapılmıyor ki, yaşanacak mağduriyetler karşısındaki her duruş da her susuş da bu gövde gösterisine hizmet edebilsin. Yani aslında bu birilerinin yaptığı yanlış bir şeyin haklı karşılığı değil, stratejik bir bitirme politikasının parçası” dedi.









Başa dön tuşu