InstagramKöşe Yazarlarımız

Karadeniz’den Kerkük’e…




Belli ki bir el, hazır bir dinamit olan Kerkük üzerinden Kuzey Irak’ı karıştırmak istiyor. Hemen yanı başımızdaki bu tatsız gelişmenin yanı sıra Karadeniz’de de belki de tüm dünyayı ateşe atmaya namzet bir huzursuzluk depremi gittikçe şiddetini artırıyor.

Nüfusu Türkmenler, Araplar ve Kürtlerden oluşan Kerkük kenti, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin anayasal ve hukuki başkentidir.

Belli ki bir el, sorunlarına kalıcı çözümler getiremediği için her daim patlamaya hazır bir dinamit olan Kerkük üzerinden Kuzey Irak’ı karıştırmak istiyor.

Son yaşananlar insana bunu düşündürüyor.

xxxxxxx

Hemen yanı başımızdaki bu tatsız gelişmenin yanı sıra Karadeniz’de de belki de tüm dünyayı ateşe atmaya namzet bir huzursuzluk depremi gittikçe şiddetini artırıyor.

Amacı “Karadeniz’de istikrarı sağlamak” olarak belirtilen Gürcistan’daki “Agile Spirit 2023 – Çevik Ruh Tatbikatı”na ABD, Almanya, Azerbaycan, Belçika, Birleşik Krallık, Bosna Hersek, Bulgaristan, Gürcistan, Fransa, İtalya, İspanya, Letonya, Litvanya, Macaristan, Moldova, Norveç, Polonya, Romanya, Slovakya, Türkiye, Ürdün ve Yunanistan kara kuvvetleri katıldı.

Tatbikat ertesi 6.Filo’nun amiral gemisinin İstanbul’u mesken seçmesi de Türkiye ile ABD arasındaki askeri yakınlaşma jestleri de Rusya’nın son günlerde artan Ukrayna’ya yönelik saldırıları ve ABD’nin Belarus’daki vatandaşlarını tahliye kararı eşliğinde değerlendirilmeli bence…

Okullarında sivil savunma eğitimini yaygınlaştırma ve derinleştirme kararı alan Rusya, dün de Ukrayna’nın tahıl yolunun merkezi Odesa’nın liman alt yapısını vurdu.

Dünya 21. Yüzyılda depreşip duruyor.

xxxxxx

Bir yandan burnumuzun dibinde tehlikeli sarsıntılar sürerken, bir yandan da içerde hem özgürlüklerimizi hem de nisbi refahımızı yitiriyoruz.

Temel sorunlarımızı çözmeyen yönetimlerin esiri olmaya devam ediyoruz.

xxxxxx

Daron Acemoğlu, Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajda Türkiye’nin en büyük probleminin “verimlilik” olduğunu söylüyordu:

“Bence Türkiye’nin en büyük problemi yapısal ve kısa dönemli değil. Türkiye’nin en büyük problemi, daha orta dönemli verimlilik düşüşü, teknolojiye yeterince yatırımda bulunmaması, insan kaynaklarının doğru kullanılmaması. Bir de bunların üzerine yolsuzluk ve kaynak dağılımı dengesizliği gelince verimliliğin çok çok düşmesi.

Verimlilik düşük olunca şirketler büyümüyorlar. Şirketler büyümedikçe ücretler artmıyor. O yüzden bu ülkenin neredeyse çalışanlarının yarısı asgari ücrette ve buna rağmen fakirlik içinde.

Türkiye ekonomisinin verimliliğini arttırması lazım ve bunun için de bazı yapısal reformlara gidilmesi lazım.

Bazı bozulan şeylerin değiştirilmesi lazım. Örneğin; devletin etkinliği, hukukun üstünlüğü, rekabet, yargının bağımsızlığı, yabancı sermaye ve yabancı teknolojiyle çok daha pozitif bir ilişkiye girilmesi…

Ama bunların hiçbirinin kısa dönemli problemler çözülmeden yapılması mümkün değil. O yüzden de önce kısa dönemli problemlerle çare bularak başlamak lazım.”

xxxxxx

Levent Akbay da Dünya Gazetesi’ndeki “Borca teknoloji yok” başlıklı yazısında “yüksek teknolojili ürünler” ihracatı ve ithalatının on yıllık dökümünü yaptı.

Gerek rakamsal, gerek oransal pay olarak yüksek teknolojili ürünler ihracatında kayda değer bir artış yaşanmıyor. Toplam ihracatın içindeki yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 3.5 civarında çakılmış kalmış durumda.

Peki ya ithalat?

“Gelin bir de 10 yılı aşkın bir sürede yüksek teknolojili ürünler ihracatımızı toplayalım. Yaklaşık 60 milyar dolarlık bir performansa ulaşıyoruz.

Şimdi yüksek teknolojili ürünler ithalatımıza bakalım.

Çok uzağa gitmeden; 2021’de 25,6 milyar dolar, 2022’de 25,4 milyar dolar, 2023’ün ilk yarısında ise 14,8 milyar dolar. Toplayalım yaklaşık 65 milyar dolar ediyor.

Bizim 10,5 yıllık ihracatımızda sağladığımız gelire karşılık, 2,5 yıllık ithalatımızdan kaybımız bu. Bu durum onlarca yıldır devam ediyor ve değişmiyor.”

Yüksek teknoloji üretemeyen, verimliliğin de yanına yaklaşamıyor.

xxxxxx

Peki tarımda “ verimlilik” nasıl? Orada bari yüksek mi?

“Tarımda, dünyanın her yerinde, verimliliği belirleyen çok sayıda faktör vardır ama bunların başında hiç ama hiç kuşkusuz ortalama tarım işletme büyüklüğü gelmektedir.

Bunun temel nedeni de tarım sektöründe hala geçerliliğini koruyan azalan maliyetler meselesidir.

Türkiye’de ortalama tarım işletme büyüklüğü hala sekiz hektarı aşamamaktadır.

Oysa, şayet tarımda ortalama işletme büyüklüğünüz on altı, on yedi hektarın altında ise verimlilik ve rekabet şansınız yok gibidir.

Türkiye’nin de temel tarım sorunu budur.”

xxxxxx

Tarımda verimliliği artırmak için ne yapmak gerekir?

“Avrupa ortalaması yirmi hektarın epey üzerine çıkmıştır.

ABD, dünyanın en verimli tarım ülkesidir, ortalama tarım işletme büyüklüğü yüz hektarın çok üzerindedir.

Türkiye tarım sektöründe verimlilik artışı istiyor ise yapması gerekenler çok bellidir.

Tarımda toplulaşma en temel gündem olmak zorundadır.”

Oluyor mu? Ne gezer…

xxxxxx

Siyasetin abartılı günlük propagandasının otopsisini bilim yapar… Günlük siyasal propaganda şamatasının kulaklarımızı sağır eden kakofonisini rakamlar anında yok eder.

Yarın AKP yıllarını inceleyecek olan İktisat Tarihi, tüm bu yılları “verimliliğin” yok sayıldığı ve hep güdük kaldığı yıllar olarak yazacak.

Çevresi sorunlarla kaynayan ülkenin içerdeki durumu da ne yazık ki bu.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu