8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Gündem; kadının hakları ve rolü, toplumsal cinsiyet eşitliği bu hafta…
Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların haklarını, mücadelelerini konuşmak, değerlendirmek, ders çıkarmak ve başarılarını kutlamak için bir fırsat.
Ama aynı zamanda, kadınların karşılaştığı sorunları, eşitsizlikleri ve zorlukları da gözden geçirmek için bir vesiledir de…
Kadınların hakları, sadece kadınları ilgilendiren bir konu değil, aynı zamanda toplumun ve insanlığın geleceğini de belirleyen bir konu.
Kadınların hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ile yakından bağlantılı. Toplumsal cinsiyet sadece “kadın” ile ilgili değildir.
LGBTİ, göçmenler, çocuklar, gençler kasıtlı toplumun tüm “ötekileri” ile ve tüm toplumsal eşitsizlikler ve tahakkümler de ilişkilidir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, insanların tüm bu farklılıklarına rağmen, eşit değer ve saygı görmesi, eşit haklara ve fırsatlara sahip olması, eşit sorumluluklar üstlenmesi ve eşit katılım sağlaması anlamına geliyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, daha adil, daha demokratik, daha barışçıl, daha refah ve daha mutlu bir toplum yaratmaya katkı sağlayacak bir durumdur. Toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece bireyler arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda toplumun ve çevrenin şekillenmesini, tüm canlıların yaşamını da etkiliyor.
Çevre, sürdürülebilir yaşam, ekonomik refah, kentlerin dönüştürülmesi, daha yaşanabilir ve dayanıklı kentler, hepsi toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili konular.
Çünkü kadınlar, çevre sorunlarından, iklim değişikliğinden, yoksulluktan, kentleşmeden, göçten, şiddetten daha fazla etkileniyor. Çünkü bu konular, kadınların, erkeklerin ve cinsel tercihi ya da yönelimi ne olursa olsun tüm insanların yaşamlarını, ihtiyaçlarını, beklentilerini, haklarını ve rollerini farklı şekillerde etkiliyor.
Sağlıklı bir çevre, sürdürülebilir yaşam, ekonomik refah, daha yaşanabilir ve dayanıklı kentler, hepimizin, herkesin ihtiyacı, sorumluluğu ve aynı zamanda da hakkıdır.
Haktan söz edince de insan hakları, çevre hakkı, doğanın hakkı, başka canlıların hakkı, gelecek nesillerin hakkı, kentli hakları gelir akla haliyle…
Bunlar birini tamamlayan iç içe geçmiş haklar manzumesidir. Modern, çağdaş dünyada anayasalarda düzenlenebilecek üçüncü ve dördüncü haklar diye de geçer.
Kentli hakları, kentte yaşayan her insanın, kentin kaynaklarından, olanaklarından ve karar süreçlerinden eşit şekilde yararlanma, kentin planlamasına, yönetimine ve gelişimine katılma, kentin kimliğine, kültürüne ve çevresine saygı duyma ve koruma hakları ile ilgidir.
İnsan hakları ve kentli hakları, birbirini tamamlayan ve destekleyen haklardır. Bu haklar, kentte daha iyi bir yaşam sürmesini, daha iyi bir toplum oluşturmasını, daha iyi bir gelecek yaratmasını sağlayacak haklardır.
Kuzey Kıbrıs’ta kentli hakları konusunda pek çok sorun vardır.
Kent planlaması pratiği ve yönetimi, katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde yapılmamaktadır. Kentler, rant odaklı, ve denetimsiz bir şekilde büyümekte, kentlilerin yaşam alanları, kimlikleri, kültürleri ve çevreleri zarar görmektedir.
Azmanlaşan yapı stoklarından oluşan, altyapısız, güvensiz, sağlıksız, kültürsüz, kimliksiz oluşumlar haline gelmiş kentlerde yaşıyoruz yazık ki…
Kentliler, kentte güvenli, sağlıklı ve erişilebilir alanlara, ulaşıma, konuta, eğitime, sağlığa, istihdama, sosyal hizmetlere ve kültürel faaliyetlere erişimde zorluklar yaşamaktadır.
Farklılıklara, ihtiyaçlara ve beklentilere saygı eksikliği, eşitsizlikler, dışlanmalar, ötekileştirme, ayrımcılık görünür ve hissedilir bir durum haline gelmiştir.
Bu kuzey ada yarısında, kentli hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında ilerleme sağlamak için, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bilinçli, duyarlı ve aktif olmak gerekiyor.
Kent hakları ne? Böyle bir haklar manzumesinin ne kadar farkındayız? İnsan haklarının neresinde kentli hakları?
Bu sorular, hepimizin kendimize sormamız gereken sorular. Bu sorular, hem kadınların hem erkeklerin ve cinsel tercihi ya da yönelimi ne olursa olsun her bir bireyin, hem toplumun, hem yaşadığımız kentlerin, hem bugünün, hem de yarının sorularıdır.
Kentliler ve kadınlar çevre, sürdürülebilir yaşam, ekonomik refah, kentlerin dönüştürülmesi, daha yaşanabilir ve dayanıklı kentler konularında daha fazla söz sahibi olmalı, daha fazla karar alıcı olmalı, daha fazla lider olmalıdır.
Yaşadıkları mahallerini, köylerini, kentlerini sahiplenmeli, geleceğinin planlamasına, yönetimine ve gelişimine katılmayı talep etmeli, kentlerinin sorunlarına çözüm üretmeli, kentlerinin kimliğine, kültürüne ve çevresine saygı duymalı ve korumalıdır.
Kentliler ve kadınlar, kendi hakları için mücadele ederken, aynı zamanda başkalarının haklarına, başka canlıların haklarına da saygı duymalı, farklılıkları kabul etmeli, eşitsizliklere ve ayrımcılıklara karşı çıkmalıdır. Kentliler ve kadınlar, kendi aralarında ve diğer paydaşlarla iş birliği yapmalı, ortak bir vizyon ve strateji geliştirmeli, etkili bir savunuculuk ve eylemlilik yürütmelidir.