InstagramKöşe Yazarlarımız

Temiz Şiir Pis Şiir






Oldum olası ‘steril’, ‘temiz’, ‘ari’ sanat ürünleriyle aram hoş değildir.

Benim anlayışıma göre özellikle de bu çağda sanata pislik bulaşmalı, rahatsız edici olmalı. İnsanlığın, toplumun eleştirisini yapmayacaksa, neden vardır ki edebiyat, sanat?

Sadece estetik veya duygusal haz vermek için mi?

Kıbrıs’ta Türkçe üretilen edebiyat başından beri ‘temiz’ bir edebiyattı çünkü kültür bir yana, eski kuşakların temiz dil, temiz şiir düşkünlüğü var.

Bol bol kan ve gözyaşı var şiirlerinin içinde ama yine de temizdir. Eski veya yeni çoğu şaire göre gözyaşı, kan ve ter kutsaldır, şiiri (veya edebiyatı) kirleten maddeler değildir.

Aşk temiz, cinsellik pistir eski kuşağa göre.

Cinsellikten önce çıplaklıktan bile rahatsızlık duyar onlar. Onlara göre ahlaklı ve namuslu olmalıdır şiir. Bu nedenle oto-sansürü yüksek bir kuşaktır bu kuşak.

Gözyaşı temiz, peki kan? Kan temiz mi? 60’lı 70’li yıllar kan edebiyatının bolca yapıldığı yıllardı Kıbrıs’ta. Kan şiirleri antolojisi bir çırpıda kolayca hazırlayabiliriz hemen. Böyle şairlere göre onların kanı temiz, ama düşmanın, ötekinin, karşıdakinin kanı pistir, akıtılması gerekir.

Kan edebiyatına karşı şiirler yazan bir sonraki kuşağın da temiz bir şiiri var, onlardan önceki kuşağın olduğu gibi – Bok, sidik, sperma, kusmuk, salya, sümük gibi kelimeler girmez pek şiirlerine. İki harfli, üç harfli edepsiz kelimeler de.

Gözyaşı ve kandan fazla, dışkı, idrar, kusmuk, salya ve sperma gibi kelimeler vardır benim şiirlerimde – En naif ve en kusurlu olan ilk kitabım Yarımlık’ta bile.

Temiz değil benim Türkçem. Bok, sidik, kusmukla, salya sümük, sperma ve aybaşı kanamasıyla doludur. Temiz değil benim şiirim, her zaman cünüp dolaşır.

“Bok” kelimesi şiire girer mi girmez mi tartışması yapmıştım bir zamanlar Fikret Demirağ’la. Şiire girmemesi gerken kelimeler listesi olduğuna inanıyordu o.

Dışkıyı şiire yakıştırmayan bir kuşağın şairiydi o. Yaşadığı savaşa, işgale, asimilasyona rağmen her nasılsa ‘temiz’ kalan bir dönemin şairiydi o.

İstediğin kadar gözyaşı veya kan kullanabilirsin şiirde, ama bir parça sperma veya aybaşı kanaması kullandın mı, şiiri pisletiyorsun, “pis” bir şiirin oluyor o zaman. Oysa hepimizin vücutları doğal olarak üretiyor bu maddeleri.

Sonuç olarak dünyanın, doğanın içine sıçtık, ama hala daha temizlik nutukları çekiyoruz. Oysa daha çok pis imgelere ihtiyaç var çağımızı tanımlamak ve anlatmak için.

Şu temiz, bu pis tarışmasına gerek var mı? Vücudumuzdan çıkan her şeyin şeyin neden yeri olmasın ki şiirde?

Aslında şiirde iki harfli, üç harfli edepsiz, ‘pis’ kelimeleri kullanıp kullanmamak değil sorun, bunları kullanarak belli bir estetik yaratmak. Önemli olan böylesi kelimeler kullanarak şiirinin bütünlüğünü bozmamak.

Belki de daha pis bir dille yazılan, iğrenç bir şiire ihtiyacımız var çağımız ve yaşadığımız dönem hakkında yazarken.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu