İnşaat Ve Emlak Sektöründeki “Saadet ve Rant Zinciri”ne De El Atma Zamanı Gelmedi mi?
İstatistik Kurumu‘nun enflasyon hesaplamasındaki hatalar düştü gündeme…
Lefke Milletvekili Salahi Şahiner’in geçtiğimiz günlerde SİM TV‘de İstatistik Kurumu’nun enflasyon ile ilgili istatistiki bilgileri ile ilgili aktardıklarını dinlerken, üniversite yıllarımda duyduğum “How To Lie With Staticstics” adlı kitap geldi aklıma.
Amerikalı yazar Darrell Huff tarafından 1954 yılında yazılmış ancak hala geçerliliğini koruyan bir klasik bir kitap bu…
Kitap, istatistiklerin nasıl manipüle edilebileceğini ve yanıltıcı sonuçlar doğurabileceğini örneklerle açıklar.
İstatistik Kurumu’nun enflasyon verileri tam da bu kitabın konularıyla ilişkili.
Lefke milletvekilinin SİM radyodaki konuşmasından öğrendik ki; İstatistik Kurumu’nda yapılan hesaplamalar tamam değilmiş, tahmin edildiği gibi!
Hatırlanacağı üzere Meclis Komitesi kurulmuştu İstatistik Kurumu çalışmaların araştırılması için. Komite üyesi olarak ilginç bilgiler aktardı Salahi Şahiner; enflasyon hesaplamalarında piyasadaki fiyat değişimlerinin beyan üzerine saptandığını, beyanlarda hatalar, yanlışlar bulunduğunu, enflasyondaki değişimin saptanmasında esas alınan mal ve hizmetlerin bazılarında fiyatların uzun süre aynı kalmış olduğunu saptadıklarını belirtti!
Nüfusu bilmiyorsunuz. Projeksiyonlar şüpheli, hiç bir sektörel konuda doğru dürüst istatistik yok! Ve simdi enflasyon hesaplamalarında da hatalar yanlışlar olduğu ortaya çıktı!
İstatistiklerin yanlış veya hatalı verilerle manipüle edilmesi, kifayetsiz yönetim anlayışının bir göstergesi değil mi?
İstatistiklerin doğruluğu ve güvenilirliği herhangi bir yönetim sisteminin temel taşlarından biridir.
İstatistikler, nüfus bilgilerinden ekonomik göstergelere, sağlık hizmetlerinin etkinliğinden eğitim seviyelerine kadar birçok alanda politika yapıcılar için yol gösterici olabilir.
İstatistiklerin saptırılması, nüfusun gerçek ihtiyaçlarını ve toplumun gerçek durumunu göz ardı etmek anlamına gelir.
Bu durum, yanıltıcı projeksiyonlar ve sektörel analizlerle sonuçlanabilir. Örneğin; eğitimde başarı oranlarının abartılması, gerçekten destek ve yatırım gerektiren alanların gözden kaçmasına neden olabilir.
Sağlık sektöründe ise hatalı istatistikler; hastalıkların yayılımı ve tedavi başarıları hakkında yanılgılara yol açabilir.
Enflasyon hesaplamalarındaki hatalar ve yanlışlar ise ekonomik kararların temelini sarsar. Enflasyon, vatandaşların alım gücünü doğrudan etkileyen ve ekonomik istikrar için kritik öneme sahip bir göstergedir.
İstatistiklerin doğru ve şeffaf bir şekilde yönetilmesi, etkili ve adil bir yönetim anlayışının olmazsa olmazıdır.
İstatistiklerdeki hatalar ve yanlışlar sadece yönetim zafiyetini değil aynı zamanda toplumun geleceğine yönelik ciddi riskleri de beraberinde getirir. Halkın güven kaybına da yol açar.
Bu meselede temel sorun bir kez daha görülüyor ki; kamu yönetimindeki liyakatsizlik! Kamu kurumlarının personel kapasitesi, işleyiş şekli ve yönetim biçimleri sıkıntılı!
Salahi Şahiner’i dinlerken, keşke inşaat sektörüne hizmet sunan dairelerle hakkında da Meclis araştırma komitesi oluşturulsa diye geçti aklımdan.
Başta Şehir Planlama Dairesi olmak üzere Çevre Koruma Dairesi ve Eski Eserler Dairesi’nin işleyişinin ve buralarda verilen izinlerin masaya yatırılması zaman çoktan geldi!
Son yıllarda bu dairelerin idari işlem ve kararları o kadar çok mahkemelere taşındı ve o kadar çok yürütmeyi durdurmayı emreden ara emirleri var ki! Sadece Mağusa-İskele bölgesinin imar planı süreci başlı başına bir örnek!
Üç günde verilen planlama onayları, orman arazilerinin, verimli tarım topraklarının, kıyıların, hali arazilerin, eski eser alanlarının, dağların tarumar edilmesi, Bakanlar Kurulu’nun adeta müteahhitlerin ve emlak sektörünün güdümünde karar alma mekanizmasına dönüşmesi, ilgili yasaların “KILIFINA” uydurma motivasyonuyla değiştirilmesi, sadece birkaç örnek!
İnşaat sektöründeki görünen ve görünmeyen, çıkar zümrelerinin geri plandan yönettiği, ilgili tüm kurumlarla pekiştirilmeye çalışılan saadet zincirini tartışmanın zamanı gelmiş hatta geçmiştir.
Gerçek şu ki, saadet zinciri “üniversite“, “inşaat“, “kumarhaneli oteller“, “araba galerileri“, “gece kulüpleri” halkalarından oluşuyor. Tümünün de üzerine gidebilecek güçlü, cesur ve samimi bir iradeye ihtiyaç var!
Yazık ki böyle bir irade yok! Öyle görünüyor ki rantçı saadet zinciri baronlarının elinde ipler! .
Sadece bu örnekleri bile Mecliste bir araştırma komitesi kurulması için bile yeterli değil mi?
Sanıyor musunuz ki sahte reçete, sahte diploma gibi usulsüzlükler ya da İstatistik Kurumu’ndaki gibi yanlış, hatalı işler, sadece bu ilgili kurumlarda yapılmaktadır…
Gördük; güvenliği sağlamaktan, suçu önlemekten, takip etmekten sorumlu polisin içine kadar bulaşmıştır, usulsüzlük!
Kimi kime şikâyet edeceğiz de çevreye, kentlere karşı işlenen suçlar önlenebilsin?
İdarenin içinde çöreklenmiş, menfaat gruplarının iradesi ile geldikleri makamları işgal edenler üzerine neden gidilmiyor?
İlla ki bir menfaat grubunun çıkarı zedeleyecek ve şikayet edecek de öyle mi mercek altına alınsın bu kurumlar?
Çevreye ve kentlere karşı işlenen suçların önlenmesi için, idarenin içindeki menfaat gruplarına karşı daha etkili adımlar atılması gerekiyor.
Yurt dediğiniz şey sadece “burası benimdir” demekle olmaz. Çevresine, doğasına, kültürel mirasına, denizine, ormanına sahip çıkarak olur!.
“Konuşmaya tereddüt ediyoruz; harekete geçmekten çekiniyoruz. Tereddüt, niyet ile onun gerçekleştirilmesi arasındaki andır; ötekinin ne düşündüğünü, ötekinin nasıl tepki vereceğini sorduğumuz bir an… Tereddüt etmek bilgimizin belirsizliğini kavramaktır aynı zamanda. Tereddüt, şüphenin bulunduğu o melun boşluktur” diyor Mete Hatay.
Niyet var mı, bu kokuşmuş düzeni değiştirmeye, samimi olarak, öyle riyakar bir şekilde zevahire dokunmadan “dengeli “ bir duruşla “ mış” yapar gibi değil gerçekten, samimi olarak!
Öyleyse eğer, HADE!
Niyeti gerçekleştirmek için tereddütte yer yok, HADE yıkın tüm tereddütleri, atın tüm korkuları üzerinizden, ihlal edilen halkın haklarıdır, doğanın haklarıdır, sizin, bizim kentli ve çevre haklarımızdır çünkü!