Yeter Artık!
Bayram öncesi iki aile; Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Sayın Harmancı ve ailesi ile Evrim Hınçal eşi ve dört yaşındaki çocuğu birlikte Türkiye’ye kısa bir tatile gitmeye karar verirler.
Ancak, Evrim Hıncal isimli genç arkadaşımızın ülkeye girişine izin verilmediğini ve geri döndürüldüğünü öğrendiğimde yorum yapacak bir kelime dahi bulamadım ve sadece “Yazıklar olsun” diye kısacık bir yorum yaptım.
Ancak arkadaşım Turgut Afşaroğlu’nun yorumunu okuyunca duygulandım, gözlerim doldu. Ve de geçmişte BEY Yönetimi döneminde bize yapılanlar, tek tek bir film şeridi gibi gözümün önüne geldi.
Kimdir bu Evrim Hınçal?
Tesçilli bir anarşist mi?
İllegal bir örgüt üyesi mi?
Asla!
Sadece Kıbrıs Türk halkının özgürlüğü, refahı ve mutluluğu için, demokratik kurallar içinde tıpkı babası Bekir Hınçal gibi kalbi hep Kıbrıs Türk halkı için atan genç bir yurttaşımız.
Tıpkı babası ve babasının arkadaşları Turgut Afşaroğlu, Arif Desem, Yılsay Barlasoğlu, Emirali Özkılıç, Yaşar Tevfikler ve çocukları gibi yurttaşlık görevlerini yerine getiren genç bir adam.
Anayasal kurallara uygun olarak kurulup faaliyet gösteren sosyal demokrat bir partimizin TDP’nin MYK üyesi.
Tek kabahati; Kıbrıs Türk halkının yüz akı, onuru, Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı ile birlikte çalışmış olması.
Bütün bunlara baktıkça geçmişte bize adeta yaşamı zehir eden zihniyetin değişmediğini anlıyoruz.
Bize ne mi yapılmıştı?
Hangisini anlatayım ki?
Bazı sendikal görüşmeler yapmak ve de orada okuyan kardeşimi ziyaret etmek için bir arkadaşımla Ankara’yı ziyaret ettiğimde daha ikinci günümüzde derhal Türkiye’yi terk etmemiz, aksi halde tutuklanacağımız haberi bize ulaştırıldığında biz zaten Esenboğa Havaalanı‘ndaydık.
Ancak 3 yıl Türkiye’ye gidemedik.
Yoksa bazı “devlet yöneticileri”ni eleştirdiğimiz için Ermeni kilisesine çağrılıp ölümle tehdit edildiğimizi ve sendika yayın organı olarak çıkardığımız YARIN Gazetesi‘ni kapatmak zorunda kalışımızı mı, yoksa özel bir toplantıda yapılan bir konuşma içinden cımbızla seçilen bazı cümleler sonucunda Rahmetli Arif Hoca’nın (Desem) hapse atılışını mı?
Yoksa ben ve diğer 8 arkadaşımın KTÖS Genel Kurulu‘nda aday bile olmamızın engellendiğini ve bazı can alıcı tüzük maddelerinin silah zoruyla değiştirilmeye çalışıldığını mı?
Hangisini?
Yazılacak o kadar şey var ki; hepsini anlatmaya kalksam bir kitap yazmam gerekecektir.
Şimdi yapılanlara baktıkça zihniyetin hiç değişmediğini görüyorsunuz. Yapılan yanlışları ortaya koyan, eleştiren gazetecilerin haklarında dava açmalar, tehditler, susturulmaya çalışmalar, Türkiye’ye girişi yasaklananlar, geri çevrilen masum insanlar, demokratik seçimlerimize yapılan müdahaleler, kendi politikalarını papağan gibi savunacak kişileri önemli makamlara atamalar…
Hepsi ayni şeyler.
Peki ama bunlar yapılırken susmaması gerekenler nerede?
Maalesef kayıp!
Yeter artık ama!
Gına getirdiniz.
Bizi rahat bırakmadınız, bari çocuklarımızı, torunlarımızı rahat bırakınız.
Çekin ellerinizi yakalarından!