Şiirsel Bilinç
Hepimizin güzelliğe ihtiyacı var gündelik hayatta. Güzellikten haz alma düzeylerimiz farklı olsa da…
Ve hiç kuşku yok ki, yaşamımızdaki huzuru, mutluluğu belirliyor güzellikle olan ilişkimiz.
Şiir en kaba anlamıyla etrafımızdaki, dünyadaki güzellikleri fark etmektir. Tabii ki güzellikleri ıskalamamak için ille de şair veya sanatçı olmak gerekmiyor.
Daha spesifik bir şekilde söylersek, şiirsel bilince sahip olmak için illa ki şair olmak gerekmiyor. Hatta herhangi bir sanat dalıyla uğraşmak da gerekmiyor.
Asıl mesele şiir yazmak veya okumak değil, gündelik yaşamın içindeki şiiri bulmak, onu algılamak ve deneyimlemektir öncelikle. Bunun için şiirsel bilince sahip olmalıyız. Şiirsel bilinç her çocukta var, ama büyürken, eğitim sisteminin cenderelerinden geçerken, bazı çocuklar yitiriyor onu.
Şiirsel bilinç, bana göre, insanın, doğanın güzelliğini ve çevremizin çok boyutluluğunu, çeşitliliğini görebilmek, derinliğini sezebilmektir, onun halleri karşısında bir çocuk gibi şaşkınlık ve hayret duymaktır. Veya kısaca bütün baskılara, yasaklara ve kötülüklere rağmen içimizdeki çocuğu yaşatmaktır.
Doğadaki birinci ilke harekettir – Dalgalanıyor, sallanıyor, akıyor, değişiyor, dönüşüyor doğadaki her şey. Batan güneşi, doğan ayı, bulutların, yaprak yüklü dalların ve kuşların hareketlerini, otun, ağacın, suyun dalgalanışını seyretmek; fitne, limon, iğde veya herhangi bir başka çiçeğin kokusunu duymak veya çok uzaktan gelen muhtemelen ölmüş bir yıldızın titrek ışığı esritmeye yetiyorsa eğer sizi şiirsel bilice sahipsiniz demektir.
Sadece doğayla ilişkisinde değil insanlarla gündelik ilişkisinde de kendini belli eder şiirsel bilince sahip olanlar.
Şiirsel bilinç, kültür, eğitimle veya bilgiyle doğrudan ilgili değil, dünyaya bakış açımız ve yaklaşımımızla; nasıl algıladığımız ve algılarımızı nasıl değerlendirdiğimiz, yorumladığımızla ilgilidir. (Biraz da çocukluğumuzla, çocukluğumuzun hangi coğrafya ve iklimde geçtiğiyle galiba.)
Toplumsal değil, bireyseldir daha çok; zekadan çok, sezgiler ve algılarla ilgili bir şeydir şiirsel bilinç. Çevremizdeki canlı veya cansız varlıklarla ilişki içinde olmak ve onlara yakınlık, hatta sevgi duymaktır.
‘İnce şeyler’, yaşama anlam veren ve onu zenginleştiren ayrıntılardır. Vakit ayırmayınca, odaklanmayınca gözden kaçanlar, işitilmeyenler, duyulmayanlar ve hissedilmeyenler…
Gündelik yaşamda hissedilen boşluk, hiçlik, anlamsızlık, eksiklik gibi meselelere, sorunlara ‘şiirsizlik’ diyorum ben.
Sonuçta, şiir okuyun veya okumayın (şiir okumak şiirsel bilincin oluşmasına büyük katkı sağlasa da), siz bilirsiniz.
Ama çağımıza özgü olan, teknoloji bağımlılığından, bedenin büyük bir fetiş haline gelmesinden, egonun obez oluşundan ve her şeyi, aşkı bile bozan hızın etkilerinden, bu kötü gidişattan kurtarırsa şiirsel bilinç kurtaracak sizi.
Eğer evrenle gerekli şiirsel bağı kurabilirsek, bu bizi uyanık tutacak ve çevremizdeki olumsuz etkilere karşı direnç sağlayacak.
Daha güçlü bir şekilde var olmamızı, anlamlar, daha güçlü anlamlar üretmemizi sağlayacak. O zaman öteki ile aramızdaki sınır silinip yok olacaktır belki de ve gezegenin merkezi olmadığımızı fark edeceğiz.