InstagramKöşe Yazarlarımız

Kukirik


Uzunca süren bir rahatsızlık beni sizlerle buluşturmaktan alıkoydu. Neyse ki biraz daha iyiyim ve yazıyorum.

Kendimi daha iyi hissettiğim anda kardeşimle bir Karpaz turu yapalım dedik. Hem üç haftalık evde kapalı kalmaktan kurtulalım hem de biraz moral tazeleyelim dedik. Sağ olsun kardeşim beni kırmadı ve sabah sabah yola koyulduk.

Sahil yolunu kullanalım hem biraz orman havası alır hem de trafik keşmekeşi içine düşmeyelim dedik. Bir de ne görelim.

Sahil yolu adeta şantiye haline geldi. İş kamyonları, dozerler bütün yolu kapladı. Sahil boyu o güzelim harnıp ve zeytin ağaçlarının yerlerinde yeller esiyor.

Her taraf parsellenmiş tarım arazilerinin yerini çeşitli şirketlerin inşaat alanları haline gelmiş. Her taraf beton yığını haline gelmiş ya da gelmek üzere.

Peki ama bu yapılan binalar bize mi aittir? Asla!

Bu araziler, yabancı şirketlere satılmış ve onlar da bu binaları yabancı uyruklu kişilere daha inşaat halinde iken satmış.

Genelde bu binaları satın alanlar da son zamanlarda mal alımının hükümet tarafından serbest bırakılması nedeniyle İsrail, Rus ve İranlılarmış.

Yazımın başlığını merak ettiğinizi biliyorum. Onu da yazımın sonunda açıklayacağım.

Yaptığım küçük bir araştırma sonunda bir karış toprak dahi kalmayacak. İnşaata kapalı alanlar bile alçak orman arazisi adı altında inşaata açılmıştır. Kısacası bu güzelim ülkeyi yaşanamaz bir duruma getirdiler. Yazıklar olsun.

İnsanımız, özellikle gençlerimiz ülkemizi terk etmeye devam ediyor. Yurt dışında okuyanlar, oralarda iş bulup kalmaya devam ediyor. Geri ülkemize dönenler ise bu bozuk düzene ne yazık ki adapte olamayıp kısa bir süre içinde geri dönüyorlar.

Nüfusumuz gittikçe azalıyor. Ülke nüfusu iddia ediyorum ki bir milyonun üzerindedir. Ancak Kıbrıslı nüfus en iyi tahminle elli bin civarındadır.

İlk zamanlar TC hükümeti tarafından buraya gönderilen ve burayı vatan kabul edip adapte olanları da eklersek ancak üç yüz bin kadar olduğunu iddia edenler çoğunluktadır. Geriye kalanlar ya İsrailli ya Rus ya da başka ülkelerin vatandaşıdırlar.

Yani demem odur ki bu ülke artık bizim olmaktan çıkmıştır. Hastaneye gidersiniz tanıdık birine rastlarsanız şanslısınız demektir. Çarşılara inerseniz durum gene aynı.

Bütün bu olumsuzlukları görmek için çok üstün bir zekaya sahip olmanıza gerek yoktur. Bir çarşıya uğramanız ya da arabanızla bir tur atmanız yeterlidir.

Bu gerçekler ortada dururken AKP hükümetinin kendisine söylediklerini durmadan papağan gibi tekrarlamakla meşgul olan AKP Başkanı tarafından atanmış Cumhurbaşkanı, büyük bir kahramanlık yaptığını sanıyor ve savaştan galip ayrılmış bir komutan edasıyla hem yurt içinde hem de yurt dışında gezilerine devam ediyor.

Yo, Sayın Holguin’e şunu söylemiş, yok bilmem ne kabul edilmeden görüşmeler başlayamazmış, yok şu yok bu…
Söylersiniz de ne oluyor Ersin Bey? Dünya nezdinde Rum tarafını çözüm isteyen taraf, bizi de istemeyen taraf durumuna getirmekten başka?

Yani Sayın Akıncı ve ekibinin Crans Montana’da ele geçirdiği silahı Rum tarafına teslim etmek başarısı(!) size ait değil mi?

Ha sahi unutmadan yazayım; Hani bir ara KKTC’nin adını değiştirmekten bahsediyordunuz ya!

İşte size yeni isim: KUKİRİK.

Açılımı mı? Kuzey Kıbrıs İsrail Rus İran Konfederasyonu. Nüfus ve toprak onlara geçince olacağı bu değil mi?











Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu