InstagramKöşe Yazarlarımız

Siz Ne Yapıyorsunuz?






9 Haziran Avrupa Birliği Parlamentosu seçimleri sonrası; “Kıbrıslı Türklerin temsiliyeti kalmadı, Kıbrıslı Rumlar bizi istemiyor, bize seçimlerde destek vermediler, Avrupa Birliği iki yüzlü siyaset izliyor, Annan Planı’na biz evet verdik fakat Avrupa Birliği verdiği sözleri tutmadı” gibi temelden yoksun bir sürü saçmalık, ne yazık ki Türkiye’nin buradaki kukla yöneticileri ve muhalefet rolü üstlenmiş çevrelerce söylenmektedir.

2012 yılında Avrupa Parlamentosu’na yaptığımız ziyaretlerden birinde, Liberal Grup Başkanı Andrew Duff ile yaptığımız bir görüşmede, kendisini ziyaret eden UBP ve CTP milletvekillerinin kendisine ne söylediklerini sormuştum.

Verdiği cevapta; her iki milletvekilinin, “Biz Annan Planı’na evet dedik, Rumlar hayır dedi. Rumlar çözüm istemiyor” söyleminde bulunduklarını aktarmıştı.

Aradan geçen 12 yılda Ankara’nın ezberlettiği söylem hala daha taraflarca söylenmeye devam etmektedir.

Kıbrıs Türk toplumunun 1963’ten beri yaşadığı sıkıntılar belgelere dayalı olarak uluslararası tüm kuruluşlara ve devlet yetkililerine aktarılma yerine, Ankara’nın çıkarlarını ve yayılmacı anlayışına hizmet eden söylemler yapılması kime hizmet edildiğini göstermektedir.

Kıbrıs Türk toplumunun bir ferdi olarak Avrupa Parlamentosu’nda AKEL adına seçilip son beş yılda görev yapan Niyazi Kızılyürek’in, Libya ve Türkiye tarafından imzalanan deniz yetki alanı antlaşması, Ukrayna ile ilgili karar tasarısındaki tutumuyla ve Türkiye raporu ile ilgili oylamada çekimser kalması Türkiye’nin izlediği siyasetle örtüşmekteydi.

Burada sorulması gereken soru; Kıbrıs Türk toplumunun temsiliyeti nasıl sağlanacaktır?

Kolonici Türkiye hükümeti tüm çıkışları tuttuğuna göre burada görev sivil topluma düşmektedir.

“Ah! Vah” deyip şikâyet etmek yerine, adamızın gerçeklerini aktarmak, bunları raporlayarak uluslararası alanda söylem ve eylemlerle duyurmaktan başka çare yoktur.

2011 yılında bir grup sendikanın Avrupa Parlamentosu önünde “Turkey Hands off Cyprus” pankartı açması ve yaptıkları basın toplantısı ile bunun yapılabileceği gösterilmiştir.

Bundan telaşlanan Türkiye yetkililerinin Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Kıbrıs Türk Sanayi Odası ve Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası yetkililerine iki özel uçak ayarlayarak Brüksel sokaklarında hacılar gibi beyaz çarşaf giydirtip eylem yaptırması hala daha hafızalarımızdadır.

Avrupa Birliği ve Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmamız bize çok ciddi bir siyasi avantaj sağlamasına rağmen bunu ısrarla kullanmaktan kaçmamız ve örgütlerin Türkiye’nin güdümünde siyaset yapması, hedeften uzaklaşmamızı getirmektedir.

Rejimin üstünü örten, günlük ‘Ah! Vahlarla!’ “Avrupa Birliği bizim için hiçbir şey yapmıyor” söylemlerini duydukça “Siz ne yapıyorsunuz?” diye soruyorum.

Siz, aktarılan nüfus, değiştirilen demografik yapı, çevrenin kirletilmesi ve yok edilmesi, eğitimin din etkisine sokularak toplumsal varlığımızın ve kültürümüzü yok etmeye dönük kurgulanması, kumarın, fuhuşun, her türlü kaçakçılığın ve kara para aklamanın meşru hale getirilmesi, toprakların yağmalanması ve siyasi irademizin gasp edilmesi konularını raporlayıp Avrupa Birliği kurumlarına aktarıyor musunuz?

Benim gördüğüm; Türkiye ve buradaki seçmenlerini ürkütmeyen, Kıbrıslı Rumları ve Avrupa Birliği’ni eleştiren açıklamalarla günü geçiştirerek ayrılıkçı rejimin nimetlerinden yararlanmanın ötesinde hiçbir çalışma yok.

Unutmayın ki; ağlamayan çocuğa meme vermezler.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu