Kitap Okumak Dünyayı Kucaklamak
Yedi yaşımdan beri kitap okuyorum, obsesif bir şekilde.
Hep geç kalmış gibi okuyorum.
Günde iki üç saat, bazense dört saat.
Okumak aklın sınırlarını genişletmektir.
Kitap okumak dünyayı dolaşmaya çıkmak, hiç tanımadığın insanları ziyarete gitmek ve onların sırlarına ortak olmaktır.
Kitap okumak dünyayı kucaklamaktır.
Kitap okumak, başkalarının birikim ve deneyimlerinden faydalanmak, farklı kültür ve yaşamlardan haberdar olmak, öğrenmek, büyülenmek, çoğalmaktır.
En önemlisi, kesinlikle yalnız olmadığımızı ve sıradanlığı alaşağı edebileceğimizi anlamaktır.
Kitaplar kuşkulanarak sorgulamaya, oradan da hakikate varmanın yollarını açıtılar, hala daha açıyorlar benim için.
Ölüleri diriltiyor ve gelecekte olacak olanları fısıldıyorlar kulağıma.
Sadece Kıbrıs, Türkiye ve İngiltere değil, dünya edebiyatını takip ediyorum. Sadece majör ülke edebiyatlarını değil, minör ülke edebiyatlarının peşinden de gidiyorum.
İki tür okuyucu var sanırım bu adada, biri kitapların peşine düşer, diğeri ise kitabın onun ayağına gelmesini bekler.
Kitabın peşine düşenlerdenim ben.
Bazen durup okuduğum onca kitaptan yeterince faydalanabildim mi? Gerektiği gibi kullanabildim, değerlendirebildim mi diye düşünmeden edemiyorum. Bunun cevabını bulmak için dönüp dönüp tekrar okuyorum o kitapları.
Kendimi bildim bileli kitap okuma alışkanlığım çevrem tarafından destek görmedi.
Belki de onların bu ortak tavrı, yasak veya boş bir şey yapıyormuşum gibi davranmaları, okumaya daha bir kuvvetle yönelmeme neden oldu. Hiç olmazsa bundan dolayı minnettarım onlara.
Okumayı söktüğümden beri, sayılamayacak kadar çok yararını gördüm okumanın. Öncelikle kitap okumak gözlerimi açtı. İnanılmaz hazlar, serüvenler yaşadım.
Kitap okuma alışkanlığım nedeniyle kendimi yalnız hissetmedim, canım sıkılmadı. Kitap okumakla başkalarını dinlemeyi öğrendim.
Kitap okumak bütünüyle değiştirdi yaşamımı, yeni yollar, pencereler açtı, düşlerimi gerçekleştirmeme yardımcı oldu.
Zaten sonuçta belki de o kadar çok okuduğum için şair, yazar oldum.
‘Okumaya vaktim yok’ diyenlere inanmıyorum. Yirmi dört saat içinde okumaya ayıracak yarım saati bile olmaz mı insanın! ‘Okumak istemiyorum’ derlerse eğer daha dürüst olacaklar.
Yalnız bu arada kütüphanem doldu. Kalınlığına inceliğine göre seçiyorum artık alacağım kitapları. Sadece ince kitaplara yerim var artık. İnce kitapları daha çok seviyorum (çoğu şiir kitabı zaten) çünkü daha yoğun oluyor ince kitaplar.
Kütüphanem doldu bu nedenle sürekli ayıklıyor ve seyreltiyorum kitapları. Yer açmaya çalışıyorum. Bir daha dönüp okumayacağım veya kaynak olarak kullanmayacağım kitapları akraba veya arkadaşlarıma hediye ediyorum.
Herkese söylüyorum, kendi yazdığınız bir kitap değilse eğer, bana kitap hediye etmeyin lütfen, yerim kalmadı çünkü.