Dışarıda Yatmak
Zorda kaldığımda, gündelik rutinden sıkıldığımda veya fazla içip de araba sürmek istemediğimde dışarda, doğa ananın kucağında gecelerim.
Dışarda, açık havada yatma merakı Beat kuşağıyla veya Arthur Rimbaud ile başlamadı bende.
Yaz aylarında damda, verandada veya arka avluda asma talvarının altında yatırdık çocukken, gençken.
Eğlenceliydi o zamanlar dışarda yatmak.
Dışardaki bir yatakta, şezlongda veya hamakta yatmak başka, uyku-tulumunu doğrudan toprağa sererek yatmak başka tabii ki.
Dağda, ormanda kat kat yaprakların üstünde uyumak, sisler içinde uyanmaksa en güzeli.
Şanslıyız, ilkbahar, sonbahar ve yaz aylarında dışarda yatabiliriz bu adada. Yıldızların, ayın, Sirius’un, Venüs’ün altında uyumak müstesna bir deneyim.
Elbette yatakta yatmak kadar rahat değil doğada yatmak, ama unutulmaz bir deneyim, macera. Derin, deliksiz bir uyku uyuyamazsınız belki ama aşırı uçta bir deneyim yaşamış olursunuz, bedeli de doğru dürüst uyuyamamak olsun ne çıkar.
Ne ezan ne de çan sesi var dağlarda. Zihnimi açıyor açık havada, toprakta yatmak. Dönüşte epeyi imge getiriyorum oralardan, şiirlerim, öykülerim için.
Biraz zorlama olacak ama tek gecelik aşka veya çivili yatak üzerinde yatmaya benzetiyorum dışarda, açık havada yatma olayını.
Doğada gecelerken kuduz köpekler, tilkiler, tarla fareleri veya yılanlar değildir esas sorun, böceklerdir. Üstünüzde dolaşabilir, ısırabilir, sokabilirler sizi. Bu nedenle uyku-tulumunuzu nereye serdiğiniz çok önemli.
İnsanlardan uzak, sessiz ve manzarası güzel bir yer bulmalısınız kendinize. Çiyden korunmak için bir ağaç altına serin uyku-tulumunuzu. Ama dikkat edin de karınca yuvası üstünde olmasın.
Çiyden, böcekten, rüzgâr, vesaireden korunmak için çadır kurmayı tercih etmiyorum. Klostrofobik hissediyorum çadırda.
Gökyüzü ile arama giriyor çadır.
Daima arabanın bagajında hazırdır uyku-tulumum, yastık olarak kullandığım deniz havlum ve dış fırçam.
Peksemet, fıstık, ceviz de bulunur genellikle çantada. Bir tek su almam gerek.
Dağlarda yatmaya gittiğimde benim için kaygılanıyor bazı arkadaşlarım. Kaygılanmalarına gerek yok, kötülük yok dağlarda, bütün kötülükler şehirlerde.
Henüz kimseye rastlamadım gece dağlarda. Olur da rastlarsam, uzun beyaz saçlarım ve kırmızı suratımla eminim hayalet falan olduğumu düşünecektir: Dağların hayaleti!
Arada bir konfor alanından dışarı çıkıp dağlarda yattıktan sonra, yatağının yumuşaklığının, rahatlığının değerini çok daha iyi anlıyor insan.
İster önceden planlı, isterse doğaçlama olsun, daha önce hiç bulunmadığım bir yerde yatıp, daha önce hiç görmediğim bir manzaranın önünde uyanmak harika.
Rutinin, aynının, gündelik olanın dışına çıkmak, bir bakıma tatile çıkmak gibi benim için.