InstagramKöşe Yazarlarımız

Yeniden Şekillenen Orta Doğu ve Kıbrıs Sorunu






Orta Doğu yıllardır dünyanın kaynayan kazanı gibi hiç sönmüyor.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgecilerinden özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanan birçok ülke, aradan geçen yıllarda özgürlüğünü kademe kademe bölgedeki büyük güçlere geri devrediyor.

Bunun en büyük sebeplerinden biri ise bölgedeki petrol ve doğal gaz zenginliği.

Dünyada petrol ve doğal gaza olan arz arttıkça büyük ve güçlü ülkeler Orta Doğu’ya akın etmeye devam ediyorlar.

Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, İran, Türkiye

2010 Arap Baharı’nın başlaması ve sonuçları Orta Doğu’da güçler dengesinin değişmesine sebep olmuş, birçok Arap ülkesi iç savaş yaşamış, bölge yeniden dizayn edilmişti.

Bugünlerde eller yeniden dağıtılıyor.

İsrail-Filistin ile başlayan çatışmalar, Lübnan’a sıçramış, İran’ı çevrelemişti.

Amerika ve İngiltere’nin hatta batının çok büyük bir bölümünün destek verdiği İsrail’e karşı İran destekli milisler, Hizbullah ve arkalarında bir Rusya

Aslında cepheler belirlenmiş gibi görülse de savaş maliyetli bir süreç.

Rusya, olaya perde arkasından ABD, NATO ve AB’nin de dahil olması ile Ukrayna’dan çıkamayarak aslında çok ciddi para ve silah kaybı yaşadı.

Ve bu kayıpların sonunda, aslında Orta Doğu’yu kademeli olarak bırakmak zorunda kaldı.

Geçenlerde Rusya destekli Esad rejimi, direniş güçlerine karşı kaybetti.

Yani aslında beraberinde Rusya kaybetmiş oldu ve Orta Doğu’da kartlar Amerika’nın önderliğinde yeniden dağıtılmaya başlanıyor.

Peki bu denklemde Kıbrıs’ın pozisyonu ne olacak?

Bilindiği gibi Kıbrıs’ta hali hazırda bir çözümsüzlük var.

Türkiye mevcut durum sebebi ile üsteleri ve askeri ile burada konuşlanmış durumda.

Güney ise bir süredir yaptığı ikili anlaşmalarla siyaseten elini güçlendirmek için Yunanistan’ın yanında Amerika ve Fransa’ya da askeri üst hasis etti ve orada da ciddi bir silahlanma söz konusu…

İngiltere’nin hali hazırda zaten kendine ait 2 egemen toprak parçasında ülkede silahlı halde.

Yani yeniden silahlanan bir Kıbrıs söz konusu.

ABD Başkanı Biden’ın giderayak Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hristodulidis ile yaptığı görüşme ve NATO üyeliği söylemleri ise acaba ülkede açmaza giren Kıbrıs sorunu için nasıl bir hamle olabilir sorusunu akla getiriyor?

Şahsım adına hem silah hem NATO karşıtı biriyim.

Ama sanki ülkede ABD eli ile yeni bir denklem oluşturuluyor.
Düşünelim.

Türkiye NATO üyesi, İngiltere ve Yunanistan da.

Acaba kurgulanmaya çalışılan olası bir Kıbrıs sorununun çözümünün bir NATO şemsiyesi altına alınması mı?

Sonuçta tüm garantörler aynı zamanda NATO üyesi.

Güvenlik ve garantiler NATO şemsiyesi altında toplanması yeni bir öneri olabilir mi?

Hem AB üyesi bir Kıbrıs hem de NATO üyesi.

Peki böyle bir denkleme Türkiye nasıl bakar? Şu andaki siyasi duruşu gereği ret vermesi gerekiyor.

Peki bu denklemde Türkiye’ye de bir şeyler sunulur mu? Askeri üst? Yeni çıkarılacak doğalgazdan pay ve dağıtımın Türkiye üzerinden yapılması?

Eller nasıl dağıtılır bilmiyorum.

Ama Orta Doğu’da olduğu gibi Kıbrıs’ta da ABD’nin yeni stratejik pozisyonlar alacağı kesin. Trump’ın gelişi ile bunu daha yakından göreceğiz.

Üzücü olan ne biliyor musunuz?

Bu ülkede asıl söz hakkı olan Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumların söz hakkının pasivize edilmiş olmasıdır.

Başka güçler birlikte binlerce yıl yaşamış bu toplumları hiçe sayarak kendi güç denklemlerini entegre edecek gibi duruyor.

Ama ben “SİLAHLARDAN ARINMIŞ, BAĞIMSIZ VE BİRLEŞİK BİR KIBRIS” istiyorum.

Bu coğrafyaya kalıcı bir barış ve huzur, silahlarla değil ancak öyle gelir.











Başa dön tuşu