Yurt Sevgisi: Kıbrıs’ın Güzellikleri ve Sürdürülebilir Barışa Özlem
Yeni yıla hem umutla hem de beklenmedik kayıplar, adaletsizlikler nedeniyle üzüntü ve hayal kırıklıklarıyla girdik.
Yaşam böyle işte; bir tarafta üzüntüler ve hayal kırıklıkları diğer tarafta umutlar.
Bir yılın muhasebesini yapacak olsak; umut, mutluluk ve huzur ile hayal kırıklıkları, üzüntüler ve kızgınlıkların dengesi nasıl olur acaba?
Tabii ki umut ve huzur, her şeye rağmen sahip olmamız gereken ruh hali! Yoksa yaşam çekilmez olur.
Doğal güzellikleri, zengin tarihi ve kültürel değerleriyle Kıbrıs bir cennet, mutluluk, huzur kaynağı.
Trodos Dağları, Kıbrıs ve Avrupa biyolojik çeşitliliğinin yaşam alanı.
Trodos’a “Karlı dağ” derdi babam. Yılın bu dönemi kar yağar ve soğuk olur.
Oraya gitmesek de karın soğuğunu iliklerimize kadar hissederiz. Babam böyle soğuk olduğunda, kalın paltosu giyer, “Karlı Dağ karladı, hanım hade bir mercimek çorbası yap” derdi anneme.
Biliyor musunuz, çocukluk ve ilk gençlik anılarımda Trodos hiç yok.
İlk kez 1973 yılı yazında gittim Trodos’a.
O yaz, American Field Servis (AFS) öğrenci değişim programı kapsamında, 2 ay süreyle evimizde konuk olan, hala haberleştiğim Amerikalı arkadaşımı gezdirmek bizim için de bir fırsat olmuştu, adanın güzelliklerini keşfetmek için.
Bizim nesil Kıbrıs’ta Kıbrıs’tan mahrum olarak büyüdü.
Barikatlar kapalı, yollar tehlikeli diye, Kıbrıs’ı doğru dürüst gezemedik, tanıyamadık.
Okullarda, Türkiye’nin tarihini ve coğrafyasını öğrendik de kendi yurdumuzun tarihini, coğrafyasını ve kültürünü doğru dürüst öğrenemedik.
Müfredatta yoktu çünkü.
2000’li yıllara kadar da kendi ülkemizle ilgili özgün ders kitapları olmadı.
Gidip göremediğimiz yerlere hep özlem duyduk. Ülkemizin taşını, toprağını, dağlarını, ovalarını, ormanlarını, koylarını, köylerini, kasabalarını hep sevdik.
Kamran Aziz, “Kıbrısım” şarkısında ne de güzel ifade ediyor bu sevgiyi.
Kıbrıslılar, 2003’te karşılıklı geçiş kapıları olan barikatlar açılana kadar, onlarca yıl adanın “öteki tarafını” görme olanağından mahrum yaşadı.
Neyse ki Kıbrıslılar artık yurtlarının öteki yarısını ziyaret edip görme olanağına sahipler.
Kıbrıs, Kıbrıslıların ortak yurdu, bütünüyle hem de.
Sevgili Neşe Yaşın ne de güzel anlatmış yurdumuzun içinde bulunduğu durumu ve Kıbrıslıların ikilemini; “Yurdunu sevmeliymiş insan, öyle diyor babam. Benim yurdum ikiye bölünmüş ortasından, hangi yarısını sevmeli insan?”
Sevmek emek ister. Bireysel yaşamda da toplumsal yaşamda da yurt sevgisinde de emek ister.
Yurt sevgisi ne peki?
Yurt sevgisi, doğduğun, büyüdüğün ve kök saldığın topraklara duyduğun derin bir bağlılıktır.
Bu, sadece evimizin penceresinden gördüğümüz veya dolaşırken karşılaştığımız manzaraları sevmek ya da sınırlarını, toprağını ve her çakıl taşını birilerine karşı korumak değil aynı zamanda o toprağın insanlarına, doğasına, kültürüne ve değerlerine karşı sorumluluğu da içerir.
Yurt sevgisi sadece bir duygu değil, aynı zamanda bir eylem biçimidir.
Yurt sevgisi, özünde, toplumsal adalet ve eşitliği sağlamak için çalışmayı gerektirir.
Tüm renkleri ve farklılıkları ile herkesin eşit haklara sahip olduğu, adil ve demokratik bir toplum yaratmak için emek vermek, yurt sevgisinin en çarpıcı göstergelerinden biridir.
Hem bireysel hem de toplumsal olarak, birlikte daha iyi bir geleceğe yönelik çaba göstermeyi gerektirir.
Kıbrıslılar için yurt sevgisinden, gerçek ve samimi bir yurt sevgisinden söz edebilmek için hangi yarısında olursa olsun, ortak yurdumuz Kıbrıs adasının çevre, doğal, tarihi ve kültürel zenginlerini korumak, gözetmek, geleceğe taşımak için birlikte emek harcamayı gerektirir.
Kıbrıs için hayati öneme sahip olan iklim değişikliğiyle ortak mücadele, gelecek nesillere yaşanabilir ortak bir yurt bırakabilmek için şarttır
Kıbrıs’ın doğasını, tarihini, kültürünü ve tüm güzelliklerini gelecek nesillere aktarmak için barış içinde bir arada yaşamak şarttır.
Barış için ortak mücadele de yurt sevgisinin bir parçasıdır. Farklı kimliklere, dillere, kültürlere ve inançlara saygı duymak, karşılıklı anlayış ve hoşgörü içinde yaşamak, barışın ve birliğin temel taşlarıdır.
Kıbrıs’ın tüm halkları, birbirlerinin haklarına ve özgürlüklerine saygı göstererek, birlikte daha güçlü ve daha mutlu bir geleceğe yelken açabilirler.
Kıbrıs, Kıbrıslıların ortak yurdu haline nasıl gelebilir ki, eğer Kıbrıslılar birbirlerine sahip çıkmazsa, birbirlerinin sorunlarını kendine dert edinmez ve çözüm için dayanışma göstermezse, birbirlerinin kendi özgün kimlikleri, dilleri, kültürleri ve inanışları ile birlikte var olabilmesi, birbirlerinin ekonomik ve sosyal refahı, ortak zenginliği için emek harcamazsa, barış için ortak bir mücadele yürütülemezse?
Kıbrıs’ın her köşesinde barışın hüküm sürdüğü, insanların özgürce gezip dolaşabildiği, doğasını, tarihini ve kültürünü keşfedebildiği bir ada hayal ediyorum.
Bu hayalin gerçekleşmesi, barış ve refah içinde yaşanan bir Kıbrıs için, hep birlikte çaba göstermeliyiz.
Yeni yıl, yeni umutlar ve yeni başlangıçlar demektir. Kıbrıs için de yeni yıl, barış ve çözüm umutlarını tazelemek için bir fırsat olmalıdır.
Kıbrıs’ta kalıcı bir barışın sağlanması için herkesin elini taşın altına koyma, ortak mücadele için ayağa kalkma zamanı.
HADE!