InstagramKöşe Yazarlarımız

Bir Kalkınma Planı Meselesi






Nur topu gibi bir Kalkınma Planı meselemiz var.

Kalkınma planları, ekonomik, sosyal, çevresel ve mekânsal nitelikteki her tür plan, sürdürülebilir bir kalkınma için şart.

Lakin asıl mesele planların olup, olmamasından değil hangi mevzuata dayanarak, nasıl bir süreçle, ne kadar sürede, hangi paydaşlarla, ne kadar kapsayıcı ve katılımcı anlayışla hazırlandığıdır.

Bir planın hazırlanma süreci, o planın kendisinden daha önemli. Süreç ne kadar iyi olursa plan da o kadar iyi olur.

Kalkınma Planı meselesini, yıllarca Devlet Planlama Örgütü‘nde planlama uzmanı olarak çalışmış ve bu kurumun müsteşarlığını yapmış sevgili Işılay Yılmaz’ın sosyal medya paylaşımından öğrendim.

Işılay Yılmaz, saygın, bilgisine ve kişiliğine güvenilir bir bürokrat oldu hep. O söylüyorsa, gerçekten de bir mesele var demektir.

Geçtiğimiz günlerde bir haber çıktı basında: “Lefkoşa’da bir otelde Kalkınma Planı Lansmanı programı düzenlendi

Nerden çıktı bu “Kalkınma Planı Lansmanı?”

Kalkınma Planı Tanıtımı” mı diyeceklerdi de “lansman” yakıştırması yaptılar acaba?

Lansman” kelimesi Fransızcadan gelir. Yeni bir ürünün pazara sunulması, kişilere ürünün tanıtılması demektir. Ürünü daha geniş bir kitleye tanıtmak amacı ile yapılır.

Özellikle inşaat sektöründe çok sık kullanılır. Kalkınma Planının, taşınmaz mal satarmışçasına ya da bir inşaatı pazarlarmışçasına lansmanı ya da tanıtımı diye bir şey olamaz.

Tanıtım” etkinliğine olsa olsa “plan taslağının paydaşlarla tartışılmaya açılması” denilebilir.

Olması Gereken: Mevzuat Ne Diyor?

Kalkınma Planı hazırlanması federe devlet zamanından beri bir Anayasal gereklilik.

1975 Anayasası’nda bu konuda düzenleme vardı. 1976 yılında önce yasayla Devlet Planlama Örgütü kuruldu, ardından da uzun vadeli kalkınma planları ile ilgili usul ve esasları düzenleyen yasa yürürlüğe kondu.

1985 Anayasası’nda da kalkınma planı hazırlanmasını emrediyor. 134’üncü maddesi der ki: “Ekonomik, sosyal ve kültürel gelişim bir plana bağlanır. Bu plan doğrultusunda kalkınma gerçekleştirilir. Planlamayla ilgili (..) izlenecek ilkeler ve planın bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesi, yasayla düzenlenir”

Anayasa ve “34/1976 sayılı Uzun Vadeli Kalkınma Planının Yürürlüğü ve Bütünlüğünün Korunması Yasası” hala yürürlükte.

Bu yüzden de bir planın “Beş Yıllık Kalkınma Planı” adını alması için yasada belirtilen süreçlere, usullere, esaslara ve yöntemlere uygun olarak hazırlanması, Cumhuriyet Meclisi’nden onaylanarak yasallaşması gerekir.

Uygulama ve Deneyim Ne Söylüyor?

Yürürlükteki mevzuat uyarınca, Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlığı, sektörel komisyonların toplantılarını kapsar. Bu komisyonlarda şekillenir, plan taslağının parçaları.

Komisyonların çalışmalarının, ilgili sektörler konulardaki yetkili bakanlığın başkanlığında, ilgili daireler, sivil toplum örgütleri meslek odalarının katılımıyla ortak akılla yürütülmesi gerekiyor.

Sektörel komisyonların çalışmaları sonunda sektör raporları çıkar. Bu raporlara dayanarak 5 Yıllık Kalkınma Planı taslağı hazırlanır.

Yasa gereği olarak, hazırlanan plan taslağı ilgili tüm kurum, kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinin de temsil edildiği Sosyal ve Ekonomik Konsey’de tartışmaya açılır ve paydaşların görüşleri alınır.

Danışma süreci sonrasında plana son sekli verilir ve Bakanlar Kurulu onayına sunulurdu. Son adımda plan taslağı Cumhuriyet Meclisi’e sunulur. Meclis onayının ardından yasallaşarak Beş Yıllık Kalkınma Planı olarak yürürlüğe girer.

Bugüne kadar 4 Kalkınma Planı hazırlandı. 1978-1982, 1988- 1992, 1993-1997 dönemi için hazırlamış ilk üç plan zamanında Meclis tarafından onaylanarak yürürlüğe girmişti.

Beş Yıllık Kalkınma Planlarının sonuncusu 1999 – 2000 döneminde hazırlandı. Ne var ki, dönemin koalisyon hükûmet bozulunca plan tamamlanarak yürürlüğe konulamamıştı.

Sonuç olarak 30 yıla yakın bir süreden bu yana bir kalkınma planımız yok. Yıllardır işler programlarla, protokollerle yürütülüyor.

Beş Yıllık Kalkınma Planı komünist işiymiş, çok devletçiymiş, liberal ekonomide piyasa ekonomisinde planlama olmazmış, demode kalmış artık plan yapma yöntemi” diyenler var.

Klasik iktisattın babası Adam Smith’in meşhur sözü “laissez-faire, laissez-passer” yani “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” anlayışı ile “saldım çayıra mevlam kayıra” sürükleniyoruz

Üç kalkınma planın hazırlık çalışmalarında da yer aldım. O dönemde, Şehir Planlama Dairesi Çevre ve Fiziki Planlama Sektörü Komisyon çalışmalarının merkezinde yer alırdı, Bakanlık adına da koordinasyonu ve sekretaryasını yürütürdü, Devlet Planlama Örgütü ile birlikte. Anladığım kadarıyla şimdi Şehir Planlama Dairesi’nin adı var kendi yok bu süreçte.

Şehir Planlama Dairesi’nde görev yapan Şehir Plancılarının tamamı ya Daireyi ya da Şehir Plancıları Odasını temsilen aktif olarak katılırdı bu toplantılara.

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve bağlı meslek odalarının tümü, mutlaka ilgili bir sektörel komisyonda temsil edilir, çalışmalara katılırdı.

Şehir Plancıları da yok bu süreçte anladığım kadarıyla. İyi de kim hazırladı taslaktaki 11 sayfalık “Yaşanabilir Mekanlar, Sürdürülebilir Çevre” bölümünü?

Önceki deneyimlerden yararlanmak, öğrenmek, dersler çıkarabilme önemli bir meziyettir. Ağır, aksak, eksik ve hatalı da olsa, 5 yıllık kalkınma Planları, katılımcı bir süreçle hazırlanıyordu.

Merak ettim, Devlet Planlama Örgütü’nün web sitesine baktım, bilgi edinmek için.

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın “14 Farklı Sektörden Katkılarla Hazırlandığı, Devlet Planlama Örgütü’nün koordinatörlüğünde yürütüldüğü, 14 farklı sektörde Özel İhtisas Komisyonları oluşturulduğu, bu komisyonlarda; iş insanları, akademisyenler, sivil toplum örgütleri, kooperatifler ve diğer kuruluşların temsilcileri aktif rol almış ve planın oluşturulmasına değerli katkılar sağlandığı, toplamda 350 kişi ile yoğun bir çalışma yürütüldüğüne” dair bilgiler var web sayfasında.

Bu ihtisas komisyonunda kimler vardı, hangi sivil toplum örgütleri davet edildi ve katılım gösterdi acaba? Komisyonlar ne kadar süre çalıştılar? Sektör raporların hazırlanmasında paydaşlar nasıl rol üstlendi? Bilgi almaya, öğrenmeye çalıştım.

Anladığım kadarı ile Şehir Plancıları Odası, Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği bu surecin parçası değiller.

Kim bilir daha kaç önemli sivil toplum örgütü ya da meslek odası sürece dâhil edilmedi. Şeffaflık ve hesap verebilirlik gereği bu konuda bilgi verilmeli.

Söylenecek, dikkat çekilecek çok konu var taslakta.

Yaptığımız her şeyi daha iyi duruma getirmek için geliştirmek yerine, hepten yitirdik, yitiriyoruz, iyi yaptıklarımızı bile bozuyoruz.

Çok yazık!











Başa dön tuşu