InstagramKöşe Yazarlarımız

Trump–Putin ve AB –Ukrayna-Türkiye Ekseni






Trump’ın ABD başkanlık koltuğuna geçmesi ve dünyanın onunla sınavı, hızlı başladı.

Gelişi ile birlikte yayılmacı ve zorba bir devlet başkanı modelini başta çevresindeki ülkelere, sonrasında ise müttefik ülkelerine hissettirdi.

Grönland’ı istemesi, Kanada’yı eyalet yapma hayali, Panama Planı derken birçok müttefik ülkeye ek vergiler getirmesi ona karşı bir gard oluşmasına sebep oldu.

Ama bununla da yetinmeyerek Filistinlilerin Gazze’den sürülerek oranın işgal planı ve son olarak Ukrayna devlet başkanı Zelenski ile oval ofisteki restleşmeleri müttefikleri için bardağı taşıran son nokta oldu.

Dıştan uyguladığı politıkayı kendimce yorumlayacak olursam, bana göre şu an Trump ABD’nin mevcut global ekonomik ve askeri gücünü daha dominant kullanmaya çalışıyor.

Ama eski ekonomik ve askeri gücünde olmadığının kendi de farkında. Bunu ancak güçlü ülke veya ülkeleri yanına alarak başarabileceğini biliyor.

Tutunmaya çalıştığı bu dominant tavır beraberinde elbette birçok demokratik ilkeyi de kesip atacak gibi duruyor.

Bunu Avrupa Birliği ile yapabilir mi? AB’nin ortak politikası gereği demokratik ilkeleri fütursuzca atması söz konusu değil!

E savaş konusunda da bir ve ikinci dünya savaşlarında dersini aldığı için koşulsuz girme durumu yok!

Doğal olarak Trump kendine benzeyen en yakın lider olan Putin ile iş birliğine soyunmuş görünüyor.

Düşünsenize; ABD ve Rusya müttefik.

Daha önce dünyayı farklı kutuplarla dengeleyen iki güç müttefik. Bunun adına dünyayı bölüşmek denir! Birleşen ABD ve Rusya’ya kim kafa tutabilir ki?

Tam da bunun ilk ayağı olan adım bana göre oval ofiste, tüm dünyanın gözü önünde Zelenski’ye yapıldı geçen gün.

Trump ve bakanının Zelenski’ye karşı zorba ve iğrenç tutumu, Rusya ile Ukrayna’yı parselleme planı işleme sokuldu.

Ama Trump’ın bence beklemediği AB’nin bu kadar güçlü Zelenski ve Ukrayna’nın arkadaşında eksiksiz duracağıydı.

İngiltere dahil! Ki biliyorsunuz İngiltere ABD’nin en yakın müttefiki.

Destek açıklamaları sonrası AB, İngiltere Kanada ve Türkiye’nin de içinde olduğu geniş de bir aile pozu vermişler.

Tabi Zelenski geri vitesi atarak bugünlerde Trump’a methiyeler düzüp, değerli madenleri ABD’ye vermeye ve savaşı bitirmeye hazır olsa da bana göre AB mesajı almış görünüyor ki silahlanma ve savunma için ilk etapta 800 milyar euro ayıracağını açıkladı.

Bunun yanında Avrupa ülkelerinde bütçesi güçlü olan ülkeler ayrıca kendi içinde de silahlanma ve savunma hazırlıkları için bir bütçe çalışması yapıyor. Örneğin Almanya 500-600 milyar euro gibi bir rakamı gözden çıkardığını söylüyor.

AB ülkelerinden Polonya belki de yıllardır NATO şemsiyesi altında toplanan AB’nin durumunu en iyi anlatan ülkelerden biri olabilir.

500 milyonluk Avrupa, 200 milyonluk ABD’den, 150 milyonluk Rusya’ya karşı kendisini korumasını bekliyor

AB’nin bu savunma oluşumu tabi ki sadece silah değil askeri güç konusunda da genişlemeyi öngörüyor.

Bu minvalde Türkiye yaklaşık bir milyonluk ordusu ile Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ilk on askeri gücü olarak duruyor.

Bu, bir süredir AB parametrelerine uymayan ve AB sürecinden uzaklaşan Türkiye için sürecin yeniden başlaması adına bir şans olarak duruyor.

Keza Erdoğan’ın birkaç gün önce “Türkiye’siz bir AB güvenliği düşünülemez”, “Türkiye’nin Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olarak, Avrupa Birliğine üyelik sürecimizi stratejik önceliğimiz olarak görüyoruz” demeçleri ve Ukrayna savaşında tarafsız, arabulucu tutumu yerine AB aile fotoğrafında artık taraf olarak bulunmasını açıklıyor.

Bakalım ileriki günler ABD–Rusya ittifakı, AB’nin yeni savunma oluşumu ve yeni müttefikleri ile oluşturacağı ittifak ve tüm bu konulara sessiz duran Çin dünyayı nasıl bölecek.

Barış dolu günler dilesem de gerçek belli ki öyle olmayacak gibi…













Başa dön tuşu