InstagramKöşe Yazarlarımız

Hürriyet Kavgası






Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler / dalga dalga aydınlık oldular, / yürüdüler karanlığın üstüne. / Meydanları zapt ettiler yine

Şiir Nazım Hikmet’in, siz belki Timur Selçuk tarafından bestelenip Grup Yorum tarafından icra edilen marş halini bilirsiniz.

28 Nisan 1960’da Beyazıt Meydanı’nda Menderes hükümetine karşı “Hürriyet isteriz” sloganlarıyla yürüyen öğrenciler, polis kurşunlarına hedef oldular. Turan Emeksiz isimli genç, bu olayda öldürüldü.

Halkevlerini ve Köy Enstitülerini kapatan Menderes hükümeti; Türkçe ezanı kaldırmış, tarikat ve cemaatleri hortlatmış, ülkeyi dış borç batağına sürüklemiş, 6-7 Eylül olaylarını tertiplemiş, gençleri Kore’ye ölmeye göndermişti.

Tüm bunlar yazılmasın diye basın özgürlüğünü rafa kaldıran bir yasa 1957’de yürürlüğe konmuş, binlerce emekçi hapse atılmıştı.

Buna rağmen haber yapmaya çalışan gazeteler kapatılıyor, matbaa makinelerine el konuluyordu.
İstibdat karşısında direnişin merkezi olan üniversiteler abluka altındaydı. Polis her yerde öğrencileri taciz ediyor, üniversitelere zorla giriyor, keyfi göz altılarla gençleri yıldırmaya çalışıyordu.

Meclis içi muhalefet de farklı bir durumda değildi. CHP’nin miting yapması yasaklanmış, demeçlerini yayınlayan gazeteler kapatılmış, İsmet İnönü’ye Meclis oturumlarına katılma yasağı verilmiş, izin almadan şehir değiştiremeyeceği kararı alınmıştı.

***

Nazım Hikmet 1962’de “Hürriyet Kavgası” şiirini yazarken, tüm bu olaylar sona ermiş gibi görünüyordu.

Beyazıt’ta şehit düşen / silkinip kalktı kabrinden, / ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını / yıktı Şahmeran’ın mağarasını

Evet Turan Emeksiz’in ölümü ile kitlesel eylemler durdurulamaz bir ton kazandı. Olaylar öyle bir hızla gelişti ki, sadece 2 ay sonra Menderes hükümetinin sonu geldi.

27 Mayıs’ı sıradan bir darbe gibi anlatan liberaller; Menderes hükümetinin fikir, düşünce ve ifade özgürlüğüne, demokrasiye, azınlıklara, halkın eylem hakkına ve ülkenin dış politikasına ilişkin sicilinden söz etmeyi hiç sevmezler. Onlara göre “ha 12 Eylül, ha 27 Mayıs, hepsi de darbe canım!

***

Gericiler ve liberaller için 27 Mayıs bir felakettir. Kemalistler için ise “devrim!” Nazım ise ne birisidir ne ötekisi… Nazım Hikmet’in devrim ufku çok daha ileridedir. O bir komünisttir…

Manifesto’da da dendiği gibi halkın “acil hedeflerine ulaşması ve o andaki çıkarlarının hayata geçmesi için mücadele eden ama aynı zamanda; bugünkü hareket içinde, hareketin geleceğini de temsil eden ve gözeten” bir komünist.

Tam da bu nedenle şiiri, karanlığın üstüne yürüyen on binlerin yanında, kalbi yıkılan Menderes hükümetinin ardından sevinenlerle beraber, aklı geleceği kuracak örgütlü iradededir!

Çünkü o bugünkü hareket içinde, hareketin geleceğini temsil ettiğini bilincindedir. Ayağını bugüne basar, gözleri ile yarına bakar! Kalbi bugünde atar, beyni yarını düşünür! Şiirinin sonunda, kaleminden şu satırlar dökülür:

Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar / Dinleyin duyduğunuz çakalların ulumasıdır / Safları sıklaştırın çocuklar / bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır

***

Hürriyet, özgürlük demek…

Bugün her kökenden, her inançtan, her yaştan Kıbrıslı Türk için özgürlük kavgası, kendi vatanında kendi kararlarını alabilmek kavgasıdır.

İşbirlikçilerin tüm heybeti ile üzerine çöktükleri irademize ve AKP’nin kendi keyfince tasarlamak istediği kimliğimize sahip çıkma mücadelesidir bugün özgürlük kavgası…

Yüce özgürlük sözcüğünü istismar etmek isteyen gericilere ve onlara çanak tutan liberallere rağmen, özgürlük kelimesine yeniden sahip çıkma mücadelesidir.

Bu uğurda zafer gibi görünen yenilgilerden, yenilgi gibi duyumsanan zaferlerden geçmek de mümkündür. Ama marifet yenilginin kederine, zaferin rehavetine kapılmamaktır.

Maharet her koşulda bayrakları yukarda tutmak, safları sıklaştırmak ve bugünün içinden yarına bakmaktır. Çünkü “bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır













Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu