‘Memleket’ mi? Sattık, Gitti!
Uluslararası hukukun yok sayıldığı, sadece orman kanunlarının geçerliği olduğu, içine gireni sindiren bir yapı olmaya devam ediyor ‘kktc’
Büyük devletlerin tüm pisliklerini döndürdükleri bir arka bahçe burası, günden güne de gözlerimizin önünde daha kötü bir noktaya sürükleniyor.
Bizler de hala, sadece cılız bir sesle ‘memleket’ diye sayıklamaya devam ediyoruz. Evet, ‘memleket’…
Ama yakında Kıbrıslıların olmayacak bir memleket! Kıbrıs, gözlerimizin önünde parsel parsel satılıyor; bizler de hiçbir şey yapmayarak sadece ‘memleketimizin’ satılmasını izliyoruz. Unutmayın, bazen bir suç karşısında susmak, o suça ortak olmaktır.
“Resmi olarak ilhak olmuyorsa, bari parayla satın alalım”
Bundan yarım asır önce, Türkiye’nin müdahalesi ile adanın kuzeyinde el konulan Kıbrıslırum malları, önce adanın güneyinden göç eden Kıbrıslıtürklere, barınabilmeleri için “eşdeğer mal” olarak verildi.
Ancak Türkiye’den gelen nüfusun sayısı gün geçtikçe arttığı için 1994’te “İTEM Yasası”nda değişikliğe gidilerek adanın kuzeyindeki Kıbrıslırum malları için ‘kktc koçanı’ verilmeye başlandı.
Bu değişiklikten önce, taşınmaz mallara sadece “tasarruf belgesi” verilebiliyordu, tıpkı şu an güneyde kalan Kıbrıslıtürk mallarında yaşamak isteyen Kıbrıslırumlara sadece “tasarruf belgesi” verildiği gibi…
Peki, bu yasa değişikliğinden tam 30 yıl sonra gelen, adanın kuzeyinin resmi olmayan bir ilhakı tadında olan, yeni ‘yasal kılıfa’ birlikte bakalım mı?
“… Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan ve aynı hakkı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarına veren devletlerin tabiiyetinde olan gerçek veya tüzel kişilerin, aynı yöntemle 3 adet apartman satın alma izni verilebilir…”
Merak ediyordum da ‘kktc’yi tanıyan devletler hangileri? Türkiye dışında kim tanıyor ‘kktc’yi? Neden bu şekilde yazma gereği duyuldu acaba? Örtmeye mi çalışıyorsunuz yoksa, adanın aslında Türkiye’ye satılacağı gerçeğini, sayın UBP vekilleri? TC Elçiliği’nin tasarıyı hem desteklediği hem de hazırlanmasında önemli rol aldığı gizlenmiyor oysa…
Bir de şu noktası dikkatimi çekiyor: bir kişi üzerine üç konut alıp ne yapacak? Üç konutta aynı anda oturma ihtimali yok. Peki, neden bizlerin topraklarında, başkalarına bu kadar konut alma hakkı veriliyor?
Konu gerçekten ‘barınma’ mı sizce? Oturun ve üzerine iyice düşünün. Ortaya atılan ‘Türkiyeleştirme’ iddiaları o kadar da absürt duyulmuyor şimdi, değil mi?
Adanın kuzeyinde kaç tane savaş suçu, kaç tane insan hakları ihlali görmezden geliniyor sayamıyorum artık…
Çünkü gün geçtikçe sayıları artmaya devam ediyor. Rant düzeninden beslenen akbabalar doluşmuş etrafımıza.
O kadar bir alışmışlar ki rant düzenine, oradan gelen para o kadar bir kör etmiş ki gözlerini, kendi memleketlerini, kendi yuvalarını sattıklarını, buna aracı olduklarını henüz algılayamıyorlar. Bu rant düzeni hep böyle devam edecek sanıyorlar…
Ama gün gelir devran döner, yabancılara satacak toprak da kalmaz elde… Başınızı nereye sokacağınızı şaşırırsınız.
“Memleket mi? Sattık, gitti!”