Eşit Hak ve Adalet Sendikası (HAKSEN) Başkanı Eren Büyükoğlu, Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC arasında imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması‘nda kamu çalışanlarını yakından ilgilendiren konularla ilgili, ülkedeki öznelerin haberi dahi olmadan taahhütlerde bulunulmasına tepki gösterdi
Büyükoğlu: Her türlü dayatmanın toplumsal direnişle karşılaşacaklarını ‘taahhüt’ ederiz
Büyükoğlu açıklamasında sendika olarak her türlü yasal düzenlemeyi tümden reddeden bir duruşta olmadıklarını belirtirken, herhangi bir düzenlemenin gerekli olduğu düşünülüyorsa bunun Kıbrıs’ın kuzeyinde, konunun özneleriyle birlikte şekillendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Büyükoğlu emir alarak buradaki toplumsal hak ve özgürlükleri kısıtlamak isteyenlerin ise her türlü toplumsal direnişle karşılaşacağını ‘taahhüt’ etti.
“Değişikliklerle ilgili tarih dahi verilmiş olması ise dikkat çekicidir”
Büyükoğlu’nun açıklaması şöyle:
Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması’nda gerek kamu çalışanları, gerek Toplu İş Sözleşmeleri ve sendikalarla ilgili taahütleri basından takip etmekteyiz.
Pakette kamu ile ilgili “Sendikalar Yasası’nın güncelleneceği; İş Yasası, Toplu Sözleşme ve Grev Yasası ile uyumlaştırılacağı”,“Kamu Görevlileri ile Üst Kademe Yöneticiler yasalarında değişiklik yapılacağı” ve de “Ek mesailerin kamu maliyesi üzerindeki yükü azaltılacağı” taahhüt edimektedir. Bu konularla ilgili detaylar ortada yokken, değişikliklerle ilgili tarih dahi verilmiş olması ise dikkat çekicidir.
“Hak ve özgürlükleri zayıflatmak niyetinde olduğunu düşündürmektedir”
Kamudaki çalışma yaşamında bazı sıkıntıların bulunduğu herkesin malumu olduğu gibi, bugünün koşullarına uygun düzenlemelerin konuşulması da anlaşılabilirdir. Ancak burada anlaşılamaz ve kabul edilemez olan, konunun ülkemizde, meselenin özneleriyle değil de, başka bir merkezde kararlaştırılarak, ‘emir uygulayan’ pozisyonunda uygulamaya sokulmak istenmesidir. Yine pakette gerek -TC Elçiliği’nin onaylayacağı- medyaya 3 milyon TL verileceğinin belirtilmesi, gerekse de sendikalar yasası ve grev haklarının pakette yer alması, paketin ülkemizdeki toplumsal muhalefeti, hak ve özgürlükleri zayıflatmak niyetinde olduğunu düşündürmektedir.
“Can çekişen özel sektörle alay etmektir”
Paketten çıkan başka bir sürpriz ise 14 Milyon TL’lik yeni Cumhurbaşkanlığı sarayıdır.
Özel sektörde çalışan insanımız halen hükümetin söz verdiği bin 500TL’lik yardımları bekliyorken, hiçbir şekilde acil ihtiyaç durumu bulunmayan yeni Cumhurbaşkanlığı sarayı inşaatı için 14 Milyon TL kaynak ayrılması, pandemi ve TL’nin değer kaybı sonrası can çekişen özel sektörle alay etmektir. Bankalarda milyonlarca sterlini olanlardan Servet Vergisi alınmaz, memleketi yöneten büyük sermaye kesimleri vergi muafiyetleri adı altında doğru düzgün vergi ödemezken, milyonlarca TL’lik kaynak keyfi saray inşaatları için ayrılabiliyorken, hükümet ‘özel sektöre kaynak’ için kamu çalışanlarının maaşlarını hedef göstermeye devam etmektedir. Oysa bugün hükümetin kaderine terk ettiği birçok özel sektör çalışanının tek güvencesi maalesef ki ailesindeki kamu çalışanlarının düzenli alabildiği maaşlarıdır. Yine hükümetin “ne haliniz varsa görün” dediği esnaf, bugün bir nebze satış yapabiliyorsa bu, hedef gösterilen kamu çalışanının maaş güvencesi sayesindedir.
“Kimse rüyasında dahi görmemelidir”
Hal böyleyken, bizlerin mücadelesi kamu çalışanlarının haklarının geriye giderek, toplumun iyiden iyiye fakirleşmesi değil, kamuda haklara sahip çıkarak, özel sektördeki koşulların iyileştirilmesi ve insanca bir noktaya gelmesi içindir. Kamudaki çalışma yaşamıyla ilgili yasal düzenleme ihtiyaçlarını tümden reddetmemekle birlikte, böyle bir düzenleme gerekliyse, bu konuların Kıbrıs’ın kuzeyinde belirlenmesi ve yine özneleriyle birlikte tartışarak gündeme getirilmesi gerektiğine dikkat çekeriz. Emir uygulayarak kamu çalışanlarının haklarının budanabileceği ve sendikal hareketi zayıflatılabileceği hayalini kimse rüyasında dahi görmemelidir.
HAKSEN olarak halktan aldığı destek tartışmalı durumda olan Ersan Saner hükümetinin, emir almak konusunda aşmaması gereken çizgiyi bildiğini umut eder, aksi durumda her türlü toplumsal direnişle karşılaşacaklarını “taahhüt” ederiz.