Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Celal Özkızan, Parti Meclis Üyesi Mimar Mustafa Batak, Mimar Ali Kemal Piyale ve İnşaat Mühendisi Ali Özsoy, Emeğin Gündemi programına katılarak “Deprem“, “İmar Planı” ve “İmar Affı” başlıkları altında açıklamada bulundular
Özkızan: 23 yıllık AKP iktidarında her konuda denetimler ortadan kaldırıldı
Özkızan, yaşanan depremin büyük bir deprem olduğunu, ancak böyle bir yıkımın açıklamasının sadece deprem olmadığını aktardı. Maddi sıkıntısı olup evini ruhsatlandıramayan insanların imar barışından yararlandığını aktaran Özkızan, bu konuyu sadece depreme karşı güvenlik önlemi almak olarak değil, daha geniş anlamda sosyal ve ekonomik sıkıntıların da göz önünde bulundurularak yorumlanması gerektiğini vurguladı.
Özkızan, deprem güvenliği konusuna gelmeden sosyal konut politikalarının da gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Özkızan, AKP hükümetinin 23 yıllık tarihine baktığımızda, her konuda denetimlerin ilk önce yavaş yavaş, sonra da hızlı bir şekilde ortadan kaldırılmış olduğunu görmekteyiz dedi.
“Denetimin kurumsal ve özerk bir yapıda olması gerekmektedir”
Ülkemizde kaygımızın denetim nasıl sağlanır değil olduktan sonra bir yol bulunur diyen Özkızan, asıl sorunun karşımızda bu kaygıya sahip olmayanların bulunmasıdır şeklinde konuştu. Denetimin kurumsal ve özerk bir yapıda olması gerekir diyen Özkızan, KTMMO’nun bu yapıda olup görevini yerine getirebilecek bir durumda olduğunu söyledi.
Özkızan, denetim sadece proje denetimi değil, proje onaylandıktan ve binanın yapılış süreci bittikten sonra dahi denetimin devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.
Denetimin halkın kaygılarını taşıyan kurumlar tarafından yapılmasının önemini vurgulayan Özkızan, özel denetim şirketlerinin varlığına dikkat çekti ve halkın hassasiyetini piyasalaştırma tehlikesinin görülmesi gerektiğini aktardı.
Batak: Oy uğruna o bölgeye imar barışı yaptılar
Mustafa Batak, AKP’nin depremin üçüncü gününden itibaren yaydığı önlenemezdi propagandasının kabul edilemez ve yalan olduğunu, deprem bölgelerinde bazı binaların hala sağlam olduğunu, bazılarının ise enkaza dönüştüğünü belirtti.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oy toplama uğruna o bölgeye imar barışı sözü vardı diyen Batak, imar barışı kendi imkanlarıyla konutlarını yapan insanların evlerinin ruhsatlandırmasını içermekteydi açıklamasını yaptı. İmar barışı sonrası hiçbir denetim ve kontrolün gerçekleşmediğini de ekleyen Batak, ardından da bu felaketin yaşandığını aktardı.
Batak, çoğu enkaza bakıldığında 35-40 sene önce Kıbrıs’ta kullanımı bırakılan demirlerin kullanıldığını, betonların binayı ayakta tutacak güce sahip olmadığını, kolonların kesildiğini, içine briket yerleştirildiğini gördüklerini söyledi.
Denetim sürecinin ortadan kaldırılmasıyla, meydanın para hırsıyla hareket eden sermayeye bırakıldığının altını çizen Batak, onların da en ucuza nasıl mal ederim düşüncesinde olduğunu anlattı.
“Tatar, UBP ve onun gibi sermayenin peşinde koşan ve çıkarını gözeten kesimlerin karşısında duracağız”
Pandemi hastanesi, Mağusa hastanesi ve son olarak külliyenin vizesiz olarak inşa edildiğini söyleyen Batak, pandemi hastanesinin elektrik düzeninin Türkiye’de olduğu gibi yapıldığını sonrasında fark edilip yeni baştan düzeltildiğini, maliyet üstüne maliyet çıkardıklarını kaydetti.
Batak, önceden vize alınarak yapılsaydı bunların yaşanmayacağını da aktardı ve kim bilir külliyede nelerle karşılaşacağız dedi.
Batak, Ersin Tatar, UBP ve onun gibi sermayenin peşinde koşan ve çıkarını gözeten kesimlerin karşısında duracağız diyen Batak, işimize sahip çıkıp, halkın bu dönemde artan hassasiyetini görerek, kamusal anlamda bir denetim mekanizması oluşması için gerekli unsurları oluşturacağız açıklamasını yaptı.
Şu an için var olan binaları denetleyecek kamusal mekanizmalar yok diyen Batak, proje mühendisleri ve mal sahiplerinin denetim için talepte bulunması gerektiğini anlattı. Batak, bu ülkede sağlıklı yapılar istiyorsak her aşamada denetimi talep etmeliyiz şeklinde konuştu.
Piyale: İnsan hayatını hiçe sayan yapılar
AKP’nin depremin yıkıcı sonuçlarının bir kader olduğunu empoze etmeye çalıştığını dile getiren Piyale, “bu kader değildir, ihmal kaynaklıdır, insan hayatını hiçe sayarak yapılan yapıların sonucudur” ifadelerini kullandı. 99 depremi Türkiye’de yapı denetiminin olmamasının ne kadar kötü sonuçlar doğurduğunu bizlere göstermişti diyen Piyale, üzerinden yıllar geçse de ileriye değil daha da geriye gidildiğini söyledi.
Piyale, 2012 yılında Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin devre dışı bırakıldığını söyledi ve ekledi “AKP’nin 20 yıldır sermaye yanlısı insana değer vermeyen politikalarının, inşaat sektörüne yansımış halinin sonuçlarını yaşıyoruz”.
“Bina sağlamlık denetimi için devlet politika geliştirmeli”
Piyale, Kıbrıs’ta bina sağlamlık denetimi için devletin bir takım politikalar geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Mevcut yönetimin Türkiye’den çok da farklı zihniyette olmadığını belirten Piyale, bizlerin örgütlü bir şekilde sesimizi yükseltmemiz gerektiğinin altını çizdi.
Ülkemizde vizesiz projelerin de olduğunu söyleyen Piyale, külliye, Pandemi Hastanesi ve Mağusa Devlet Hastanesi’nin vize alınmadan yapıldığını belirtti. Mağusa Devlet Hastanesi’nin 3 sene içinde ise bir tadilat projesinin yapılması gerektiği gündeme geldi diyen Piyale, tadilat projesinin gerçekleştiğini, yapılan tadilat projesinin parasını bizlerin yani halkın ödediğini ifade etti.
“KTMMO gibi bir değere toplum olarak sahip çıkmalıyız”
Piyale, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ne emirname ne imar planı açıklamanın vahimliğine değindi. Bu açıklamanın yorumlanabilecek bir tarafının olmadığını söyleyen Piyale, imar planı ve denetimler olmadan yapılan binaların sonuçları açıktır dedi.
Piyale, KTMMO gibi bir değere toplum olarak sahip çıkmalıyız açıklamasını yaptı.
Özsoy: Son yıllarda denetimler belediyelere ve yapı denetim firmalarına bırakıldı
Ali Özsoy, az eğitim almış insanları kandırabileceğini düşünün AKP’nin, depremin yıkıcılığını ön planda tutmaya çalıştığını ifade etti. Dimdik ayakta duran binaları görmekte olduğumuzu söyleyen Özsoy, ISIAS Hotel ile ayni sokakta yer alan komple cam binanın bir tek camının bile çatlamadığını söyledi.
Bina tasarlanırken yönetmeliklerin baz alınarak tasarlandığını belirten Özsoy, daha sonra vize bürolarına sunularak, kaliteli bir ekip tarafından kontrol edildiğini ve hata bulunursa geri gönderildiğini aktardı. Özsoy, uygulamanın çok iyi bir uygulama olduğunu, inşaat aşamasında ise inşaat mühendisinin binayı noktası noktasına, baştan sonra denetlemesi gerektiğini ifade etti. Bu süreci, belediyelere ve yapı denetim firmalarına bıraktıkları için işe siyaset karıştığını söyleyen Özsoy sonucun ise yaşadıklarımız olduğunu kaydetti.
Kıbrıs’ta binaların güvenliğini öğrenmek isteyenlerin, ilk önce bina projesinin hangi inşaat mühendisi ve mimar tarafından yapıldığı öğrenilmeli diyen Özsoy, sonrasında inşaat mühendisinin binayı görmesi gerektiğini ifade etti. Binadan beton numunesinin de alınabileceğini, demir donatılarının tespitinin yapılabileceğini de vurgulayan Özsoy, binanın yönetmeliğe uygun yapılıp yapılmadığının bu şekilde tespit edilebilmekte olduğunu aktardı.
“Denetim bağımsız bir meslek kuruluşunun elinde olmalı”
Özsoy, Türkiye’de yapıldığı gibi vize odaları ülkemizde de devre dışı bırakılmaya çalışıldığını, ilk önce devlet yapıları için dendiğini ancak sonrasında tüm yapılara geçilebileceğini ifade etti. Ülkemizde denetimin proje kontrolünün kesinlikle yerel yönetimlerden bağımsız bir meslek kuruluşunun elinde olması gerekir diyen Özsoy, devlet kurumlarına veya yerel yönetimlere siyasi amaçlı işe alımların olduğundan yeterliliğinin sorgulanması gerektiğini ifade etti.
Bağımsızlık Yolu Basın Bürosu