KKTC polisi içinde kurulan biri resmi diğeri gayri resmi iki “FETÖ Soruşturma Birimi” ve bu iki birimin tasfiye edilmesiyle Savcılık “liderliğinde” oluşturulduğu iddia edilen yepyeni bir soruşturma birimiyle devam eden bir garip süreç… Havada uçuşan onlarca kişilik listeler…
Neredeyse 20 yıl önce Fetullah Gülen Cemaati ile ilgili raporlar tutan, cemaatin “yasa dışı örgüt” ilan edilmesi için taleplerde bulunan ve soruşturma sürecinde birçok kişinin FETÖ ile bağlantısını fotoğraf ve videolarla tespit ettiği belirtilen polislerin, süreç içinde FETÖ’cü ilan edilerek soruşturmadan uzaklaştırılmaları, ciddi soru işaretlerini de beraberinde getirdi
İki ayrı ekip birden. Biri resmi biri gayri resmi…
Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen “darbe girişimi” sonrası, KKTC polisi içinde tecrübeli polislerden oluşan bir “FETÖ Soruşturma Birimi” kurulurken, aynı dönemlerde bir iddiaya göre Yılmaz Yıldırım’ın diğer iddiaya göre de dönemin PGM Müdürü Süleyman Manavoğlu’nun emriyle kurulduğu söylenen bir başka ekip dikkat çekti.
Bir ekip resmi olarak kurulurken, diğer ekip bir nevi gayri yasal şekilde kuruldu ve her iki ekip de çalışmalara başladı.
Manavoğlu ya da Yıldırım’ın talebiyle oluşturulduğu söylenen bu ekip; dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da dikkatini çekti.
Akıncı’ya iletilen bilgi notu; listede adı bulunan polis mensubuyla gönderildi
Dönemin Cumhurbaşkanı Akıncı’nın PGM Müdürü Süleyman Manavoğlu’ndan yapılan soruşturma ve soruşturma ekibiyle ilgili bilgi istemesi üzerine, Manavoğlu tarafından görevlendirilen ilgili birimlerin hazırladığı bilgi notu Akıncı’ya iletildi.
Bilgi notunda, polisin elinde 62 kişilik bir isim listesi olduğu ve başlatılan soruşturma kapsamında bu 62 polise bazı sorular sorulacağı belirtildi.
Bu süreçte resmi soruşturma ekibi de kendi çalışmalarına devam ediyordu.
Huduti’den PGM’ye “Gülen Cemaati” telkini
Türkiye’de henüz “FETÖ darbe girişimi” olmadığı dönemler…
2000’li yılların başından itibaren KKTC polisinin, yasa dışı örgütlenme ve irticai faaliyetler kapsamında rutin olarak yaptığı raporlamalar içinde Fetullah Gülen Cemaati de yer alıyordu.
Ancak bu raporlamalar 2010 yılında dönemin Kolordu Komutanı olan ve darbe girişimi sonrası ilk tutuklanacak isimler arasında olacak olan Korgeneral Adem Huduti’nin telkinleriyle sekteye uğradı, bu telkin ise dönemin İstihbarat Müdürü Ahmet Demirkaya tarafından hiç sorgulanmadan yerine getirildi.
Gülen Cemaati’yle ilgili raporlamalar 4-5 sene boyunca, bu telkin nedeniyle durma noktasına geldi.
2015 yılında raporlamalar yeniden çoğalmaya başladı
Ancak gazetemizin elde ettiği bilgilere göre 2015 yılı içinde Gülen Cemaati’yle ilgili raporlarda bir artış yaşandı ve Huduti’den önceki dönemlerdeki gibi cemaat faaliyetleri KKTC polisi tarafından yakın markaja alındı.
Hatta daha da önemli bir detay olarak konuyla ilgili raporlama yapan ilgili birimler, Gülen Cemaati’nin “yasa dışı örgüt” ilan edilmesi konusunda da ısrarcı oldu, örgütle bağlantılı yasa dışı faaliyetleri gerçekleştirenlerin yargılanmasının yolunun bu olduğunu belirtti.
Ancak bu talep darbe girişimi sonrası yerini bulabildi.
FETÖ’nün yasa dışı örgüt ilan edilmesini isteyen polisler; önce soruşturmadan uzaklaştırıldı, sonra da FETÖ’cülükle suçlandı!
Kurulan özel soruşturma birimlerinde FETÖ ile bağlantısı olduğu düşünülen ve kimileriyle ilgili de görüntü ve fotoğraf şeklinde açık delil bulunan kişilerden oluşan listeler hazırlayan polislerden bazıları birimden uzaklaştırıldı.
Ekim 2017’ye gelindiğinde ise birçok polisin başka yerlere nakledildiği “genel bir nakil havası” içinde, bu polisler de soruşturmayla alakaları olmayacak yerlere gönderildi.
Soruşturma amacını aştı, iş çığırından çıktı!
KKTC polisi içinde başlatılan ve sonrasında kişisel hırslarla sulandırılan, FETÖ soruşturmalarının geldiği nokta artık gözle görülür bir hal almıştı.
Ancak bu dönem içinde gelen giden hiçbir PGM Müdürü konunun bu yönüne eğilmemiş, haksız yere suçlandıklarını gerek sözlü gerek dilekçeler yoluyla anlatmaya çalışan polislerin sesine adeta kulak tıkamıştı.
Teşkilatın en parlak ve gelecek vaat eden üst düzey yüksek rütbeli polislerinin de içinde olduğu bir grup polis; el birliği ile kişisel hesaplara kurban edilmiş, yıllarca verdikleri emekleri ellerinden çalınmış ve göz göre göre yok edilmeye çalışılmıştı.
Önemli sorular! Listedeki isimler kimdi? Haklarında ne yapıldı?
Tam bu noktada akıllara gelen soru ise açığa alınan polislerce hazırlanan ve içinde bazı iş insanlarının, polislerin, derneklerin de bulunduğu listeler ne olmuştu?
İçlerinde fotoğraf ve videolarla kanıtlanmış FETÖ bağlantıları olduğu söylenen bu kişilerle ilgili ne yapılmıştı?
Açığa alınan ve soruşturmadan uzaklaştırılan ve hatta FETÖ’cülükle suçlanan polislerin hazırladığı raporlarda adı geçenlerin hepsi masum muydu? Bu yüzden mi haklarında ileri soruşturma yürütülmedi?
Yoksa ilgili polislerin soruşturmadan uzaklaştırılmasında hatta açığa alınmasındaki asıl amaç; bu isimler hakkındaki soruşturmaların ileriye götürülmemesi miydi?
Tek ayaklı FETÖ-KKTC yapılanması olur mu?
Kıbrıs’ta 7 yıldır sürümcemede bırakılarak “FETÖ soruşturması” adıyla yürütülen süreçte 3 üst düzey polis dışında PGM tarafından duyurulan hiçbir tutuklama ya da açığa alınma yok.
Elbette önce FETÖ’cü diye tutuklanan sonrasında da bambaşka gerekçelerle haklarında dava açılıp teşkilattan uzaklaştırılan polisleri saymazsak!
Siyaset, iş dünyası, finans, dernek, öğrenci yurtları…
Peki FETÖ soruşturması başka nerede yapıldı?
PGM kendi içinde yaptığı ve şaibelerle dolu soruşturmanın dışında, FETÖ’nün siyasi ayağını, iş insanları ayağını, finans ayağı, dernekler ve Milli Eğitim içindeki ayağını araştırdı mı?
Bu konuda sorgulanan oldu mu?
Peki koskoca ülkede, haklarında tek delil dahi yaratılamayan birkaç polis mi FETÖ’nün KKTC ayağını oluşturdu?
Asıl soruyu bir kez daha soralım; soruşturmadan uzaklaştırılan ve bazıları da açığa alınan polislerin hazırladığı listelerde kimler vardı?
Bu kişiler hakkında senelerdir tek soruşturma yapıldı mı?
Ve asıl amaç da zaten; bu isimleri ortaya koyanları FETÖ’cü ilan edip susturmak mıydı?
Mahkemede her şey ortaya çıkacak!
Tüm bu soruların yanıt bulacağı tek yer elbette bağımsız Kıbrıs Türk Mahkemeleri olacak.
Kısa süre sonra başlayacak olan yargılamalarda cevapsız hiçbir soru kalmayacak ve belki de karşımıza “kripto FEETÖ’cüler”in anıldığı çok farklı bir süreç çıkacak.
Yazı dizisinin “DÖNEMİN YETKİLİLERİ ŞİMDİ NEREDE?” başlıklı dördüncü bölümünü yarın gazetemizden takip edebilirsiniz.
“FETÖ’cü Enişte” skandalı: Anahtar yeni GKK Komutanının elinde