Dün Mahkeme Başkanı, Bugün Avukat…
AYM, AİHM kararlarını yok sayan, suçsuz birisine “müebbet” veren bir mahkeme başkanı bugün avukat olmuş. Bakalım kimleri nasıl savunacak…
Tam iki yıl önce şöyle yazmışım:
“Silivri Cezaevi’nde 21 ay boyunca aldığım notların tümünü Basın Tarihi içinde yayımladım. Hatta kitap formatına getirdim.
Öyle ki henüz yayınlanmamış bu kitaba ‘Yüksek Güvenlikli Notlar’ adını bile koyduk…
Ama aradan zaman geçtikçe, aklıma o notlarda eksik kalan durumlar ve olaylar geliyor.
Hücrelere yapılan her ani baskında, küçük avludaki kanalizasyon kapağı etrafında yolunu şaşırarak boy gösteren yeşil birkaç otun postallarla ezilmesi, soğan yetiştirme girişiminin tehlikeli bulunması, bir gün aniden transistörlü radyoların toplanması gibi…
Veya altı silahlı jandarma eşliğinde ellerim kelepçeli Kuledibi Göz Hastanesine götürülmem…
Götüren yetkililerin yol üzerindeki fırından aldıkları ve bir lokma bile paylaşmadan yedikleri o simitlerin kokusu gibi…
Bunları da daha sonra yazmak için bir yana not ediyorum…”
***
Doğrusu bunları hâlâ yazmadım…
Ama önceki gün tesadüfen “Yüksek Güvenlikli Notlar”da AYM ve AİHM Kararına rağmen beni “ağırlaştırılmış müebbete” mahkum eden mahkeme başkanı ile ilgili güncel bir gelişmeye rastladım…
Basın Tarihi içinde yer alan Silivri Notları’na gecikmeden eklemek istedim…
***
Birçok insan gibi benim de maruz kaldığım hak ihlalleri nedeniyle devlete karşı açtığı tazminat davasının ilk duruşması garip bir şekilde tutuklanmamın 4. yıldönümüne denk gelmişti…
Orada bütün süreci baştan sona hem yazılı hem de sözlü anlatmış, yukarda andığım mahkeme başkanından da söz etmiştim.
Tazminat davası dilekçesinde yaşadığım yargısal skandalı şöyle özetlemiştim:
“Anayasal suç işlenerek benim zorla hapis yatırılıp çok ağır kayıplara uğratılmam kasten planlandı ve icra edildi.
Ne yazık ki, soruşturma savcısı Can Tuncay, tutuklayan sulh ceza hakimi Selami Yılmaz, tutuklamayı otomatik uzatan diğerleri ve yargılıyormuş gibi yapan, Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararına karşın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veren 26 Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kemal Selçuk Yalçın, üyeleri Mehmet Akif Ayaz ve Recep Kurt, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onayan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi heyeti Başkan Taner Akıncı, üye Cafer Ay, üye İrfan Şancı hukuka kast ederek hareket etti.
Bunun üzerine basa basa çok net ifade ediyorum, çünkü Anayasa Mahkemesi 2018/2620 başvuru nosu ile 09.01.2020 tarihinde, bu yoğun anayasa ve yasa tanımamazlık ile benim tahliye edilmeyerek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmemi ikinci bir hak ihlali kabul etti.
Az evvel sözünü ettiğim ilk kararda, Anayasa’nın 19/3, 26 ve 28 maddelerinin yok sayılarak tutuklandığımı, kısacası devletin suç işlediği için zarara uğratıldığımı genel kurul kararıyla karar altına aldı.
Anayasa Mahkemesinin ikinci ihlal kararı da ilk ihlal kararına rağmen beni anayasal suç işleyerek hapishanede zorla tutan ve Anayasa’nın 153. Maddesini yok sayan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Kemal Selçuk Yalçın ve Mehmet Akif Ayaz ile 27 Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Abdurrrahman Orkun Dağ ile Seval Alaçam isimli dört hakiminin suç işlediğini saptadı.
Anayasa çiğnenerek zorla tutuklanan, en yüksek mahkeme kararı ile bu ortaya çıktıktan sonra yeniden anayasayı yok sayarak özgürlüğü zorla hançerlenen birinin uğradığı bu durumu ‘iyi niyetli bir cehalet ya da hata’ olarak yorumlamak mümkün mü?
Olmadığını Anayasa Mahkemesi, iki ayrı ihlal kararı ile söylüyor. AİHM söylüyor. Yargıtay söylüyor.
‘Hayatınızı alt üst eden, iki senenizi kezzaplayan bir hata olmuş’ denebilir mi?
Yaşadıklarım insan hayatına kasteden bir skandaldır.
Ve maalesef yargı içindeki bir avuç insan tarafından taammüden ifa edilmiştir.”
***
Geçen gün ne göreyim?
Tazminat davası dilekçemde adı geçen; AYM ve AİHM kararlarına rağmen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onayan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi Başkanı Taner Akıncı emekli olduktan sonra hemen Ersan Şen Hukuk Bürosu’nda avukatlığa başlamış…
***
AYM, AİHM kararlarını yok sayan, suçsuz birisine gözünü kırpmadan “müebbet hapis cezası” verebilen bir mahkeme başkanı bugün avukat olmuş.
İnsan avukatlığını merak ediyor.
Başkanı olduğu mahkemelerde kendi kararları ortada iken mağdurların hakkını mı koruyacak?
Ya da müvekkilleri 15 Temmuz Yargısı içindeki “bilgi birikiminden ve tecrübelerinden” mi yararlanacaklar?
Bakalım kimleri nasıl savunacak…