Yollular Bize Yolları Bağışladı
“Yollu” kelimesinin bir kadına atfen kullanılmasını ilk duyduğumda maalesef garipsemedim. Benzer bir ifade Yunancada da var ve bildiğim kadarıyla o da sadece belirli bir “kadın kategorisi” için kullanılır.
Elbette eskiden bu tanımlama çok daha sık kullanılırdı, çünkü çoğu kadının varlığı kamusal alanda hissedilmezdi (hissedilmemeliydi daha doğrusu). Tam da bu nedenle birçoğu eğitim alamadı, çalışamadı, seyahat edemedi, gezemedi, siyasete dahil olamadı.
Kamusal hayattaki sınırlı etkileşimleri her zaman baba, erkek kardeş, koca gibi bir erkeğin eşliğinde gerçekleşmiştir.
Bu düzene karşı çıkmaya cesaret eden ve bir erkekten izin almadan okula gitmek, işe gitmek, gezmek, tiyatroya gitmek, canlı müzik dinlemek, eğlence yerlerine gitmek, siyasi toplantılara katılmak, haklarını toplu olarak talep etmek için tek başlarına sokağa çıkan kadınlara ise ahlaksız, terbiyesiz, “yollu” dendi.
Günümüzde, en azından bizimki gibi toplumlarda, yaşa ve sosyal statüye bakılmaksızın her kadının yukarıdakilerin hepsini özgürce ve bağımsız olarak yapabileceği doğal olarak kabul edilmektedir.
Ancak, bizden önce bazı kadınlar toplumsal kurallara meydan okuyup sokaklara çıkmaya cesaret edemeseydi, bunun ne kadar mümkün olabileceğini bir düşünelim.
Eğer bugün biz kadınlar kamusal alandaki yerimize sahip çıkabiliyorsak, “bu yollar bizim” diyebiliyorsak o “yollu” kadınların sayesindedir.
Biz kadınlar çok iyi biliyoruz ki, bugün geçmişteki kadınlardan daha özgür olsak da hala toplumun “uslu kadın” için belirttiği ahlaki kurallara göre yaşıyoruz. Her dönemin kendi “yollu” kadınları var.
Değişen şey, belirlenen kriterlerdir. Evet, artık eğitim görüyoruz, meslek sahibi oluyoruz, siyasete karışıyoruz, seyahat ediyoruz, mülk sahibi oluyoruz, ancak hala daha yerine getirmemiz gereken belirli koşullar ve görevler var. Ahlaklı, terbiyeli olmak, iyi bir eş, iyi bir anne olmak. Anne olmak.
Bazı kadınların aile kurmamaya karar vermesi ciddi bir konu ve sorunlu bir durum olarak görülmektedir. Aynı zamanda, kürtaj konusu hala bir insan hakkı olarak değil, siyasi, sosyal ve dini kurumların söz sahibi olduğu ahlaki bir mesele olarak ele alınmaktadır.
Kısacası, kadınlar artık meslek ve mülk sahibi olabiliriz ama hala daha bedenlerimizin tek sahibi olamadık. İşte tam da bu nedenle “yollu” kadınların bize bağışladığı o yollar tüm kadınlar için hala daha hayati önem taşımaktadır.