Dünyanın En Konforlu İşi: Kıbrıs’ın Kuzeyinde Bakan Olmak
Dünyanın en konforlu işi Kıbrıs‘ın kuzeyindeki “devlet” denilen yapıda Bakan olmaktır.
Zira buralarda Bakan olmak; her şeye yetkili olup hiçbir şeyden sorumlu olmamaktır.
Hadi biraz göz atalım;
Ulaştırma Bakanısınız ama trafikte yaşanan hiçbir can kaybından, maddi kayıplardan, bozuk yollardan, ne yazdığı belli olmayan tabelalardan, olmayan bariyerlerden sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; ölenin, sakat kalanın, yaralananın, maddi kayba uğrayanın, alkol alanın kendisindedir.
***
Sağlık Bakanısınız ama ilaç olmamasından, ameliyatlar için araç-gereçler bulunmamasından, doktor, hemşire eksikliğinden, hastanelerin yetersizliğinden sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; para vermeyen Maliye, nüfus artışı ve sağlıkta örgütlü sendikalardadır.
***
Ekonomi Bakanısınız ama aracıların ya da tedarikçilerin fahiş fiyat artışlarından, bir ürünün bir yerde 3 lirayken diğer yerde 13 lira olmasından, akaryakıt zamlarından sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; para düşkünü fırsatçı aracılarda, hırsız ruhlu satıcılarda ve yükselen dövizdedir.
***
Maliye Bakanısınız ama Bakanlık bütçelerinin dengesizliğinden, eğitime, sağlığa ayrılan bütçenin azlığından, toplanmayan vergilerden, vergi aflarından sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; asgari ücretle geçinmeyi başaramayan vatandaştadır.
***
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanısınız ama cinayete kurban giden emekçilerden, çocuk işçi çalıştırılmasından, ülkeye gelen yabancı uyruklu çocukların, kadınların sokaklarda dilenmesinden, kaçak işçilerden, sosyal yardımların yetersizliğinden, kadınların öldüresiye dayak yemesinden hatta öldürülmesinden sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; önlem almayan, kaçak ve çocuk işçi çalıştıran patronlarda, “dayağı hak eden” kadınlarda, onlarca iş imkânı varken dilenmeyi seçenlerdedir.
***
Eğitim Bakanısınız ama okul binalarının dökülmesinden, çocukların çadırlara mahkûm edilmesinden, gerici eğitimden, balık istifi sınıflardan, yetersiz kadrolardan, laboratuvarı, spor aleti hatta tuvalet kâğıdı olmayan okullardan sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; Bakanlığa muhalefet eden ve eylem yapan öğretmen sendikalarındadır.
***
Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanısınız ama tarihi yerlerin pislik içinde olmasından, turizm gelirlerinin sadece patrona kazandıran casinolardan ibaret olmasından, büyük otellerin; her imkânı sömürüp pisliğini denize akıtmasından, gençlerin ülkeyi terk etmesinden sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; turizmin büyümesine karşı çıkan hain yurttaşlarda, ülkesinin kıymetini bilmeyen gençliktedir.
***
Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanısınız ama tarım işçisinin ekonomik darboğazından, tarım alanlarına inşaatlar yapılmasından, doğal sular ve yeraltı kaynaklarının pisletilmesinden, yangınlarda yanan yeşilden sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; yazları kurak geçen mevsim şartlarında, suları pisleten sorumsuz insanlarda, sigarasını ormana atan terbiyesizlerde ve su bulamayan tarımcıdadır.
***
Dışişleri Bakanısınız ama ülkenin tek bir dış ülke ile ilişkisi olmamasından, yurt dışında mahsur kalan, zorda olan Kıbrıslıtürklerden, Türkiye’ye keyfi şekilde alınmayan yurttaşlardan sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; Kıbrıslıtürkleri yok etmek isteyen Rum-Yunan ikilisinde, barış ve özgürlük diyen sol partilere oy veren seçmende ve dış güçlerdedir.
***
İçişleri Bakanısınız ama cinayetlerden, hırsızlıklardan, gasplardan, ülkeye elini kolunu sallayarak girenlerden, dağıtılan vatandaşlıklardan, vatandaşlıklarda dönen rüşvetlerden sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat; hırsızlık, arsızlık yapan kötü insanlarda, iyi eğitilmeyen toplumdadır.
***
Başbakansınız ama polis içindeki terfi skandallarından, FETÖ oyunlarıyla hayatları karartılanlardan, yetmeyen polis sayısından, Kıb-tek’teki rüşvet skandallarından, ihale ve arazi peşkeşlerinden sorumlu değilsiniz.
Tüm kabahat…
Evet evet…
Şairin dediği gibi…
Aslında;
“Kabahatin büyüğü sende canım kardeşim“