InstagramKöşe Yazarlarımız

“Korsan Ada”




Özgür Özel’in, KKTC gezisinde tekrarladığı ‘Türkiye’nin dışına çıktık mı Türkiye’nin partisiyiz‘ cümlesini çok tehlikeli bulduğumu söylemeliyim. ‘Türkiye’nin dışında Türkiye’nin partisi olmak‘ ne demek?

Cumartesi günü, bir önceki gün yaşanan yazılım sistemindeki küresel çalkantı çoktan unutulmuştu…

Adeta tek gündem ve tek konu vardı, Kıbrıs Çıkartması‘nın 50. Yılı…

İktidar ve muhalefet partileri KKTC’ye doluşmuşlar, hep bir ağızdan “milliyetçilik” türküsü çığırıyorlardı.

xxxxxxx

Örneğin CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Rauf Denktaş’ın Anıt Özel Defteri’ne “Sizin mirasınızı yaşatmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” diye yazıyordu.

Aklıma, yayınlanmadığı için Star Gazetesi baş yazarlığından ayrıldığım “Denktaşlaşmak” yazım geldi:

“Türkiye ve KKTC’ya büyük avantajlar sağlayan ve Ak Parti iktidarının da en değerli ve önemli hamlelerinden birini yaparak desteklediği Annan Planı, Rauf Denktaş yüzünden saha dışına atıldı.

Ve KKTC, dünyaca tanınan AB üyesi bir konuma rahatlıkla yükselebilecekken, yediği çelme ile Korsan Ada kimliğinde takılı kaldı.

Bu vesileyle, bir önceki Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın ‘Kıbrıs sorunu yüzde 70 gayri menkul sorunudur” dediğini de anımsatayım…

xxxxxxx

Aynı yazıda şöyle bir bölüm de vardı:

KKTC, insana değil de ‘Özel Harp Dairesi’ne bağlı bir anlayışa önem verdiği için bugün hukuksal kimliğini kimsenin tanımadığı, merhum Denktaş’ın torunu da dahil vatandaşlarının ezici bir kısmının Kıbrıs Cumhuriyet’i vatandaşı kimliğiyle AB üyeliğini tercih ettiği bir yer haline geldi.

Bu, yayınlanmayan yazının yazılma tarihi 2011 yılının başıydı.

xxxxxxx

Özgür Özel’in, KKTC gezisinde tekrarladığı “Türkiye’nin dışına çıktık mı Türkiye’nin partisiyiz” cümlesini de çok tehlikeli bulduğumu söylemeliyim.

Türkiye’nin içinde ne partisisiniz” sorusunu hadi bir kenara bırakalım…

Ama şunu soralım:

Türkiye’nin dışında Türkiye’nin partisi olmak” ne demek?

Cevap belli, “Türkiye’nin dışındayken, Türkiye’yle ilgili her türlü eleştiriye karşı çıkarım” demek… Muhalefet partisi, Türkiye’nin dışına çıkınca “iktidar partisinin” yaptığı her şeyi savunacak… İktidar partisinin uzantısı haline gelecek.

Bu da “vatanseverlik” olacak.

Milliyetçilik” dendi mi böyle gözüne ışık tutulmuş bıldırcın gibi şaşkınlaşan muhalefet partisi dostlar başına.

xxxxxxx

“Milliyetçilik” gibi, “vatanseverlik” gibi kavramları mümkün olduğunca belirsiz tutmak, siyasetçilere kitleleri kandırmak için büyük bir imkân tanıyor.

Milliyetçiyiz, vatanseveriz…

Eeee, ne yapacağız? Yurtdışına çıkınca ülkemizde yapılan hukuksuzlukları sahipleneceğiz.

Bunun senin milletine, vatanına faydası ne?

Senin milletinin, vatanının “bekası” için, halkının huzuru ve refahı için, insanlarının barış ve güven içinde yaşaması için “hukuk” gerekir.

Gerçekten vatanını seviyorsan, dünyanın neresinde olursan ol “hukuku ve hakkı” savunursun.

Dünyanın hiçbir yerinde hukuksuzluğu savunmak seni “vatansever” yapmaz… Hukuksuz yönetimlerin suç ortağı yapar.

Ülkeyi savunmak, hukuku savunmaktır.

xxxxxxx

KKTC’ye gider gitmez hamasete saplanmak, muhalefetin çaresizliğini ve ürkekliğini gösteriyor.

Gerçeklerin değil, içi boş laflarla günü kurtarmanın peşinde olduklarını ortaya koyuyor.

Özgür Özel, KKTC’nin nasıl bir yer olduğunu bilerek mi böyle konuşuyor yoksa bu konuda hiçbir fikri yok mu?

Nasıl bir yerden söz ettiğimizi, tam 20 yıl önce Sabah Gazetesi’nde yazdığım bir yazıdan yapacağım alıntıyla anlatmaya çalışayım:

KKTC güvenlik açısından hep şaibeli oldu. Örneğin, 10 Mayıs 1992 yılında Ulusal Birlik Partisi Gazi Mağusa Milletvekili Ömer Demir’in VIP Salonu’na soktuğu üç yolcunun valizinde yedi kilo eroin bulunmuştu. Ömer Demir de tutuklanmıştı.

VIP salonunda eroinle yakalanan Gülsen İçöz gözaltında bulundurulduğu otelden sırra kadem basmıştı. İçöz ortalardan kaybolmadan önce verdiği ifadede, ‘Eroini Meryem Hüseyin adlı bir kadından aldığını, malı almak için Meryem Hüseyin’in kaldığı otele milletvekili Ömer Demir’le birlikte gittiğini, eroinleri bagajlara saklamak için Demir’in kendisine yardımcı olduğunu ve akıl verdiğini’ söylemişti.

Gülsen İçöz kaybolunca, başsavcı ‘takipsizlik’ istedi, mahkeme de buna uydu ve böylece Ömer Demir serbest kaldı. Kimse de bu dosyayı yeniden açmadı.

Kutlu Adalı’nın ölümü de Gülsen İçöz’ün kaçırılması kadar karanlık bir olay. O suikast de hala aydınlatılmayı beklemekte.

Kırk bine yakın silahlı gücün bulunduğu hap kadar bir adada bunların olması normal sayılabilir mi? Sayılamayacağı için biz KKTC’ye ‘Korsan Ada’ adını takmıştık…”

Türkiye’nin dışında Türkiye’nin partisi” olunca bunları savunacak mıyız?

xxxxxxx

KKTC’de bir gazeteci, Kutlu Adalı öldürüldü.

Sedat Peker, tam da bu korkunç olayın göbeğinde yer alan biri olarak dehşet verici itiraflarda bulundu.

Kan donduran itirafları dinledik ama ses çıkarmadık.

Bir cinayetin iç yüzünü öğrendiğimiz halde sesimizi çıkarmamak, bu cinayetin “sessiz” suç ortağı haline gelmek, bizi “Türkiye’nin partisi” mi yapıyor?

Cinayetlerin rahatça işlenmesine sessiz kalmanın, Türkiye’ye ve bu ülkede yaşayan insanlara nasıl bir faydası var?

xxxxxxx

Uyuşturucu kaçakçılığının, cinayetlerin, her türlü karanlık faaliyetin örtüsü “milliyetçilik” olamaz.

Bize dayatılan paradigmaların ezberlerini tekrarlamak yerine, “evrensel hukuk” parolasıyla demokratik cumhuriyeti samimiyetle hedeflemek gerçek vatanseverliktir.

Dünyanın neresinde olursanız olun, kim olursanız olun “vatanınızı ve dünyanızı” seviyorsanız hukuku savunmak zorundasınız.

Hukuka karşı çıkarak hiçbir toplumu savunamazsınız… Sadece hukuksuzluktan çıkar sağlayanların “göz yumanı” olursunuz.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu