InstagramKöşe Yazarlarımız

İstifa Etmeyecekler




Tarihte bir ilk yaşanıp 16 Eylül Pazartesi açılması gereken kamu okullarının açılışı bir hafta ertelenince birçok muhalif insan hükümetin istifa etmesi gerektiği düşüncesini ifade etti.

Ancak hükümet hiç de oralı olmadı!

Bu “istifa” çağrısı, çeşitli zamanlarda tekrarlanan bir taleptir. On yıllardan beridir de birçok yönetici için dile getirilmiştir. Çağrıların kısmi bir karşılık bulduğu son pratik “sine-i millet” olayıdır.

Hatırlanacağı gibi CTP bu çağrıya yanıt vermezken, HP parti olarak olumlu yanıt vermiş ancak HP’nin iki milletvekili karara uymamıştı. Bu sürecin sonunda da bir erken seçim pratiği yaşanmıştı.

Hangi parti olduğu fark etmeksizin hükümette olan partilerin “istifa” çağrılarına yanıt vermediğini; bu çağrıların az da olsa muhalif kişi ve partilerde yankı bulduğunu söyleyebiliriz. Peki neden böyle oluyor ve “istifa” çağrıları siyasal olarak nasıl değerlendirilmeli, “istifa” siyasette nereye konulmalı?

***

Önce iki noktayı netleştirelim;

Bir makamın herkesçe paylaşılan gereklerini yerine getirmekte kasten veya istemsizce başarısız olan kişilerin, eğer bu işi kendilerinden daha iyi yapacak başka birileri varsa o makamı daha fazla işgal etmemesi onurlu bir tutumdur.

Olması gerekendir!

Bununla bağlantılı ikinci nokta ise şudur ki; her başarısız olanın istifa etmesi veya başarısız olsa da bir kişinin asla istifa etmemesi diye otomatik bir “doğru” yoktur.

Ciddi bir hata yapmış da olsa, yerine o koltuğa oturacak başka birisi yoksa, uçak havadayken pilotun görevinden istifa etmesini beklemeyiz!

Yani “hata yapan istifa eder” gibi mutlak bir önerme de bunun tam tersi olan “ne olursa olsun istifa etmeyin” de yanlıştır! Her durumda nasıl davranılması gerektiği koşullara bağlıdır!

***

Ülkemizde “istifa”, özellikle kendine ilerici diyen çevrelerde bir tür fetiş haline getirilmiştir ve istifa etmek bir tür yücelme pratiği olarak sunulmaktadır!

Bunun sonucu olarak gericilerin gayet bilinçli olumsuzluklarında istifa etmelerini beklemek gibi bir naiflik yetmezmiş gibi olur olmaz zamanlarda mücadeleye yararlı olabilecek makamlar da istifa ile boşaltılabilmektedir!

Böylece dövüşmeden yenilen, gericilere toplumsal bütün makamları altın tepsi içerisinde sunan bir geri çekilme hali, hem de ilerici kitlelerin alkışları eşliğinde yaygınlaşmaktadır.

Son okullar olayında da bu durumun bir benzeri yaşanmış önce TDP Genel Başkanı Zeki Çeler hükümetin istifa etmesi gerektiği yönünde bir açıklama yapmış; ardından da CTP “Hükümet İstifa” pankartlarıyla eylem yapmıştır!

Rejim muhalefeti olarak isimlendirdiğimiz bu iki partinin nasıl bir hükümet değerlendirmesi vardır ki, UBP-DP-YDP’nin okullar açılmadı diye istifa edebileceğini düşünmektedirler?

Başarısız olan istifa etmelidir” şeklinde bir ezber içerisinde olduklarını anlayabiliyoruz.

Peki hükümet çağrılarına yanıt vermeyip istifa etmediği zaman kendi “başarı” kriterleri ile hükümetin başarı kriterlerinin aynı olmadığını anlamamakta mıdırlar ya da kendilerinin başarısızlık gördükleri olayda, hükümetin bir başarı öyküsü görüyor olabileceğini, hükümetin misyonunun zaten bu yaşananların bizlere yaşatılması olduğunu hiç mi düşünmemektedirler?

Veya “istifa etmemekte ısrar eden” bir hükümete ne yapılması gerektiğine dair ne söylemektedirler?

***

İstifa kavramının her boyutunu kapsayan bir değerlendirme, bu köşenin sınırlarını çok aşar. Bitirirken bizim ülkemizde hiç bulunmayan, varsa da hiç dile getirilmeyen, tartışılmayan, hesaba katılmayan bir noktaya değinmem gerekiyor.

Sınıflara bölünmüş bir toplumda herkesi kapsayan, herkese hitap eden, herkesin çıkarına olan bir siyaset yoktur!

Her siyasi parti, uzlaşmaz çıkar çatışması içerisindeki bir sınıfın temsilcisidir. Siyaset de sınıflar mücadelesidir.

Sermayedarların ve gerici tarikatların çıkarları doğrultusunda kamusal eğitimi bitirme misyonu ile hareket eden UBP-DP-YDP hükümeti, son uygulaması ile kendi siyasal çizgisi için bir başarısızlık değil, başarı öyküsü yazmıştır!

Durum böyleyken, rejim muhalefetinin “istifa” çağrıları tamamen anlamsızdır.

Kaldı ki ilericilerin bir davası olduğu gibi, gericilerin de kendi davaları vardır ve dava insanları bulundukları her mevkii kendi davaları için bir mevziiye dönüştürürler.

Karşı davayı savunan ve zaten yenmek için yola çıktığı kişi, grup ve sınıfların çağrısı ile istifa eden bir “dava insanı”; en iyi ihtimalle aptal, en kötü ihtimalle taraf değiştirmiştir!

İstifa sadece aynı davayı paylaşan, aynı değerler sistemini benimseyen kişi ve gruplar arasında, koşullar değerlendirildikten sonra ortaklaşa karar varılacak bir pratik olarak anlamlıdır!

Karşıt görüşteki, farklı çıkarları temsil eden siyasetler, birbirlerini istifa için ikna etmeye değil görevden almaya çalışırlar.

Bu nedenledir ki bir zamanlar bu slogan “hükümet istifa” değil, “UBP Tumba” şeklindeydi!

Şimdi geriye şu soru kalıyor: Hükümeti o koltuklardan indirmeyi değil de istifa ettirmeyi önüne koyan rejim muhalefeti; kendini UBP’yi kandıracak kadar açıkgöz mü sanmaktadır yoksa UBP ile aynı değerler sistemini paylaştığını mı itiraf etmektedir?

Çünkü UBP-DP-YDP okulları açmayarak kendi sınıflarına ve AKP’ye başarıyla hizmet etmişlerdir. Rejim muhalefeti kime hizmet etmektedir?









Başa dön tuşu