Başkana Açık Mektup.
Aşağıdaki şiiri kendisine ithaf ediyorum.
Çözüm için sabırsızlanırken
kendi halinde ve karamsar,
kötümser bir umutla
razı oluyorum düşmanın dostluğuna
ödünç su uğruna.
Korkuyorum tuzlu sulardan
kuruyan ruhumuzun göçünden
portakal bahçeleri eski bir rüya
topluca intihar ediyor çam ağaçları
Biraz su kuru dudaklara
torunların dudaklarına
çünkü zaman ve toprağın yaşı
bizi umursamadan geride bırakıyor
bildiğim tüm kaynaklar kurudu
acımasızca inkar ediliyor çocukluğum
yaşlanıyorum
hatırladıklarımı
yaşayıp yaşamadığımı bilmeden
taşmıyor artık nehirlerim
çağlamıyor
yılanbalıklarının fosilleri
taşların üstünde
bu yüzden yardım bekliyorum yaşadığım sürece
şeytanın avukatlığını yapıp
biraz düşman suyu isteyerek…
2021
Bugün Kıbrıs‘ın en büyük sorunlarından biri su eksikliğini giderecek çözümün yokluğu. Geçenlerde üreticiler haklı olarak güney boru hattından su talep ediyordu.
Güney hattı mı var peki? Bu hat çoktan kurudu bile.
Bu durumda, hazır şimdi Türkiye’nin de Avrupa Birliği’ne ihtiyacı varken, Kıbrıs sorununu çözüp Türkiye’den su getir.
Türkiye’nin uzlaşmaz tutumunu bir yana bırakalım artık. Türkiye, birçok kez çözüme yanaştı.
1978’de, Nimitz Planı (İngiliz-Kanada-Amerikan!) ile başladı ve astavinler: (baş solistler) çözüm karşıtı Büyükelçi, Papayoannu, her zaman olduğu gibi Lissaridis ve beceriksiz Kiprianu tarafından emperyalist olduğu gerekçesiyle reddedildi.
Halbuki daha görüşmeler başlamadan önce Maraş’ın geri iadesi önerilmişti. 2004 yılında daha yeterli ve çok ince düşünülmüş Annan Planı sunuldu.
Bu plan çözüme susamış Kıbrıslı Türkler tarafından onaylanırken Papadopuloscular tarafından gözyaşlarıyla reddedildi, ‘Evet’i betonlaştırmak için sahnede her zamanki gibi Lissaridis, akşamdan sabaha kadar karar değiştiren Hristofyas ve aynı zamanda onların peşinde halk vardı.
Maraş ve Omorfo’nun hâlâ geri iadesi söz konusuydu.
2017’de senin de neredeyse kayıtsız kalarak Anastasiadis’i izlediğin Crans Montana’ya geldik. Fakat o (çözüm yerine) altın pasaportları ve bavullarını alarak Seyşeller’e gitmeyi tercih etti.
Kıbrıs, varsın bir zamanlar Çavuşoğlu’na bile önerdiği gibi bölünsündü (kimin umurundaydı)
Ve işte böyle böyle bugünlere geldik.
Sen BM kararları çerçevesinde federal bir çözüm ve Crans Montana’yı dönüşü öneriyorsun önermesine de asla cesaretli bir şekilde Guterres’in maddelerini kabul ettiğini açıkça beyan etmiyorsun.
Peki, sana kim inanacak? O zamandan beri durumu takip eden Avrupalı dostlar, Amerikalılar mı yoksa artık haklı olarak çözüm istemeyen halk mı?
Kıbrıs sorununu çöz Başkan, AKEL’in talepleri de var, karar vermeden bir dinle. Suya kahrolası petrol yataklarından ve soluduğumuz havadan daha çok ihtiyacımız var. Uzlaşmaz Türkiye’den bir boru hattı ile, Kouri’yi doldurup Kokkinohorialılara, Kıbrıslı Türklere, hakkı olana ve olmayana verebiliriz.
Bunu gerek çocuklarımızın ve torunlarımızın gelecekteki müreffeh vatanı gerekse bugün ülkemizi inşa ederek bize hizmet eden yabancılar için yapmalıyız.
Düşük doğum oranımız, bizden tiksinecek derece bıkarak tıpkı Kıbrıslı Türkler gibi yurtdışında kalan eğitimli çocuklarımızın kitlesel göçünden daha az acı vericidir. (Böyle giderse) burada bir gün sadece yerleşikler ve göçmenler kalacak.
(Çeviri: Düriye Gökçebağ)