GenelInstagramKıbrısManşetSiyaset

Tansiyonun Politik Anatomisi




Politikanın tansiyonu mu yükseldi?

Yoksa tansiyonun politikası mı?..
Bilemem…

Ama bir şeyler yükseldi ki vekiller hastanelere yatırılıyor.

Egemen Eşit Devletin Yüce Meclisi(!) pardon Dianellos’u allem kallem Mansura olmuş.

Meclis Başkanı seçilememiş.
Kıyamet kopmuş!

Erkem seçim nutukları atılmaya başlanmış!
Ve bunun üzerine politikanın rezil tansiyonu yükseldi!

Sade vatandaş ise yükselen rezaletin tansiyonunu, ayvayı yiyerek seyrediyor!

Politikanın tansiyonu yükselmiş!..
Ambulansların biri gidiyor, biri geliyor!

Acil, son dakika haberleri geliyor medyadan:

Zorlu Töre Cumhurbaşkanlığında yapılan toplantıda TC Elçisinin tehdidine rağmen ikna edilememiş

Ambulans sirenleri Lefkoşa sokaklarını çınlatıyor!
Zorlu Töre hastaneye kaldırıldı.

Ardında en yaşlı üye olarak meclis oturumunu açacak olan Ali Pilli de!
Her ikisine de geçmiş olsun.

Aman ha, bu kadar koltuk sevdası, iktidar hırsı, makam şehveti, unvan arzusu politikaya da politikacıya da hiç iyi gelmez. Benden söylemesi… Tansiyonu hop hop yerinden oynatır. Kalbe de zararlıdır.

Bunun üzerine “Herkesi hadım edip, askere teslim” edeceği sözüyle tarihe geçen Erhan Arıklı, meclisi Fazilet Özdenefe’nin açması gerektiğini savunarak bu satranç oyununda CTP’nin mat olduğunu iddia etti.

CTP ise “UBP’ye koltuk değneği olmayız” diye, erken seçim çağrısı yaptı.

Adı var kendi yok, tarihin yazmadığı, coğrafyanın almadığı mübarek KKTC, kıyamet gününü yaşıyor sanki!

Bu ne hal yahu demeyin!..
Politikanın tansiyonu yükseldi!

Ne Kıbrıs sorunu, ne sağlık, ne eğitim, ne trafik sorunu… Ne yokluk, ne yoksulluk…

Ey sade vatandaş sen dur şimdi, ayvayı yemeye devam et.

Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir.
Çünkü politikanın tansiyonu yükseldi!

Hem de en rezil biçimde!

Şu anda “Egemen Eşit Devletin“(!) Cumhurbaşkanın, Başbakanın, Bakanların, milletvekillerinin ve dahi TC Elçisinin daha mühim meseleleri var… Yanlış anlamayın ha, meselleri değil meseleleri.

Politikanın yükselen tansiyonunu düşürmeye çalışıyorlar!

Durum vahim! Bütün alavere dalavereye, ayın oyuna rağmen tansiyonu düşüremiyorlar. Üstel, “Ne yapacağım” diye canını yiyor.

Bu rezil durum karşısında sade vatandaş ise geçim sıkıntısı içinde ayvayı yiyerek “Ya Sabır” çekiyor.

Bu arada tansiyonu yükselen politikada acayip işler cereyan ediyor; eyvah eyvah bu kaçıncı darbe Faiz Sucuoğlu’na…

Yazık, günah değil mi bu adama?

O da bir Ulusal Birlik evladı değil mi?

Ve nihayetinde, bir siyah beyaz Ankara yapımı bu “Aldatma” filmini defalarca seyreden Sucuoğlu, bir kez daha aldatılmanın, onurunun ve gururun çiğnenmesi üzerine küskün ve hazin duygular içinde Ahmet Kaya’nın “Giderim” şarkısındaki şu sözleri mırıldanarak meclisten boynu bükük çıkar gider;

Kaybetsem bile her şeyi
Bu aşkı yırtar giderim
Sinsice olmaz gidişim
Kapıyı çarpar giderim

Tansiyonun politikası mı, rezaletin tansiyonu mu yükseldi diye basın emekçileri kamuoyuna haberleri yetiştirmek için sabahlarını gecelere, gecelerini sabahlara kattı.

Politikanın rezil tansiyon tavanda asılı kaldı.
Tıp bilimi ise bu durum karşısında çaresiz kala kaldı!

Egemen Eşit Devletin” sade vatandaşı ise zamlar ve hayat pahalılığı bataklığında, yediği kazıklardan dolayı avazının çıktığı kadar bağıra bağıra ağzı açık kaldı!

Yıllardır bir tansiyon hastası olarak bilirim, tıp bilimi, tansiyonu yani kan basıncını, kalbin vücuda kan pompalarken, kanın atardamarların duvarlarına yaptığı basınç şeklinde tanımlar.

Peki, politikanın tansiyonunu yerinden şıkıdım şıkdım oynatan ve kan basıncını yükseltip oryantal dans ettiren nedenler nasıl tanımlanır?

Sordum, soruşturdum, araştırdım; tansiyonun politik anatomisini inceledim, sonuç:

İflah olmaz siyasi ahlâksızlık, utanmazlık, bencillik ve toptan rezalet olarak tanımlanır. Buna sebep olan nedenler ise malum Aziz Nesin ustanın yazdığı gibi, “Koltuk Sevdası”dır.

Merak etmeyin politikanın tansiyonu yükselir, ama ayvayı yiyen sade vatandaşın sırtına binmek, her daim serbesttir.

Politikanın tansiyonunu yükselten, inanın, işçinin, emekçinin, çalışanın açlık sınırındaki asgari ücret değil…
Geçinemiyoruz” diye avaz avaz bağıran sade vatandaş da değil…

Trafik Azrail’inin aldığı canlar da değil…
Elektrik daha doğrusu elektriksizlik sorunu da değil…

Vatandaşı kazıklayan AKSA da değil…
Hastane kapılarında bekleşen hastalar da değil…

Konteynerlere mahkûm edilen öğrenciler ve öğretmenler de değil…
İhalesiz alımlar, rüşvetler, yokluklar, yoksulluklar hiç değil…

Yolsuzluklar, usulsüzlükler, sahte diplomalar da değil…
İş cinayetleri, insan kaçakçılığı da umurlarında değil…

Kıbrıs sorunu “danne” değil…

Politikanın rezalet tansiyonunu yükselten koltuk sevdasıdır, makam hırsıdır, unvan şehvetidir.
Hepimize geçmiş olsun.

Sade vatandaş olarak ayvayı yiyip yemek sizin tercihiniz.

Yaşar Ersoy











Başa dön tuşu