Paradoks Ada
Paradoks Ada: Değişim İsteyen Ama Değişim Yapmaya Çalışanları İstemeyenler Adası
Değişim istediklerini söylüyorlar her gün. Yaşadıkları düzenden memnun olmadıklarını, hak ettiklerini alamadıklarını söylüyorlar.
Adanın kuzeyinde her gün daha da zorlaşan yaşam koşullarının iyileştirilmesini istiyorlar.
Barış istediklerini söylüyorlar; yeniden birleşme, huzur ve rahatlık aradıklarını söylüyorlar.
Yoksa sadece Black Friday’de geçiş noktalarında üç saat beklemek yerine alışveriş yaptıkları markaların kendi yaşadıkları yerde de olmasını ve sınır kapısında beklememeyi mi istiyorlar?
Makul bir istek olabilecek bir durum olsa da asıl temel amaç, yarım asırdır tüm Kıbrıslıların yaşadığı zorluklara ve insan hakları ihlallerine bir çare bulmak, yeniden tek bir ülkede, hep birlikte yaşamak değil mi?
Sadece ‘alışveriş’ mi? Ya da bunun gibi sadece bireysel özgürlüklerinin genişletilmesi mi? Bu yüzden mi ben ‘Kıbrıslırumlarla ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile yakınlaşma’ çabası gösterdiğimde ‘kötü’ oluyorum acaba?
Hepimize ortak bir gelecek ve ortak bir yurt yaratmak ve hepimizin sorunlarına çözüm bulmak, ‘yakınlaşmadan’ nasıl olacak? Toplumsal refahı elde etmeden bireysel özgürlüklerimizi nasıl genişleteceğiz?
Hala anlamlandıramıyorum. Bazılarınız bana, “hala alışmadın mı?” diye soracaksınız. Tüm vaktimi ve enerjimi ortaya koyuyor; dıştan gelen tüm saldırılara rağmen mücadeleye devam etmeye çalışıyorum. Sonra da hakları için mücadele ettiğim kişiler tarafından saldırılara maruz kalıyorum.
Oldukça motivasyon kırıcı, değil mi? Yapıcı eleştiri şeklinde olsalar tamam diyeceğim yine, kendimi o doğrultuda geliştirmeye çalışacağım. Ama son tanık olduğum durum ve arkasından gelen iftira neydi biliyor musunuz?
“Bu kızın kimseye yararı yok. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni destekleyen tavırlar sergiliyor sadece. Bu gidişle kendisi vatandaşlık alacak; bizlere almayacak. Zaten konumu da çok farklı, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Lefkoşa Üniversitesi’nde hukuk eğitimi alıyor, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin en büyük gazetesi Fileleftheros’ta köşe yazısı yazmış ve belli ki orada ya da Avrupa’da parlak bir gelecek hedefliyor. Bu kız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anlaşmalı ajanı bile olabilir. Şahsen tanımıyorum tabi ki”
Adanın kuzeyinde tanımadığın bir insana iftira atmak bu kadar kolay olmuş işte. Hiç akıllarına gelmiyor mu acaba, eğer bireysel ve bencilce düşünsem, karma evlilik sorunu hakkındaki toplumsal mücadeleyi başlatan ilk örgütün kurucusu olmazdım diye.
Ben toplumsal mücadeleyi düşünüyorum ancak onlar da bu şekilde düşünüyor mu? Pek emin değilim…
Bu davranışları aksini söylüyor çünkü. Ayrıca en detaylı şekilde bu sorunun Kıbrıs Cumhuriyeti ile uzlaşı ve diplomasi noktasında çözülebileceğini anlatıyorum hep, yakınlaşarak birbirimizin bakış açısını anlamamız gerektiğini ve hepimizi tatmin edecek ortak bir çözüm bulmamız gerektiğini anlatıyorum.
Gördüğüm kadarıyla da bu yaklaşımın işe yarayabileceğinin farkına varılıyor işte. Peki neden o zaman bu şekilde bir dirençle karşılaşıyorum? Ben bu yaklaşımla mücadelenin sesi olmaya çalışıyorum, yine de saldırıları peşimi bırakmıyor.
Bu sorunu çözebilmek için kendi imkanlarımla kendimi geliştirmeye çalışıyorum, yine kötü olan ben oluyorum. Değişim istiyorlar, değişimin de nasıl olabileceğini görüyorlar, ancak değişim yapmaya çalışan kişilere karşı çıkıyorlar, dolayısıyla değişime de karşı çıkıyorlar.
Sanki kocaman bir paradoks adasının içerisindeyim. Bilmiyorum, gerçekten benden ne beklediklerini, davranışlarının nedenini anlayamıyorum. Bir üniversite öğrencisi olarak imkanımın olduğu kadar mücadele veriyorum işte. Üstelik tüm yaşadıklarıma rağmen.
Ben onlardan hiçbir şey beklemiyorum mesela, ama saygı göstermek de bu kadar zor olmamalı… Ayrıca zaten bu mücadele halihazırda çok sesli bir mücadele, herkes kendi yaklaşımıyla da mücadele edebilir sonuçta.
Neden farklı kulvarlarda saygı göstererek mücadele etmek ve yapıcı olmak varken her zaman saldırgan davranışlar sergilemek zorundayız? Hala saldırılarla bir yere varamayacağımızın farkında değil miyiz?
Bu mücadeleye başladığımda bir büyüğümün bana söylediği söz yankılanıyor şimdi ise kulaklarımda: “Kendini kurtarmak istemeyen bir toplumu, ne yaparsan yap kurtaramazsın”