Bekaret ve Sünnet
Herkesin üstüne çullandığı gündemden ve ağızlara sakız olmuş klişe tartışmalardan uzak durmaya çalışıyorum elimden geldiğince.
Genel gündemi değil de kendi gündemimi yazıyorum. Özel gündemim neyse o.
Halkçı değilim, halkın çoğu sünnetçi, sansürcü ve yasakçı. Sert ve keskin insanlardan uzak durmaya çalışsam da tek tek insanlarla sorunum yok, esas sorunum kitleyle.
Bir şair ve yazar olarak ana meselelerimden biri de tabulardır. Tabulaşmış gelenekler. Tabularla didişiyorum hayatımda ve sanatımda.
Şahsen ben öyle birini tanımasam da evleneceği kişinin bakire olmasını isteyen birileri emenim hala daha vardır Kıbrıslıtürk toplumunda.
Bazı antika bireyler için önemli olsa da bekaret, genel olarak toplumsal bir tabu olmaktan çıktı son 20-30 yıl içinde. Tartışılmadan, sessizce aşıldı. Büyük bir yanlıştan dönüldü.
Ben liseye giderken (80’lerde) hala tabuydu bekaret.
19 yaşındaki kız-arkadaşım cinsel ilişkiyi şarta bağlıyordu. Eğer onunla evlenme sözü verirsem ancak benimle birlikte olabileceğini söylüyordu.
Babasından ve toplumdan korkuyordu. Ciddi baskı altındaydı ve duygusal sömürü yapıyordu konu her açıldığında.
Cinsel ilişki için değil ama evlenmek için çok gençtik ikimiz de. Evlenemedik tabii ki.
Şimdi bunu 17 yaşındaki kızıma ve 15 yaşındaki oğluma anlatsam gülerler herhalde.
Bekaret çocukluktan beri süregelen bir beyin yıkama, yasak ve baskıydı. Büyük bir adaletsizlikti, neyse ki ortadan kalktı. Ama her nasılsa tabu olmayı sürdürüyor sünnet.
Sünnet konusu sıklıkla üzerinde durduğum bir konu. Bence bu toplumdaki en çağ dışı, en gerici uygulama.
Araştırılmadan, şüphe duymadan, sorgulanmadan kabul edilen geleneksel bir uygulama.
Yaygın bir önyargı. Günümüzde sünnetin temizlik ve sağlık olduğunu düşünen insanlar olduğuna inanamıyorum gerçekten. Nasıl bu kadar cahil olabilirler!
Konuşmalarımda, yazılarımda çokça dile getirdim. En büyük travmalarımdan biridir sünnet. Zor topuz sünnet ettiler beni. Herkesin gözü önünde: Ben sünnet olurken gülüyor ve alkışlıyordu millet. Erkek olmamı kutluyorlardı.
Bundan daha saçma bir şey olabilir mi!
Ben aynı şeyi oğluma yapmadım. Asla yapmam. Oğlum için “eksik” diye bir şiir yazıp, davet edildiğim bütün okullarda bu şiiri okudum. Bir daha da o okula davet edilmedim.
Öyle görünüyor ki kızlar kadınlar bekaret konusunda sessiz bir devrim yaptılar. Erkekler sünnet konusunda yapamadılar henüz bunu.
Belki zamanı ve şekli değişti ama hala yerinde duruyor bu vahşi uygulama. Yeni doğmuş bir bebeğe nasıl böyle bir şey yapabiliyorlar, aklım almıyor!
Karşılaştığım babalara, baba adaylarına diyorum ki: Sana yapıldı diye, sen de oğluna yapmak zorunda değilsin.
Gözle görünür bir değişim var aslında toplumda, azalıyor sünnet uygulamaları. Yine de yeterli değil, çoktan kapanması gerekirdi bu konu.
Yukarda sözünü ettiğim, oğlum için yazdığım yalın şiirle (ki şiir bile değil aslında, daha çok bir bildiri, bildiri-şiir!) bitiriyorum yazıyı.
EKSİK
Edim’e
Çocukluğumu özlemiyorum Anne
çünkü tekrar ediyor çocukluğum
çocuklarımla –
Ama 1976 yazında
sünnetçinin kesip götürdüğü
o parçayı geri istiyorum Anne…