NATO Kıbrıs’ın İçerisindeyken, Kıbrıs NATO’nun Ne Kadar Dışında?
1960’ta, Kıbrıs Cumhuriyeti ilk kurulduğundan beridir ara ara gündeme gelir “Kıbrıs’ın NATO üyeliği”
Şimdilerde ise Başkan Hristodoulides’in ABD ziyaretinden sonra bu konu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin gündemine tekrardan oturmuş durumda.
Hoş ki, yine adanın kuzeyindekiler olarak pek bir umurumuzda olmadı bizim. Sanki ayni ada üzerinde yaşamıyoruz ve bizi hiç etkilemeyecekmiş gibi yok saymaya devam ediyoruz.
İyi ya da kötü, adamızın kaderini değiştirebilecek bir olaydan bahsediyoruz aslında; ama belki de bu kadar gailesiz olmamız bizim suçumuz değildir. Belki de gailesiz olmamızın tek sebebi, geçmişte adamızın geleceği tayin edilirken aslında hiçbir zaman söz hakkımızın olmamasındandır…
Ne de olsa ‘olaylar hep bizim dışımızda gelişiyor’ düşünmeye alıştık…
Peki, artık bunu değiştirecek miyiz?
***
Belki de Kıbrıs’ın NATO üyeliğini konuşmak bazılarına ‘boş’ geliyordur. Çünkü NATO’ya girebilmesi için, NATO’nun 32 üyesinin de oybirliğiyle bu üyeliği kabul etmesi gerekmektedir.
Tabi ki Türkiye’nin de bu üyeliği -en azından şimdilik- kolayına kabul etmeyeceğini hepimiz biliyoruz.
Ancak yine de NATO’nun içinde olabilmek için NATO’ya tamamen üye mi olmak gerekir? Ayrıca NATO yıllardır bizim ‘içimizde’ değil mi?
***
Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsızlığını kazandığında, bunun yanında üç garantör devlet de ‘kazandı’: Türkiye, Yunanistan ve İngiltere. Yani kısacası bu üç NATO üyesi devlet, yeni kurulan devletin güvenliğinden sorumlu olacaktı.
Hatta, çoğu kişi bilmez, Zürih’te o dönemin Yunanistan başkanı Karamanlis ve Türkiye başkanı Menderes, ‘adada komünizmin yükselmesine karşılık mücadele edebilmek adına’ Kıbrıs’ın NATO’ya katılımı için bir centilmenlik anlaşması imzaladılar.
Her ne kadar bu henüz gerçekleşmemiş olsa da gerçekte 1960’tan sonra NATO her zaman adada varlığını sürdürmeye devam etti…
***
Kissinger’ın kim olduğunu biliyorsunuz, değil mi?
Özellikle bazı Kıbrıslılar arasında adı pek de hoş anılmaz. Çünkü 1974’te Kıbrıs’ta gerçekleşen olaylarda parmağı olduğunu söylerler hep.
Uzun zamandır aradığım ve henüz yeni bulabildiğim, “Kissinger ve Kıbrıs: Kanunsuzluğa Dair Bir Çalışma” isimli kitapta, yazar, Kissinger’in o dönemki Kıbrıs Cumhuriyeti başkanı Makarios’tan Sovyetler Birliği’ne yakınlığından dolayı pek hazzetmediğini ve Kıbrıs’ı Türkiye ile Yunanistan arasında bölmek istediğini, Kıbrıs’ın ayrı bir ülke olmasından kurtulmak istediğini söylüyor.
Bu yüzden de Yunanistan’ın ve Türkiye’nin 1974’teki hareketlerini desteklediğini söylüyor…
Yunanistan’daki askeri cunta yönetimi buraya bir etat d’coup düzenliyor ve arkasına Türkiye adaya bir hareket düzenliyor, kuzey kısmını ele geçiriyor…
Kissinger: “Türkiye’nin adanın 1/3’ünü almamaması için hiçbir Amerikan bir sebep yok”
Tüm bu söylenenleri göz önünde bulundurduğumuzda, aslında ABD ve NATO’nun adamızın geçmişinde ne kadar büyük bir role sahip olduğunu görebiliriz.
Adadaki dinamiklerin ve siyasi gelişmelerin Kıbrıslılar üzerinden değil de uluslararası camianın ‘büyük aktörleri’ üzerinden gerçekleştiğini söyleyebiliriz.
NATO bizim bu kadar içimizdeyken, biz aslında NATO’nun ne kadar dışarısındayız?