Gençler YazıyorInstagram

Barolar Birliği ‘Çalkalanıyor’ Mu?






Kıbrıs Türk Barolar Birliği, geçtiğimiz temmuz ayında “Yüksek Adliye Kurulu Temsilinde Uygulanacak Usul ve Esaslar” isimli tüzüğünde bir değişiklik yapmıştı ve bu da Baro üyelerinin büyük bir çoğunluğu tarafından onaylanarak yürürlüğe girmişti.

Ancak geçen hafta öğrendiğimiz üzere, bu tüzük değişikliği, mevcut ‘kktc’ hükümetinin koalisyon ortağı olarak DP (Demokrat Parti) tarafından ‘kktc’ Anayasası’na aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi için Yüksek Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştı.

Ve asıl kafa karıştırıcı unsur ise Barolar Birliği başkanı, davanın 12 Aralık’taki celsesinden bir gün önce, aslında müdafaada sunulması gereken bir bilgiyi, davanın geri çekildiğini sosyal medya üzerinden kamuoyunun bir kısmı ile paylaşmasıydı.

Burası oldukça garip, neden böyle bir bilgi müdafaada sunulmak yerine sosyal medya üzerinden sunuluyor?

Neden bu celsede müdafaa yapılmıyor?

Ayrıca bunun üzerine davacıların avukatı Kemal Mut ise davanın geri çekilmesi kararın sehven alındığını ve geçerli olmadığını iddia etmişti.

Ben bunları kaleme alırken, bugünkü (19 Aralık) celsede tüm bunların netleşmesi bekleniyor. Bugünkü kararı beklerken, bu olayı gelin hep birlikte daha yakından inceleyelim…

Öncelikle biliyorum ki, DP, çoğu solcu ve ilerici kişiler tarafından pek sevilmez.

Bunun aksine de Barolar Birliği, her ne kadar geçmişte bazı konularda benim fikrimce objektifliğini koruyamamış olsa da ve bu noktalar üzerinden Baro’yu yazılarım üzerinden eleştirmiş olsam da çoğunlukla güçlü ve doğru bir duruş sergilediği için saygın bir kurum konumundadır.

Ancak yine de bu konunun içeriğini bilmeden taraf tutmak doğru olmayacaktır.

Ayrıca eklemek isterim ki, ‘kktc’de Yüksek Anayasa Mahkemesi’nde iptal davasını, ‘kktc’ Anayasasının 147. Maddesine göre mecliste temsil edilen bir siyasi parti açabilir.

Bu davayı kimlerin açabileceği sınırlıyken, bu noktaya odaklanmak yerine tüzük değişikliğinin ne olduğunu bilmek ve arkasından gelişen olayları takip etmek önemlidir.

Bu tüzük değişikliği ile birlikte, tüm Baro üyelerinin katılımıyla genel kurul tarafından seçilen YAK üyesinin, tüm üyeler tarafından değil, sadece Baro Konseyi tarafından denetlenmesinin önü açılıyor.

Oysa ki genel kurul tarafından seçilen bir üyenin denetlenmesi de genel kuruldaki tüm üyeler tarafından yapılmalıdır. Benim fikrimce böyle bir durumun önünün açılması ilerisi için ciddi tehlikeler yaratabilir.

Sonuçta ileride bu Baro Yönetimi değiştiğinde, eğer Baro Yönetimi muhafazakâr ve kontrolcü grupların eline geçerse, böyle bir ‘güç’, çok kolay bir şekilde suiistimal edilebilir ve Baro’nun demokratik ve bağımsız yapısını zedeleyebilir…

Ayrıca savcılık da bu tüzüğün ‘kktc’ Anayasası’na aykırı olduğu görüşünü mahkemeye bildirmiş, bunu da ekstra bir bilgi olarak buraya bırakmak istiyorum…

Bu tüzük değişikliğinin ‘kktc’ Anayasası’na aykırı olup olmadığını değerlendirmek bana düşmez, sonuçta bağımsız yargıçlarımız ve yargımız var, değil mi?

Eğer yargı bağımsızsa ve yargı, adanın kuzeyinde kalan son kalemizse, neden Barolar Birliği bu konunun Yüksek Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmesini istemiyormuş gibi hareket ediyor ve tüzük değişikliğini savunacak müdafaasını yapmıyor?

Sonuçta bağımsız yargı ve yargıçlar en doğru ve objektif kararı verecek kişiler, değil mi?

Olayların bu şekilde gelişmesi, halk tarafından hukuki güvenirliği sorgulatmaz mı?









Başa dön tuşu