Basın Emekçileri Sendikası (Basın-sen) Başkanı Gazeteci Ali Kişmir‘in yazdığı bir köşe yazısından dolayı Askeri Suçlar Yasası‘nda yer alan ve 10 yıl hapislik öngören bir yasa maddesiyle yargılandığı davada, savunma avukatı Hasan Esendağlı, ilgili maddelerin Anayasa’ya aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi‘ne talebini istedi
Esendağlı Anayasa Mahkemesi’ne havele talebinde bulundu
Kamuoyunda “Kişmir Davası” olarak bilinen davanın dördüncü duruşması bugün Lefkoşa Kaza Mahkemesi‘nde yapıldı.
Savunma avukatı Hasan Esendağlı Mahkemede, Kişmir’in yargılandığı yasa maddelerinin Anayasa’ya aykırılık oluşturduğunu söyleyerek, davanın Anayasa Mahkemesi’ne havalesini talep etti.
Esendağlı: PI safhasında Anayasa Mahkemesi’ne havalesi yapılabilmektedir
Esendağlı savunmasında şunları kaydetti;
“Kaza Mahkemeleri ve Ağır Ceza Mahkemelerini bu davaya bakmakla yetkili kılan, 34/83 sayılı Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesiyle, Güvenlik Kuvvetleri Yargıtayı’nın Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Yasası‘nın 18-1-A-C ve 18-2 maddelerinin ve yine Anayasa‘nın 156. maddesinin 2 fıkrasına aykırı olduğunu iddia etmekte olduğumuzdan, muhterem Mahkemeden Anayasa’nın 148. maddesi tahtında bu iddiamızın Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanması için; konunun Anayasa Mahkemesi’ne sunulması ve bu konu hakkında Anayasa Mahkemesi bir karar verilinceye kadar bu davaya dair işlemlerin durudulmasını talep ederiz.
-Birleştirilmiş Yargıtay Ceza 68-69/2020 ve Dağıtım 9/2022‘ye göre ilgili maddeler; ilk soruşturma kararına etki ediyorsa; PI safhasında Anayasa Mahkemesi’ne havalesi yapılabilmektedir.
-İçinde bulunduğumuz safha PI aşaması olup, aşağıdaki sebeplerle havalesi istenen maddelerin, ilk duruşma mahkemesi olan Kaza Mahkemesi’nin kararını etkileyeceği görüşündeyiz
-Bir davada ilk soruşturma yapılmasının birinci koşulu; ithamnameye konu suçun, Ağır Ceza Mahkemesi yetkisine giren yani 5 yıldan fazla hapis cezası gerektiren bir suç olmasıdır.
-İlk soruşturmanın en önemli amaçlarından biri; sanığın aleyhindeki davayı, yargılaması başlamadan önce öğrenmesini sağlamak ve ilk tahkikatta sunulan şahadeti, Yargıcın süzgecinden geçirerek, yargılamanın saptırılmış bir amaçla yapılamasının önünü almaktır.
-Bu hususta Yargıtay Ceza 27/2022 ve Dağıtım 8/2023‘e atıfta bulunurum.
“Sanık aleyhine yeterli suçlayıcı şahadet olup olmadığının belirlenmesi”
-İlk soruşturmada, ihtarnameye konu suçu destekleyen yeterli şahadet olup olmadığına karar verilirken, suç unsurlarıyla ilgili değerlendirme yapmadan ancak suçun unsurlarını belirleyerek ve yasa maddesindeki terimlere doğru anlam vererek, şahadetin niteliğine değinmeden ve sanık ile suçun unsurları arasındaki bağı incelemeden, sanık aleyhine yeterli suçlayıcı şahadet olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
–Yargıtay Ceza 3-2016 ve Dağıtım 7/2019‘a atıfta bulunurum.
-Huzurdaki ilk soruşturmada, biraz önce bahsettiğim amaçların sağlanması yani sanığın, aleyhindeki davayı öğrenmesi, keyfi bir yargılama yapılmasının önlenmesi ve Mahkemenin suçun unsurlarını belirlemesi, ilgili maddenin içeriğinin muğlak olması sebebiyle mümkün olmadığından ve/veya suçun unsurlarının açık, net, anlaşılabilir, ulaşılabilir ve öngörülebilir şekilde belirlenmediğinden; suçta ve cezada kanunun ilk ilkesinin içeriğinde bulunan ‘Öngörülebilirlik’ kıstasına aykırılık vardır.
-Bu husus Mahkemenin kararında etkendir. Bu bizim Anayasa’nın Madde 1 ve Madde 18 /1’e olan aykırılık iddiamızdır ki; Anayasa Mahkemesi’nde de dile getireceğimiz husus bu olacaktır.
-Ancak suçun, doğrudan Mahkemeniz tarafından değerlendirilecek olan unsurlarıyla alakalı bir dava olduğu için Mahkemenizin kararında bu yönde etken olduğu iddiasındayız.
-İlgili maddenin; belirli yönde bir düşüncenin ifade edilmesine ceza öngörmekte olduğu ve –ki bir köşe yazısı kaleme alınmış ve bir düşünce ifade edilmiştir– itharnamede buna bir ceza öngörülmektedir.
Söz, düşünce ve anlatım özgürlüğü…
-Bu anlamda düşünce, söz ve anlatım özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 24. maddesine, bu suçun bir gazeteci tarafından işleneceği öngörüldüğü oranda da basın özgürlüğünü düzenleyen 26. maddesine aykırı olduğunu düşünüyoruz.
-Aynı zamanda ‘Temel Hakların Niteliği ve Korunması ve Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlanması’ başlıklı 10. ve 11. maddelerine de aykırı olduğunu iddia etmekteyiz.
-İlgili madde genel mahiyetteki ve/veya askeri suç vasfı taşımayan bir fiilin, askeri suç olarak düzenlediğinden, hukukun üstünlüğü ve demokrasi ilkelerini içeren Anayasa’nın 1. maadesine ve askeri yargıyı düzenleyen 156. maddesine de aykırılık olduğu iddiamızı, yine etken bir husus olarak ifade ederiz.
-Anayasa Mahkemesi’nin muhtemel havalede, ilgili fiilin askeri suç vasfını taşıdığı neticesine varması halinde; 34/83 sayılı Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi ve Güvenlik Kuvvetleri Yargıtayı’nın Kuruluş ve Yargılama Usulü Yasası’nın 18-1-a-c ve 18-2 maddeleri, Anayasa’nın 156. maddesine aykırı olacaktır.
“Ya bu mahkemenin yetkisi olmaması gerekir ya da…”
-Zira özel yasada belirtilmiş askeri mahiyette bir suçla ilgili Kaza ve/veya Ağır Ceza Mahkemelerinin yetkili kılınması ilgili maddeye açıkça aykırıdır.
-Bizim tüm iddialarımız; huzurunuzda suç olarak düzenlenmiş bulunan maddenin suç içeriğiyle alakalı saptamasının Anayasa’ya aykırı olduğudur.
-Anayasa Mahkemesi bu noktada bulgu yaparsa huzurunuzdaki yargılama biter.
-İlaveten, Anayasa Mahkemesi ‘Hayır bu suçun askeri suç olarak düzenlenmesi uygundur’ derse; o zaman da Mahkemenizin Anayasa’nın 156. maddesinin 2. fıkrasına göre yetkisi olmaması gerekir.
-Çünkü Anayasa; askeri suçların askeri mahkemede yargılanması gerektiğini ifade eder. Dolayısıyla bu Mahkemenin bu davaya bakmasının Anayasa’ya aykırılığı ortaya çıkacaktır.
-Ayrıca yine Askeri Suç ve Cezalar Yasası’nın 26. maddesiyle ilgili de bu suçu Ağır Ceza Mahkemesi yetkisine sokan husus; Savcılığın havale talebine esas teşkil eden husus; suçun cezasının 10 yıl hapislik olmasıdır. Dolayısıyla bu cezanın suçun ağırlığıyla orantılı olmayan, Anayasa’ya aykırı düzenleme olduğu iddiasındayız. Bu, Anayasa’nın 18. maddesinin 3. fıkrasına aykırıdır.
-Bu hususta da Anayasa Mahkemesi’ne havale talebimiz, hem Askeri Suç ve Cezalar Yasası’nın 26. maddesi hem de yetki noktasında 34/83 sayılı sayılı Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi ve Güvenlik Kuvvetleri Yargıtayı’nın Kuruluş ve Yargılama Usulü Yasası’nın 18-1-a-c ve 18-2 maddelerinin; huzurunuzdaki PI yargılamasına etken olduğu, bu bağlamda Anayasa Mahkemesi’nin bu maddelerin Anayasa’ya aykırılığı konusunda verilmiş bir kararı olmadığını beyan ederiz”
Savcılık itiraz etmedi, Mahkeme erteledi
Esendağlı’nın ardından konuşan Savcı Hasan Boşnak ise taleple ilgili bir itirazları olmadığını dile getirdi. Mahkeme de itiraz olmasa da bunun ilk kez Mahkemenin gündemine geldiğini belirterek, talebin değerlendirilmesi ve bir karara varılması için davanın 20 Ocak 2024 tarihine ertelenmesine emir verdi.
Haber: Pınar Barut