InstagramKıbrısManşetSiyasetYaşam

Ersoy: Arıklı kendisine ve yandaşlarına başka bir rant olanağı yaratmaya çalışıyor!






Bağımsızlık Yolu, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı önünde kamusal toplu taşımacılıkla ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi

Ersoy: Arıklı kendisine ve yandaşlarına başka bir rant olanağı yaratmaya çalışıyor!

Bağımsızlık Yolu adına açıklamalarda bulunan Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’yı protesto etmek amacıyla toplandıklarını belirtti.

Ersoy yaptığı konuşmada, 2024 yılını rekor düzeyde ölümlü trafik kazalarıyla geçirildiğini vurgularken, 2025 yılına da ilk 17 gününde 7 canın verildiğinin altını çizdi.

Tüm bunların karşısında ulaştırmadan sorumlu bakanlık üzerine düşen hiçbir sorumluluğu yerine getirmezken bütün sorumluluğu sürücülere yüklediğini söyleyen Ersoy, aynı zamanda sol direksiyonun ithali için girişimler başlatarak, kendisine ve yandaşlarına başka bir rant olanağı yaratmaya çalıştığını vurguladı.

“Arıklı yapmaması gereken ne varsa onu yapıyor”

Ersoy, bir Ulaştırma Bakanı’nın yapmaması gereken ne varsa Erhan Arıklı’nın onu yaptığını söyledi.

Yaklaşık iki yıl önce Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’nın önünde yine eylem gerçekleştirdiklerini hatırlatan Ersoy, Arıklı’nın 2 yıl önce Düzce Belediyesi ile imzaladıkları protokolle 1 yıl içerisinde toplu taşıma ana planının hazır olacağı iddiasını hatırlattı.

Ersoy, 2 yıl önce gerçekleştirdikleri protestoda da belirttikleri gibi bu planı gerçekleştiremeyeceklerini öngördüklerini hatırlatarak, imzalanan protokolün şov amaçlı bir protokol olduğunu, aslında rant çevrelerini korumak için protokol imzalandığını belirtti.

“Kamusal toplu taşıma, trafikte yaşadığımız sorunların çözümünde esas etken çözüm olacaktır”

İki sene sonra hala ortada toplu taşıma ana planı diye bir şeyin olmadığını vurgulayan Ersoy, “Biz biliyoruz ki kamusal toplu taşıma, trafikte yaşadığımız sorunların çözümünde esas etken çözüm olacaktır” dedi.

Kamusal toplu taşıma ile ilgili gelmiş geçmiş tüm yöneticilerin kaynak olmadığı bahanesini sunduklarını belirten Ersoy, kamusal toplu taşıma için kaynak var diyerek “Ultra zenginlerden alınacak servet vergisiyle, akaryakıt ithalatçıları, motorlu araç ithalatçıları ve onlara araç alınması için kredi sağlayan bankaların kasalarında o kaynak var” dedi.

Emekçileri düşen görevin kamusal toplu taşıma talebinin hayata geçmesi için mücadele etmek olduğunu belirten Ersoy, Bağımsızlık Yolu olarak mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy’un konuşmasının ardından parti adına basın açıklamasını Parti Meclisi Üyesi Cansu N. Nazlı okudu.

Toplu Taşıma Ana Planı Nerede?

Okunan basın açıklamasının tamamı şöyle:

“Değerli basın mensupları ve emekçi halkımız,

Yaklaşık iki yıl önce, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı ile adı çeşitli usulsüzlüklere karışmış olan Düzce Belediyesi ve ona bağlı Düzce Ulaşım A.Ş. arasında, Kıbrıs’ın kuzeyinde toplu taşımanın yeniden yapılandırılması için bir protokol imzalandı.

Törenlerle duyurulan bu protokol, “Toplu Taşıma Ana Planı”nı bir yıl içerisinde hazırlamayı vadediyordu. Kamusal toplu taşımanın hayata geçmesi için mücadele eden emekçinin partisi Bağımsızlık Yolu olarak Erhan Arıklı’nın protokol şovunu protesto etmiş ve söz konusu protokolün emekçi halkımızın ulaşımda yaşadığı sorunları çözmek için değil, yandaşlarına rant ağı oluşturmak için imzalandığını iddia etmiştik.

Söz konusu protokolün imzalanmasında yanlış bulduğumuz noktaları yaptığımız detaylı açıklamayla ifade etmiştik.

“İhale Yasası’na aykırı olarak, ihalesiz ve şartnamesiz”

Kısaca özetleyecek olursak:

Bakanlık, bir belediye ve belediyeye bağlı anonim şirket ile protokol imzalayarak mütekabiliyet ilkesini hiçe sayıyordu. Protokolde söz edilen hizmetler için bir bedel ödenecekse bu; İhale Yasası’na aykırı olarak, ihalesiz ve şartnamesiz bir şekilde gerçekleşecekti.

Yaptığımız açıklamada Düzce Belediyesi’nde ve ona bağlı Düzce Ulaşım AŞ’de gerçekleşen yolsuzluklar, liyakatsiz atamalar ve skandallar teker teker sıralanmış ve ülkemizde “Toplu Taşıma Ana planı” oluşturabilecek yeterli teknik bilgi ve birikim sahibi insan kaynağına, kurum ve kuruluşa sahip olduğumuzu, böylesi bir hizmet alımında, adı ulaşımdaki yolsuzluklarla anılan Düzce Belediyesi’nin neden tercih edildiğini sorgulamıştık.

Ulaşımdaki özelleştirme politikalarının çözüm olmadığını, sorunun çözümün kamusal toplu taşımada olduğunu vurgulamıştık. Söz konusu protokolün ise ulaşımdaki rant ağını büyütmekten başka bir işlevi olmayacağını belirtmiştik.

“Kamu kaynaklarını bir avuç AKP’li yandaşa aktarmaktan başka bir işe yaramadı”

Ve bugün, aradan geçen bunca zamanda, tam da öngördüğümüz gibi, ne bir plan ne de bir ilerleme görmüş durumdayız! Halkın ulaşım hakkı, sermaye gruplarının çıkarlarına kurban edilirken, yaşanan kazaların ve her geçen dün daha da çekilmez hale gelen trafikteki çilenin bedelini emekçiler ödemeye devam ediyor.

Bu protokol, göz boyamaktan, kamu kaynaklarını bir avuç AKP’li yandaşa aktarmaktan ve ulaşımdaki rant ağıyla sermaye gruplarının servetine servet katmaktan başka bir işe yaramadı.

“Trafikte can kaybı artmaya devam ediyor!”

Onlarca yıldır devam eden ve bireysel araba kullanımına dayalı ulaşım politikaları, trafiği adeta bir can pazarına dönüştürmüş durumda. Bu kazaların büyük çoğunluğu, ülkede etkin bir toplu taşıma sisteminin olmamasından kaynaklanıyor.

Toplu taşıma eksikliği nedeniyle halk, bireysel araç kullanmaya mecbur bırakılıyor. İsteyen istemeyen, bilen bilmeyen herkesin direksiyon başına geçtiği bir trafik kaosu yaratılıyor. Aydınlatması yetersiz, bariyer ve kaldırımları eksik, çukur ve bozukluklarla dolu yollar, kazalara davetiye çıkarıyor. Fakat en önemlisi trafikte araç sayısının her geçen gün artmaya devam etmesi.

“Kim kazanıyor, kim kaybediyor?”

Bugünkü ulaşım sistemi, halkın sırtından servet kazanan birkaç büyük sermaye grubunun işine yarıyor. Akaryakıt ithalatçıları, büyük araba galerileri, araba alımı için kredi sağlayan bankalar, sigorta şirketleri, yedek parça ithalatçıları ve inşaat sektörü bu rant düzeninin başlıca kazananları arasında.

Bu gruplar için halkın canı, çektiği çile ve geleceği hiçbir şey ifade etmiyor. Galeriler araba satıyor, yedek parçacılar para kırıyor, iki akaryakıt şirketi servetlerini büyütüyor, bankalar verdikleri krediyi fazlasıyla geri alıyor. Devlet ise ehliyet ve seyrüsefer gelirleriyle bu çarkın bir parçası haline gelmiş durumda.

İnşaat sermayesi, bir yandan yollar yapıp diğer yandan bu yolların etrafına yeni binalar dikerek rant elde ediyor. Verimli toprak arazilerinin betona gömülmesinin yanında, akaryakıt kullanımından dolayı havaya salınan kirli gazlar hem hava kirliliğine sebep oluyor, hem de gittikçe derinleşen iklim kriziyle birlikte aşırı hava olaylarının yaşanmasına sebep oluyor.

Bu döngüde kazananlar, her zaman sermaye grupları olurken, kaybeden ise canıyla, çektiği çileyle emekçi halk oluyor. Halk, kendi aracını kullanmaya mecbur bırakılarak benzine, sigortaya, seyrüsefer ve araba bakımına büyük paralar harcamak zorunda kalıyor. Meydan ve park gibi sosyal ihtiyaçların giderileceği kamusal alan eksikliği ortadayken artan araba sayısına yetecek park yeri bulunamıyor.

“Kamusal toplu taşıma: Gerçek çözüm”

Kimileri yeni yol yapımının trafiği rahatlatacağını iddia etse de daha fazla yol demek önünde sonunda daha fazla trafik demek. Trafik kazalarını azaltmanın, trafikteki çileyi sonlandırmanın, çevresel zararları önlemenin ve emekçi halkın yaşam kalitesini artırmanın yegâne yolu, kamusal bir toplu taşıma sisteminin inşasıdır.

Kamusal toplu taşıma, bireyleri araç sahibi olmaya mecbur bırakmadan ulaşım ihtiyacını karşılayabilir. Hafif raylı sistem gibi çevreci bir omurga oluşturularak, otobüs ve minibüs hatlarıyla desteklenen bir ağ kurulabilir. Bir adada yaşadığımız akılda tutularak, deniz ulaşımı bu sisteme dahil edilebilir. Bu sistem, sadece şehir içi trafiğini rahatlatmakla kalmaz, aynı zamanda çevreyi korur, kamusal alanların oluşabilmesini sağlar, yurtdışına gönderdiğimiz dövizin içerde katma değer yaratabilecek üretim alanlarına yönelmesini sağlar.

Kamusal bir toplu taşıma sistemi, bireysel araç kullanımının azaltılmasıyla akaryakıt, sigorta ve yedek parça masraflarını önemli ölçüde düşürecektir. Halkın cebindeki parayı sermaye gruplarına değil, toplumsal refaha ve ihtiyaçların karşılanmasına aktaracaktır.

Ayrıca, trafik kazalarının önüne geçerek hayat kurtaracak ve ekolojik dengemize katkı sağlayacaktır. Kısacası, kamucu bir yaklaşımla tasarlanan toplu taşıma sisteminin kazananı, toplumun emeğiyle geçinen büyük bir kesimi, kaybedeni ise bugünkü sitemden servetine servet katan bir avuç azınlığı olacaktır.

“Kaynak nereden bulunacak?”

Bazıları, “Kaynak yok! Bu sistem için kaynak nereden bulunacak?” diye sorabilir. Ancak bu soru, emekçi halkı sömüren mevcut sistemin savunucularının manipülasyonundan başka bir şey değildir. Bağımsızlık Yolu olarak, kaynak yaratmanın mümkün olduğunu biliyoruz: Servet Vergisi.

Toplumun sadece %2’lik bir kesimini oluşturan ultra zenginlerin, ekonomiye dahil olmayan ve sadece kişisel lüks tüketimleri için kullandıkları birikmiş servetlerine uygulanacak bu vergi, sadece toplu taşıma değil, eğitim, sağlık ve diğer temel hizmetlerin finansmanı için de kullanılabilir.

Bağımsızlık Yolu olarak, kamusal toplu taşıma hakkı için verdiğimiz mücadeleye aynı kararlılıkla devam edeceğiz. Toplu taşıma, bir lütuf değil, halkın temel bir hakkıdır.

Bu hakkı kazanmak için mücadelemizi büyütmekte kararlıyız. Son olarak, Erhan Arıklı ve protokol şovunun diğer paydaşlarına açıkça sesleniyoruz: Halkın haklarını, rant ağınıza teslim etmeyeceğiz! Gün gelecek hepiniz hesap vereceksiniz”











Başa dön tuşu