Telif Hakkı Sömürüsü
![](https://ozgurgazetekibris.com/wp-content/uploads/2025/02/ozgur_gazete_kibris_gurgenc_korkmazel.jpg)
Brüksel’e son gidişimde Telif Hakları Avukatıyla tanışmıştım.
Şehrin en ilginç barına götürmüştü beni. Kartviziti duruyor hala çekmecemde. Sadece telif hakları davalarına baktığını söylediğinde şaşırmıştım. Avrupa’daki bazı büyük telif hakkı davalarını anlatmıştı.
Emek sömürüsüne her gün tanık oluyoruz, ama telif hakkı sömürüsü bildiği ilgilendiği bir konu değil toplumun.
Telif da ne?
Gazete, dergi, radyo, televizyon, üniversite, hepsi de telif hakkı sömürüsü yapıyor adanın kuzeyinde. Bazısı bunun farkında değil, bazısı da farkında ama susuyor, susmak işine geliyor çünkü.
Gazetede dergide yazan, televizyona radyoya çıkan, üniversitede konuşma yapan şairler, yazarlar bunun karşılığında hiçbir şey almıyorlar.
Gönüllülük işi bu. Tabii gazetelerde, dergilerde yazanların, televizyona radyoya çıkanların büyük bir çoğunluğunun tuzu kuru. Ya memur/ emekli memur ya akademisyen veya bezirgan oluyor kendileri.
Bir de telif hakkıyla, çeviriyle, editörlükle geçinmeye çalışan benim gibiler var. Bildiğim toplam 3-5 kişiyiz bütün Kıbrıs’ta.
Full time şair ve yazarım.
Günümün 4-5 saati, okuma, araştırma ve yazmayla geçiyor. 2003’den beri seçimim bu, yolum bu. Hobi değil benim için okumak, yazmak, yaşama biçimine dönüşen bir iş, tutku, saplantı bile diyebiliriz hatta.
Bu işe adadım kendimi ve bunu değiştirmeye niyetim yok bu saatten sonra.
Emekli değilim (anarşistler emekli olmaz!)
Kitaplarımdan başka bir şeyim yok.
Çeviriler de dahil olmak üzere 25 tane kitap yayınladım bugüne kadar Lefkoşa’da, İstanbul’da ve Atina’da. Damla damla da olsa hepsinden telifler geliyor ama yetmiyor.
Çevirmenlik ve editörlük gibi işler de yapmak zorundayım.
Kapitalist üretim ilişkilerinin göbeğinde değil de, kenarında durmayı seçtim. Zamanımın ve emeğimin değerini biliyorum.
Onurumla çalışıyorum ve üretiyorum. Maddi olarak bunun karşılığını alamasam da manevi olarak fazlasıyla alıyorum.
Evet, küçük bir ada toplumunda yaşıyoruz. Dolayısıyla sanat edebiyat, kitap pazarı da küçük. Yani sadece telif hakkıyla geçinmek imkansız.
Yine de gazeteler, dergiler, radyo, televizyon ve üniversite telif verse, işler daha farklı olabilirdi. Kendilerini sadece yaptıkları işe adayacakları için daha iyi şairler, yazarlar yetişebilirdi.
Telif hakkı derken, illa ki bu kadar veya o kadar olacak değil mesele, sembolik da olsa bir şeyler ödenmeli ama.
Yasa, kurumlaşma, sermaye, bütçe sorunu değil bu. Kültür, bilinç, empati, duyarlılık sorunu daha çok.
Şimdi siz diyeceksiniz ki, neye saygıları var da telif hakkına saygı bekliyorsun. İşçi emekçi ekmek derdinde, hayatta kalma derdinde. Telif hakkı zurnanın son deliği, oraya gelene kadar…
Evet, burası böyle bir ülke! Saygı kültürü yok. Emeğe de, telife de saygısızlık gayet normal.