
ABD Başkanı Donald Trump, Yemen‘deki Husi isyancılarına karşı bir hava saldırısı başlattığını duyurdu ve İran’ı Husilere desteğini kesmesi konusunda uyardı. Husiler ABD’nin saldırılarına yanıt vereceklerini duyururken, İran’dan da kendilerine yönelik olası bir saldırının karşılıksız kalmayacağı açıklaması geldi
Husilere bağlı Sağlık Bakanlığı 50’den fazla ölü ve 100’den fazla yaralı olduğunu açıkladı
Trump Cumartesi başlayan saldırının, Husilerin Kızıldeniz’deki nakliye gemilerine yönelik saldırıları nedeniyle düzenlendiğini belirtti.
Husilere bağlı Sağlık Bakanlığı 50’den fazla ölü ve 100’den fazla yaralı olduğunu açıkladı.
BBC’ye konuşan Husilerin sözcülerinden Muhammed Al-Bukhayti mümkün olan her yerde Amerikan hedeflerine saldırı düzenleyeceklerini belirtti.
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth Pazar günü yaptığı açıklamada, ABD’nin Yemen’deki Husilere saldırmaya devam edeceğini söyledi:
“Husiler ne zaman gemilerimize, insansız hava araçlarımıza ateş etmeyi bırakacaklarını söylerse, o zaman bu saldırılar biter, ancak o zamana kadar acıma gösterilmeyecek.”
Reuters’a konuşan bir ABD’li yetkili, saldırıların haftalarca sürebileceğini söyledi.
Rusya Washington’a saldırıları durdurmaları çağrısı yaptı, İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi ise “ABD’nin İran’a dış politika dikte ettirecek bir yetkisi ya da gücü yoktur” dedi.
X hesabından paylaşımda bulunan Irakçi “İsrail soykırımı ve terörizmini sonlandırın. Yemenlileri öldürmeyi bırakın” ifadelerini kullandı.
Peki Husiler kimdir?
Husilerin tarihi
Yemen nüfusunun üçte birini oluşturduğu tahmin edilen, Şiiliğin bir koluna mensup Zeydiler, ülkede Osmanlı’nın Yemen’i yönettiği yıllardan beri aktifler.
Öyle ki Osmanlı Devleti’nin bölgeye girdiği 1500’li yıllardan 1. Dünya Savaşı’na kadar geçen süreçte, kuzeydeki Saada bölgesinde yoğun olarak yaşayan Zeydiler sıklıkla ayaklanmıştı.
Osmanlılar 1918’de bölgeden tamamen çekilmeden yedi yıl önce, 1911’de ilk olarak Saada bölgesindeki Zeydi lideriyle bir anlaşma imzalayarak burayı özerk bölge olarak kabul etmişti.
1926’da Saada’da doğan, bölgedeki Zeydilerin güçlü ailelerinden Husilerin bir üyesi olan Bedrettin el Husi, ileride kurulacak olan “Husi Cemaati’nin” ruhani lideri olacaktı.
Husi grubu, İsrail ve ABD karşıtı bir söyleme sahipti. ABD ile yakın ilişkilerinden dolayı Körfez ülkelerini de sıklıkla eleştiriyorlardı. 1979’daki İran İslam Devrimi’nden etkilenen hareket, devrimin liderlerinden Humeyni’nin söylemlerini benimsedi. Grubun İran’la ilk yakınlaşması böyle başladı.
Bu sırada Yemen’in güneyi ve kuzeyinde 1960’lardan beri var olan iki farklı devlet, 1990’da tek bir yönetim altında birleşti. Ancak ordular ortaklaştırılmamıştı. 1994’te ülkede iç savaş çıktı.
Bu iç savaş sırasında Husilerle diğer Zeydi gruplar arasında da sorunlar çıkınca Bedrettin el Husi ve oğlu Hüseyin el Husi, İran’a kaçtı.
İran etkisi
1994’ten bu yana da İran’ın nüfuzunu bölgede yaymakla görevli Devrim Muhafızları’ndan doğrudan destek almaya başladılar. Devrim Muhafızları komutanları Husilerin oluşturduğu Ensarullah adlı silahlı örgüte doğrudan eğitim verirken, bu grubun silahları, askeri gereçleri ve parası da çoğunlukla İran’dan gelmeye başladı.
Bu dönemde Saada başta olmak üzere Husilere yakın Zeydilerin yaşadığı bölgelerde onlarca “eğitim merkezi” kuran İran, buralara gelen öğrencilere “Humeyni öğretisi ve Caferilik” eğitimi verdi.
İran’ın Husilere verdiği askeri eğitim ve silah desteğinin etkisi, ilk kez 2004’te daha net görülür hale geldi.
“Zeydi okullarının resmen açılmasına izin verilmesi, bölgedeki eşitsizliğin sona ermesi ve daha özerk bir yapı” isteğiyle Husiler, Suudi Arabistan sınırında yoğun olarak yaşadıkları dağlık bölgede Yemen hükümetine karşı silahlı ayaklanma başlattı.
2004’te Hüseyin el Husi öldüğünde Ensarullah örgütünün başına geçen ve hâlâ örgütü yöneten kişi kardeşi Abdülmelik el Husi oldu.
Zaman zaman yoğunluğu artan ve Suudi Arabistan’ın Yemen hükümetine verdiği destekle bastırılan bu çatışmalar, 2010 yılına kadar sürdü.
‘Arap Baharı’ döneminde güç boşluğundan yararlandılar
Bu dönemde Tunus’ta başlayan ve “Arap Baharı” adı verilen ayaklanmalar, Yemen’e de sıçradı.
Husilerin çatıştığı, 1978’den beri Kuzey Yemen’i, 1990’daki birleşmeden beri de ülkeyi yöneten Ali Abdullah Salih yönetimi devrildi.
Yerine yine Riyad tarafından desteklenen Mansur Hadi geçti.
Oluşan güç boşluğu ve karmaşadan yararlanan Husiler, yıllardan sonra ilk kez Saada’dan başlayarak bazı topraklarda doğrudan hakimiyetlerini ilan ettiler.
Bu süreçte her ne kadar İran, Husilere destek verdiğine yönelik haberleri yalanlasa da, Husiler gittikçe güçlenerek nihayetinde 21 Eylül 2014’te Başkent Sanaa’yı ele geçirdi.
Bu ilerleyişte, ülkede yeniden söz sahibi olmak istediği için taraf değiştiren eski düşmanları Ali Abdullah Salih’le yapılan işbirliğinin de etkisi oldu.
Daha sonra tekrar taraf değiştirip Suudilere katılmaya çalışan Salih, 2017’de öldürüldü.
Başkent’teki hükümet binalarına yerleşen Husilerden bir heyet, bu dönemde İran’a gitti. Husi heyetle İran arasında; uçuşların artması için sivil havacılık anlaşması, Hudeyda Limanı’nın genişletilmesi, ülkedeki enerji hatları, suya erişim gibi alanların genişletilmesi için İran’ın desteğinin sağlanması ile ticaret ve sanayi alanlarında Yemen kadrolarının İranlı uzmanlar tarafından eğitilmesi için anlaşmalar imzalandı.
2015’in başında ev hapsinde olan Cumhurbaşkanı Mansur Hadi ve hükümet, ülkeyi Husilerin kontrolü altındaki başkentte yönetemediklerini açıklayarak istifalarını verdi. Şubat ayında da Husiler meclisi feshettiğini duyurdu.
Hadi, 21 Şubat’ta güneydeki Aden şehrine kaçtığını duyurdu ve ülkeyi oradan yöneteceğini; Husilerin adımının ‘darbe’ sayılacağını; Aden’in geçici başkent olduğunu duyurdu. Bazı ülkeler büyükelçiliklerini Aden’e taşıdı.
2015’ten bu yana süren iç savaşta askeri güçlerini kaybetmedi
Mart 2015’te ise bölgedeki en büyük rakibi İran’ın desteklediği bir grubun güçlenerek sınırlarında hakimiyet kazanmasına karşı Suudi Arabistan, Yemen’de operasyonlara başladı.
Bu esnada kısa süreliğine de olsa Aden’in de kontrolünü ele geçirmiş olan Husileri buradan çıkardı.
Ancak örgüt, Saada’dan başlayarak ülkenin kuzey batısını ve ülkedeki en kritik liman olan Hudeyda Limanı’nı da kapsayan batıdaki sahil kesimini bugün hâlâ kontrol ediyor.
Dahası, Suudi Arabistan ve İsrail’e zaman zaman füze ile saldırı düzenliyor.
2015’ten bu yana devam eden iç savaşta Birleşmiş Milletler aracılığıyla defalarca ateşkes için masaya oturulsa da hiçbir zaman kalıcı bir uzlaşma sağlanamadı.
İsrail’in Gazze operasyonu sonrası Kızıldeniz’de saldırılar
Husiler, İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri operasyon başlatmasının ardından Kasım 2023’ten bu yana Kızıldeniz’de gemileri hedef alıyor.
Husiler, Hamas ile dayanışma için “İsrail’e yardım götüren gemileri hedef aldıklarını” söylüyor.
Bu saldırılarda hayatını kaybeden mürettebat ve batırılan veya kaçırılan gemiler de oldu.
ABD’nin bölgedeki seyrüsefer güvenliğini korumak için “Refah Muhafızı Operasyonu” başlattı.
ABD öncülüğündeki koalisyon, gemilere yönelik tehditleri denizde savuşturmanın yanı sıra Yemen’deki Husi hedeflerine de zaman zaman hava saldırıları düzenledi.
Fakat Husilerin saldırılarına maruz kalma riskini almak istemeyen pek çok şirket, gemilerini Kızıldeniz’den geçirmek yerine Afrika’nın etrafını dolaşmayı tercih etti.
Bunun küresel tedarik zincirine beklenmedik etkileri oldu.
Birleşmiş Milletler’in yayımladığı bir rapora göre ise grubun elinde İran üretimi silahlarla aynı teknik özelliklere sahip birçok silah var.
Yine aynı rapora göre Husilere bağlı yüz binlerce savaşçı olduğu tahmin ediliyor.
Yemen’de 150 binden fazla kişi öldü
Uluslararası insani yardım kuruluşlarının faaliyetlerinin zorlaştığı savaşta 150 bini aşkın insan öldü.
Dünyada son dönemin en kötü insani krizlerinden birinin yaşandığı Yemen’deki nüfusun yüzde 80’i yardıma muhtaç.
Milyonlarca çocuk da kıtlık ve çeşitli hastalıklar sebebiyle ölüm riskiyle karşı karşıya.
BBC Türkçe